Derin düşünme; kâinattaki sebepler ile neticeler arasında alaka kurmak, mana deryasına ulaşmak üzere anlam yolculuğuna başlamak, damlada deryayı görmeye çalışmak, harika eserleri sanatkârı namına ziyaret etmek üzere akla yürüyüş yaptırmaktır...
Derin düşünme; insan olmanın vicdani mesuliyetlerine medar vazifeleri idrak için gâh maziye uzanmak, gâh şimdiyi sorgulamak, gâh atiyi kucaklamak; kimim, kiminim, neyim, neciyim, nereden geldim, nereye gidiyorum suallerinin cevaplarını aramaktır...
Kur’anî bir sorumluluk, öğrenme adına vicdani bir zorunluluk olan derin düşünme; aidiyet ve abdiyetinin farkına varmak, hayata getirilmenin amacını kavramak, hariçte cereyan eden celali hadisatı anlamlandırma adına dâhile taşımaktır...
Elfazın manaya delaletini, mananın maksada şehadetini, maksadın maksud ile münasebetini anlama ve anlamlandırma gayreti olan derin düşünme; iz’an merkezli bir imana ulaşmak, zan merkezli bir imandan kurtulmaktır...
Akla cila, kalbe ziya, nefse şifa vesilesi olan derin düşünme; varlık âlemine getirilmenin gayesini tam anlamak üzere tahayyül ile başlayan, sonra tasavvura, oradan taakkul ile tasdike, sonra iz’an ile itikadı tahkime medar bir silsileyi hakkıyla tamamlamaktır...
Aklın var edilme amacını gerçekleştirmesi, varlık ağacını tanımak üzere harekete geçmesi demek olan derin düşünme; eşyayı örten esbab perdelerini aralamak, onlara perde gerisinden bakmak, mevcudatın Malik-i Ezelisini isim ve ünvanları ile tanımak, tezahür-ü Rububiyete karşı külli bir ubudiyet ile müşerref olmak ve mütemadi bir kulluk şuuru ile huzura çıkmaya çalışmaktır...
Derin düşünme; nurlu hakikatleri tecdit namına yeni manalara hamile kalmak, gafleti ve masiyeti doğuran lehviyat ve esbabından kurtulmak, manen istikamet ve takva üzere bulunmaktır...
Nurlu hakikatler üzerinde kâfi miktarda düşünmemek imanda taklitte kalmak; derin düşünmek, vicdani teyakkuz ile imanda tahkike ulaşmaktır. Düşüncede sığlık taklidi iman ile amelde lakaytlık; düşüncede derinlik, imanda tahkik ile sürekli müteyakkız durmaktır...
Nurlu hakikatlere vukufiyeti, ilimde rusuhiyeti, amelde hulusiyeti tevlide kabil bir keyfiyet olan derin düşünme; bilinenden bilinmeyene, müşahhastan mücerrede, somuttan soyuta müteveccih giden azim bir silsileye tutunmaktır...
Derin düşünme; ömür sermayesini hafif meşrep yaşayıp zayi etmek yanlışından halas bulmaktır. Mutlak hakikatler üzerinde kâfi derecede düşünmek istemeyenler, değişmez gerçeklerle yüzyüze gelmekten korkup endişe edenler, manevi mesuliyetten uzak nefsin arzularına esir olarak yaşamaktır...
Derin düşünme aklı kemale erdirir. Aklın kemali, somut olandan soyut olana teveccühü nispetinde gerçekleşir. Evet, müşahhas (görünen) eserden, mücerred (görünmeyen) “Esma’yı” düşünebilmesi nispetinde insanın kemalat-ı zatiyesi ziyadeleşir. İnsanın düşünme kalitesi ve kapasitesi mücerredi kavramaya yakınlığı ya da uzaklığı nispetindedir. Bir yönüyle müşahhasa atfedilen kıymet mücerredi bildirmek içindir...
Nurlu eserlerde bu mana için; “Evet, nimet içinde in’am görünür; Rahman’ın iltifatı hissedilir. Nimetten in’ama geçsen, Mün’imi bulursun. Hem her bir eser-i Samedanî bir mektub gibi, bir Sâni-i Zülcelal’in esmasını bildirir. Nakıştan manaya geçsen, esma yoluyla Müsemmayı bulursun. Madem şu masnuat-ı fâniyenin mağzını, içini bulabilirsin; onu elde et. Manasız kabuğunu kışrını, acımadan fena seyline atabilirsin” denilir... (Sözler, 217)
Bir mümin için en dehşetli tehlike düşünmeyi unutmak, doğru olduklarına inandıkları hakikatlere düşünmeden tutunmaktır. Düşünmeyi unutmak; lafzına aşina olunan hakikatlerin manalarına da vâkıf olduğunu sanmak veya manasını bildiği maksaddan habersiz yaşamak, neticede maksud-u bizzata ulaşamamaktır...
Kapasitesi düşük bir akıl yahut maddi meşgaleler ile tam yüklü bir akıl, imanda taklit ile yetinmeye, derin düşünme ile istihsal edilen hakikatleri tüketmeye, ezber ve rivayetle ömrünü geçirmeye mecbur kalacaktır...
Mahiyet toprağımız humuslu ve zengin, kalp çekirdeğimiz hayattar ve selim olduğu halde nurlu meyvelere ulaşamıyorsak, düşünce güneşimiz henüz kemale ermemiş demektir...
İnsan; selim fıtratını korumak, üzerine tevdi edilen ağır mesuliyetlerin altından kalkmak, gaflet ve seyyiat karanlığından aydınlık yarınlara ulaşmak istiyorsa düşünmeyi meslek haline getirsin!
Hâsıl-ı kelam; düşünmek soru sormak, soru sormak düşünmektir. Düşünmeyen soru soramayacak, soru sormayan düşünemeyecek, düşünmeyen derinlere inemeyecektir. Binaenaleyh, düşünce derinleşmeden iman taklitten tahkike erişemeyecek, iman tahkike erişemeyince vaad edilen güzel günler gecikecektir...
“Muhakkak ki; Allah katında canlıların en şerlisi, düşünmeyen (akletmeyen) sağırlar ve dilsizlerdir.” (Enfal, 22)