Denizli’de nurlu gece

Halil USLU

Bir dâvetin akabinde vardığımız Denizli’de çeşitli faaliyetler ve hizmetler içinde kendimi buldum. Bunların hepsini tâdât etmek veya açıklamak hem mümkün değil, hem de âdâba aykırı. Bizlerde bir ata sözü vardır: “Yediklerin senin olsun anlat bakalım.” Bu itibarla biz de, özet ve kesitler hâlinde, gönüller inşirah bulsun mânâsında, 4 günü içine alan hizmet ve seyahatimizi değerlendirmek istiyoruz.

İlim dünyasının yeni bir tesbiti çok manidardır: 0-6 yaş, her nev'î eğitim ve görgünün en verimli şekilde alındığı ve çocukların dünyaya açıldıkları bir dönemdir. Diğer zaman dilimlerinde ise, bunlar geniş mânâda inkişaf etmekte ve dal budak salmaktadırlar. Ayrıca âyetler, hadisler ve gönül ehillerinin tenbihatları da bu minvalde. Bu mânâda Denizli’nin bahtiyar ve münevver insanları bir araya gelip “Kardelen Çocuk Köşkü Kreşi” kurarlar. Bunun çok geniş anlamda meyveleri alınmakta ve alınacaktır.

Başlarında hoca olarak bulunan hanım kardeşlerimiz, onlara görev vermiş. TV’lerden, sâir boş ve mânâsız meşguliyetlerden çocukları kurtarabilmek için “aile içi ev görevlerinde geleceğe dair projeler” bazında proje yarışması tertip etmişler. Bu yarışmaya değerlendirme reyi atmak için Süleyman Delikanlı Beyle gittik. El ve fikir becerilerini hayretle ve tebrikle müşahade ettim. Düşünüyorum da, acaba 20 milyon gencin okuduğu böyle bir Türkiye’de, eğitimde bu tarzda kaç mekân ve kuruluş var? Meyveyi yemek başka, yetiştirmek başka...

Hicrî Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi olan Mevlid Kandili, Efendimizin (asm) dünyaya teşrif ettikleri geceye verilen isimdir. Mevlid, “doğum zamanı” demektir. Kandil kutlamaları, İslâm’ın ilk zamanlarında var olan bir âdet olmayıp, Hicrî 3. asırdan itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Türkiye’de Osmanlı Padişahı II. Selim’den itibaren bu kutlama gün ve geceleri, minarelerde kandil yakılmasıyla birlikte kandil adını almıştır. Bugünkü Türkiye’de de “Kutlu Doğum” haftası olarak resmen devam etmektedir.

Kâinatın en büyük misafiri ve kandil-i nurânisi Efendimizdir (asm). Hz. Allah, hadis-i kudsisinde “Eğer sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım" 1 buyuruyor. Bunun için merhum Ali Ulvi Kurucu:

“Matem tutardı gökler, gülmezdi hiç melekler.

Mahzundu arş-ı alâ, Levlake ya Muhammed (asm)” 2 hakikatını ifade etmiştir.

Fahr-ı Kâinat Hz. Muhammed (asm) Efendimiz, âhir zaman peygamberidir. Her cihetiyle geçmişteki peygamberlerin en büyüğü ve en sonuncusudur. Ağacın meyvesi en sonda gelir. Nübüvvet-i mutlakanın derinliğine inildikçe kâinatın çekirdeği ve meyvesi yine Hz. Peygamber (asm) olduğu görülecektir ve görülmüştür.

O zât-ı nurânînin ümmeti olduğumuzdan; Cenâb-ı Allah’a ne kadar şükretsek yine azdır. Müslüman ve beşer olarak bütün zerratımızla ve hayatımızın her ânında Hz. Peygamberin (asm) izinde, yolunda olmalıyız. Çünkü kurtuluşun ve müjdelerin yolu, onun gösterdiği nuranî ve parlak yoldur. Onsuz her şey karanlık, mahzun, elemli ve dertlidir. Tefekkür etmek ve akilâne tasavvur etmek, insan vasfının en büyük payesidir.

Haftalara, aylara, yıllara ve asırlara sığmayan Peygamber Efendimizi (asm), kâinata teşriflerinin 1438. sene-i devriyesinde, Risâle-i Nurların kubbesi altında mânevî sohbet ve salâvatlarla tekrar zikretmemize vesile olan Denizli’nin münevver insanlarına, başta muhterem Emin Çapan ve Mehmed Cebe ve emsâli bütün can dostlarına, bütün hanımefendilere, üniversite gençlerine ve hâssaten bana sevinç gözyaşları döktüren seminer ve sohbetimize iştirak eden, ufku geniş küçük kardeşlerime binler tebrikler ve duâlar…

Dipnotlar: 1- Keşfü’l-Hafa, 2 : 164 2- Gümüş Tül ve Alevler, A. U. Kurucu
 
Yeni Asya

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.