Yarıyıl tatilinin sona ermesiyle birlikte 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılının ikinci dönemine başlayan öğrenciler, her yıl olduğu gibi tatil rehavetinden çıkıp ders temposuna adapte olmaya çalışıyor. İlkokuldan üniversiteye kadar her öğrencinin yaşadığı ders çalışma probleminin birçok boyutu olduğunu söyleyen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oktay Aydın, "Ben temelde bir çocuğun ders çalışma istemesinin değil, istememesinin daha doğal olduğunu düşünüyorum. Öğrenme isteği içten gelen bir yönelimken ders çalışma dıştan yöneltilen bir taleptir. Dolayısıyla beynimiz bize dıştan gelen bir talebe her zaman olumlu karşılık vermez, direnç gösterir. Ders çalışma aslında zevksiz, fakat gerekli bir uğraştır. Ama konuyu, yöntemi, zamanı ve miktarı biz belirliyorsak o öğrenmenin zevkli bir eylem olduğunu kabul edebiliriz. Problemi gerçekten anlamak ve çözümü noktasında ne yapılabileceğine odaklanmak çok daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Anne, baba ve eğitimcilerin çözüm noktasında yapmaları gereken çocuğu çok iyi tanımak ve o çocuğun baskın özelliklerini iyi değerlendirerek çalışma düzenini ona göre ayarlamak" şeklinde konuştu.
Ders çalışma problemini her öğrencinin yaşadığını belirten Oktay Aydın, anne, baba ve öğretmenlerin bu problemi çok fazla büyütmelerinin çocuğun ilerideki hayatında bir tür krize neden olabileceğini söyledi. Aydın, "Çocukları tembellik, vurdumduymazlık ve ilgisizlikle suçluyorlar ve böylece bu problemin çözümünden çok uzağa gidiliyor. Burada en kritik nokta geçmişte bu problemleri bizim de değişik şekillerde yaşadığımızı unutmamız. Bu konuda eleştiri getiren yetişkinler, kendi öğrencilik dönemlerinde ders çalışma konusunda ciddi gayretler sarf etmiş gibi davranıyorlar" ifadelerini kullandı.
MİNİMUM SAATİ UYGULAMASI NEDİR?
Minimum saat uygulamasının birçok çocukta işe yaradığını söyleyen Aydın, "Çocukların bir gün içerisinde çalışabilecekleri en küçük miktarı tanımlamak ve bu miktar üzerinden bir düzen oluşturmak gerekir. Çünkü zamanı minimize ettiğinizde çocuğun zihnindeki psikolojik direnç ve yük ortadan kalkıyor. En az iki hafta bu düzeni bozmazsanız, süreklilik kazandırırsınız ve bu düzen oturmuş olur. Sonraki süreçlerde ise beş ya da on dakika üzerine ekleyerek iki aylık bir periyotta, bir buçuk saatlik zaman dilimini oturtabilirsiniz. Ancak bunun düzenli takip edilmesi ve çocuklar üzerinde gereksiz otoriteyle değil, pedagojik kurallar içerisinde uygulanması gerekir" şeklinde konuştu.
Günümüzdeki gelişen süreçte her çocuk için genel birtakım yaklaşımların geçerli olmadığını söyleyen Aydın, "Çocukların öğrenme özellikleri, kişilik yapıları, düşünme biçimleri ve hatta zekaları açısından bile çeşitlilik olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda her çocuğu kendi başına ele almak ve o çocuğun özelliklerine uygun stratejilerle yaklaşmak durumundayız. Bu doğrultuda anne, baba ve öğretmenlerin çocukları çok iyi tanımaları ve onların duygu durumlarına, bireysel, düşünüme ve öğrenme özelliklerine çözümler geliştirmek gerekir" dedi.
Anabilim Eğitim Kurumları'nda rehberlik desteği de veren Yrd. Doç. Dr. Oktay Aydın, "Öncelikle ders çalışmak için istek olması gerekir ve bu istek talimat ya da önergeyle oluşturulacak bir şey değil. Burada önemli olan öğrenme süreçlerini eğlenceli hale getirerek, çocuğu işin içine aktif olarak katmak ve yaşayarak öğrenmelerini sağlamak. İlkesel olarak anlatılanların uygulamaya aktarılması ve hem anne, babaların hem de eğitimcilerin emek harcamaları gerekir" şeklinde konuştu.
Haberler