Evrenin sisteminde bir bütünlük vardır. Yaratılış düzeni, her şeyi birbirine bağlamış ve birbiriyle ilişkili kılmıştır. Böylece aralarındaki bağ ve münasebet, bir ihtiyaçtan geldiği gibi, ortak bir sistemin işleyişini de göstermektedir.
“Derin ekoloji” diye tanımlanan son dönemlerin parlak beyanı ile bakacak olursak, yapılan her şeyin ve davranışın ekolojik bir derinliği olmalıdır ki, evrenle ve ilahi sistemle entegre olabilsin. Buna, fıtrat kanunları ile uyum denilebilir. Nizama, "Tevfik-i hareket" etmekle, muvafik olan/uygun düşen davranışı sergiler.
Kainat nizamı, insanın bundan öğrenmesi ve modellemesi gereken sistem ve bu sisteme dayalı entegre olmuş alt sistemlerin tamamı, ortak bir dengeyi, ahengi ve sürdürülebilirliği gösterir.
Alt sistemler, kendi programlarının da içinde olduğu ilahi yazılım gereği diğer alt, üst ve eşdeğer sistemlerin parçasıdırlar.
Parçalar, bütüne hizmet eder, bütünün parçasıdır, ama kendini bütünün yerine koymaz. Parçalar, birbirini tamamlayan düzenlerdir.
Buradan, evrensel sistemden biyolojiye ve oradan biyolojik varlıkların sosyal dayanışmasına ve üretilen sosyal doku ve uyumun insan sarayında ortaya koyduğu muhteşem organizmadan organizasyon modellerine uzanabiliriz. Ruhu, fiziğe/davranışa/bedene ve sosyal bütünleşmeye yönelik bir değer sistemi olarak düşündüğümüzde, yaratılıştaki farklılıklarımızın birer tamamlayıcı unsur olduğu fark edilecektir.
"Bir vücudun azaları" olmak, ihlas ve şahs-ı maneviyi tarif eder. "Biz" şuurunun birer temsil ve birlikte olma bütünlüğünün samimiyet tarzını yansıtır.. Evrendeki derin ekolojinin sosyal ekololojisi ve manalar bütünlüğü, bu şekilde bireyin iç alemindeki sistem parçaları/organları/dokuları/hücreleri/çekirdekleri üzerinden birer şahs-ı manevi birimi/şubesi olmaktadırlar. “Aza”/organ terfi ederek “cihaz”larla bütünleşir. Maddi/anatomik olanlar,latifelerle birlikte vicdani bütünlüğe giderler.
İnsan, evrenden bireye, oradan münasebetlerine ve topluma dönük içiçe olan "Hayat-ı içtimaiye ve beşeriye" bütünlüğünü dokuduğu ve aradaki bağların hakkını verdiği oranda evren ekolojisinin beşeri normlarını icra edebilmektedir.
Bir ve beraber olmanın bu fıtri göstergelerinden hayata taşıdığımız değerler, sistemler ve
ahenk kadar muvaffakiyetin kapısını çalabiliriz. Aksi halde kargaşaya dönüşen fikri müşevveşiyet ve sosyal dağınıklık ile huzursuzluk ve tatminsizlik meydan alır.
Üst ortak sistemlerde esas olan organların ve dokuların bütünlüğünü sağlayacak görev ve ehliyetlerle donanmış bir sürecin inşası sağlanmadan, temsillerin vasıflı olma kabiliyeti ne kadar tatmin eder?
Bir çekirdekten ağaca ve meyveye giden yolda, sürdürülebilir bir sistemin tamamını ihata etmeden ahengi, birbirine karşı görev ve sorumlulukların zincirleme huzur dinamizmini sağlamak mümkün mü?
Günlük süreç ve akışların suyuna kapılan bir heyecan ve hamlenin, uzun süreli sistemi olabilir mi?
Refleks kalitesi sağlıklı olur mu?
Hissiyatın hakim olduğu, diğer temsil ve organların devre dışı olduğu, çekici gerginliklerin adrinali yükselten çatışma zamanlarında, ihlas ve birlik ekololojisi ne kadar doğru inşa edilebilir?
İnşa edilenin kalıcılığını nasıl anlayabiliyoruz? Sonuçları nelerdir? Ne kadar yenileyicidir?
Tecdit yaklaşımı ile hayatı ve problemleri doğru tahlil etme ve aklı selimle bütünleştirme,inşa zemini olmadan mümkün mü?
Doğru seçilemeyen bir zeminin üstüne inşa edeceğimiz temel, ne kadar emniyetli olabilir ve ihtiyacımıza ne kadar cevap verebilir?
Tevhit-tefekkür-tecdit-toplum-teknoloji öncelikleri ile yenidem düşünmeye değer ekolojik bir inşa, ihya ve icra safhaları,istikbalimizi karşılayacak bir müjde olarak bizi bekliyor.
Hamiyet ve gayret,bunun lokomotifi olabilir.