“Yeryüzü tamamen kendine has bir zelzeleye uğratıldığı, ağırlıklarını dışa çıkarıp attığında ve insan ‘’Ne oluyor buna?’’ dediğinde; işte tam o gün yer kendi haberleri anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin yere öyle vahyetmiştir…” (Zilzal Suresi)
Birkaç haftadır Çanakkale’de yaşanan depremi konuşuyoruz. Basından öğrenebildiğimiz kadarıyla bu depremin diğerlerinden ayıran farkı artçı sarsıntılarının hâlâ devam ediyor olması. Zira ilk depremin tesiri kırılmasına rağmen yeni sarsıntılar bölge halkını kuşkusuz etkiliyor. Tek teselli can kayıplarının yaşanmaması…
Tam da Çanakkale’ye yoğunlaşmışken merkez üssü Adıyaman’ın Samsat ilçesi ve büyüklüğü 5.5 şiddetinde olan bir deprem yaşandı. Deprem, o kadar şiddetliydi ki neredeyse bütün Güneydoğu bölgesinde hissedildi. Peş peşe yaşanan artçı şoklarda Adıyaman’daki vatandaşlara adeta kâbus dolu anları yaşattı, Samsat’ta birçok bina kullanılamaz hale geldi.
Adıyaman’daki depremin bir özelliği de Çanakkale gibi onlarca artçı sarsıntıların devam etmesi… Adıyaman’daki deprem, Çanakkale’deki depremin bir nevi kardeşi gibi etki gösteriyor. Ben bu yazıyla uğraşırken hatta bu son cümleyi yazarken bile sarsıldığımı hissediyorum. Evet, şu anda bile dolaplardaki kitapların hareketlendiğini, avizenin oynadığını görüyorum ve hissediyorum ama alıştık, Allah korusun.
Musibetin her türlüsü ile karşılaştım, en ağır travmaları yaşadım, hatta komaya girdim lâkin deprem gibi üzerimde tesir eden ve psikolojimi bir anda bozan bir kudretle karşılaşmadım. Habersiz, ani ve kuvvetli bir şekilde bir anda insanın tüm kuvvelerine tesiri olan bir gücü Allah’tan başkası yapamaz.
Bilimle uğraşan biri olarak fayların hareketliliğinden, kırılmasından tabiki sebebiyet kesbediyorum. Ancak deprem gibi musibetlerin ‘abisinde’ kuşkusuz fizikötesi hesapların varlığını inkâr edemeyiz. Depremlerin görünen sebeplerinin arkasında büyük bir kudret var. Bize Allah’ın gücünü tanıtıyor. Dilerse, dünyayı hallaç pamuğu gibi dağıtacağını ‘sebepleri’ perde ederek meydan okuyor, ölümü ve kıyameti hatıra getiriyor.
Bana göre deprem: Böbürlenen; ‘her şeyi ben yaptım, ben ettim, ben getirdim, ben götürdüm, ben başardım’ diyerek nefsini Karun gibi yücelten zavallılara birer meydan okuyuştur.
Daha açık ve net ifade etmem gerekirse depremlerin maddi sebeplerinden öte manevi sebepleri gözümüzün önündedir. İnsanın başına gelen bu umumi musibetin temelinde Allah’ın gücü, şanı ve kudreti yatıyor. Aslında bize bir anda dünya hayatının meşguliyetinden uhrevî âlemler için teneffüs ettiriyor. Gaflet uykusuna yatan, ya da uyanıkken bile varlığın ötesini unutan biz zavallılara birer uyandırma servisidir deprem.
Allah’ı tanımak istemeyip, sevmeyen hatta inkâr eden budala insanlara bir anda; ‘Allah!’ dedirtmektir. Ölümü hatıra getirmeyenlere kefen ve musalla taşını tanıttırmaktır. Deprem her şeydir, aslında nimettir yeter ki ders çıkarabilene…
Evrimciler, materyalistler bir anda koca bir alanı tesiri altına alan ve bize bir anda dünya hayatını unutturan bu kudretin arkasındaki işlenen prosesleri göremezler. Zira Bediüzzaman’ın dediği gibi onların akılları gözlerine inmiş!
İşte Adıyaman depreminin ve ardından gelen onlarca artçı sarsıntıların hatırlattıkları sadece Allah’tır, Allah’ın Kadir, Celal ve Rahim isimleridir. Rahim ismidir ki, bizi o beton yığınları altında yine merhametiyle kurtaracak sahil-i selamete çıkaracak ve çıkartan da yine O’dur.
Çok değil, eğer depremin büyüklüğü 5.5 bildiğimiz rakamın bir fazlası 6.5 olsaydı belki bugün beton yığınlarının altında kalmış olacak ve bu yazıyı okuyamayacaktınız. Yani dünya hayatımız 5.5 matematik sayısının 1 fazlası kadar riskli. Ölüm ve ecel celladı an be an peşimizde. Eğer depremler Müslümanlara ölüm ve ötesini hatırlatmıyorsa gitsin inancını tazelesin.
Evet… Yaşadığım depremde Zilzal suresinde geçen; ‘…ve insan ‘’Ne oluyor buna?’ dediğinde…’ ifadesini aynen ben de kullandım bir anda. Ve bu son paragrafı yazarken bir sarsıntı daha yaşıyorum. Ama şükürler olsun ki Adıyaman depremiyle artık gaflet uykusundan uyanıverdim. Ne oluyor diyeceğime, şüphesiz ‘…Rabbim yere böyle vahyediyor’ diyorum.
Ben bundan böyle Adıyaman depreminden bunları hatırlayacağım, sizi bilemem.