Derdin değeri ile değerin derecesi birlikte değerlendirilir.
Derdi olmayanın değeri de yoktur denilebilir.
“İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir. Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetindedir. Himmeti ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar.” (İşarat’ül İ’caz 75)
- Derdimiz davadır
- Hayallerdir
- Arzulardır
- Sevdamızdır.
- Aşktır
- Aranandır
Türkülere de güfte olmuş. “Herkesin mutlaka bir derdi vardır” diye. Darb-ı mesel ve deyimlerde “Bir dokun bir ah dinle” çok duyulan sözlerdir.
Herkesin gördüğü her insanın düşünce, dertler dünyasında kim bilir ne fırtınalar esiyordur.
Herkes derdini dökecek bir yer aramaktadır aslında.
Derdini dökecek bir yer bulsa – her neresi ve her kim olursa olsun- bir nebze de olsa hafifleyecektir.
Velev derdine derman olamayacak da olsa dökülecek yer bulmak çok mühim.
Hafriyat kamyonları inşaat atıklarını dökecek yer ararlar ya… Uygun gördükleri yere boşaltırlar ve hafifler ya… Dertliler de öyle derdini dökecek bir yer arar. Müsait gördüğü bir yer, kişi, mekan buldu mu dökülür.
Son zamanlarda psikolojik dertlerin çoğaldığı, psikologların işlerinin arttığı görülüyor.
YKS puanlamasında da psikoloji bölümlerini kazanmak zorlaşmış.
Tıp eğitiminde de psikiyatr bölümleri öyle. Rağbet artıyor.
Arz-talep ve ihtiyaç meselesi
Sadede gelelim.
İnsan derdi kadar değerlidir demiştik. El hak öyledir.
Dert kelimesinin mânâsı izafidir, nisbidir.
İnsanın derdinin de insanî olmak iktiza eder.
“İnsan, insanı insan eden değerler”e sahip olduğu zaman derdi insanî olur.
İnsanın yaratılış gayesi; “Hâlık-ı kâinatı tanımak ve O’na iman edip ibadet etmektir.”
Bu ifade kalben tasdik, dil ile ikrar etmektir. Kelime-i şehadet kapısından girilir.
İman ve ibadet parantezi büyük parantezdir. Hayatın her ciheti, boyutu, yönü, sahasını alakadar eder.
İbadetler sadece farzlarla sınırlı sayılmamalı. Her düşünce ve fiil ibadetin şümulündedir.
Din işleri ile dünya işleri birbirinden asla ayrılamaz.
Her fiilin hem dünyevi karşılığı hem uhrevi karşılığı vardır. Yani kişi din işleri ile dünya işlerini ayrı telakki edip laik olmak veya olmamak tercihi olamaz. Ya inanır veya inanmaz. İnanmayışı onu sorumluluktan da muaf kılmaz.
Derdin derecelendirilmesi ve tasnifi
Derdin değeri ve derecelendirilmesinin kriteri, formülü Bediüzzaman Said Nursi’nin Denizli hapsinde telif ettiği “Meyve Risalesi’nin Dördüncü Meselesi”nde izah edilmektedir. Tafsilatı oradan okunmalıdır.
“Dördüncü Mesele”den çıkardığım insan hayatında önem ve öncelikler formülü hülasa olarak;
İnsanın ilgi, alâka ve sorumluluk derecelerini ok atışının hedef tahtasına çizilen iç içe dairelerle izah ediliyor.
Merkezde en küçük daireden başlayan “kalb ve mide dairesi, hane ve ceset dairesi, mahalle ve şehir dairesi, memleket dairesi, dünya dairesi vs…” (Meyve Risalesi 21) genişleyen dairlerin her birinde insanın vazifesi vardır.
En küçük dairede en büyük daimi vazife. Daire genişledikçe sorumluluk derecesi azalan ara sıra vazifeler…
İnsanların en büyük hatası ve stres sebebi hayatta önem ve önceliklerin derecelendirmesini doğru yapamayışıdır.
En mühim meseleye gerekli ehemmiyeti vermeyip en küçük meseleye gereğinden fazla ehemmiyet vermesi stresin baş sebebidir.
Derdimizin derecelerini de değerlendirirken aynı formül çok işe yarar.
Bir diğer husus diğerkâmlık. Derdimiz diğerkâmlıkla baş başa ise değerimiz o nispette artar.
“İnsan fıtratı itibarıyla kendinden başkasını mülahazaya mecburdur. Bir ekmek sofraya gelinceye kadar ne kadar elden geçiyor. Hayvan gibi bir postla yaşayamaz”
O halde derdimiz kendimiz olamaz. Yaratılış gayemize göre hayatı kurgulayıp başkalarının maddi ve manevi hayatına “nasıl bir fayda temin edebilirim?” derdimiz ise değerliyiz.
“Gayey-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” (Hakikat Çekirdekleri)
Bugünkü deyimle, “ben merkezlilik” deniliyor. Kapalı devre, içe dönük yaşayan yalnız kendini, derdini düşünenin değeri de davası da yok demektir. Kendisi de özne değil figüran kabilinden nesne demektir. Akıntıya kapılıp gidenlerdir.
Ez cümle, insanın derdi olmalı. Derdi kendisi olursa içinden çıkılmaz bir derde düçar olmuş demektir.
Büyükler ne demiş? “Derdime derman arıyordum. Meğer derdim derdime derman imiş.”
“Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir."