İbrahim Mert'in haberi:
RİSALEHABER-Gazeteci Nevzat Çiçek, devletin "Muhafazakar Kemalizm, Atatürk'le barışık dindarlık" hedeflediğini bunun için cemaat ve tarikatları dönüştürmek istediğini söyledi.
Cemaat ve tarikatların tartışıldığı HaberTürk programında konuşan Çiçek, ilginç açıklamalarda bulundu.
Muhafazakar Kemalizm, Atatürk'le barışık dindarlık
Daha önce yaptığı konuşmalarda "yeni devlet paradigmasının cemaat, tarikat ve vakıflar üzerinde operasyon çekeceğini söylediğini" hatırlatan Çiçek, "yeni devlet paradigmasının" 4 maddelik planını şöyle açıkladı:
1-Muhafazakar bir Kemalizm oluşacak. Son seçimlere, aktörlere bakarsanız izdüşümünü çok rahatlıkla görebilirsiniz.
2-Atatürk'le barışık dindarlık oluşturulacak.
3-Hanefi, maturidi bir anlayış üzerine yeni bir yorumlama şekli oluşacak.
4-Modern tarikat ve modern cemaatler oluşacak.
Paradigmanın 15 Temmuz sonrasında oluşan 'bütün cemaat ve tarikatlar fetö olur mu' sorusu ile gündeme geldiğini belirten Çiçek, "Devlet devletliğini, cemaat cemaatliğini, tarikat tarikatlığını yapacak" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
Sistem bazı cemaat ve tarikatlara kapıyı açtı ve gördü ki sivilliklerini kaybediyorlar
Eskiden benim yetiştiğim camia içerisinde burayı darül harp gören bir zihniyet vardı. Derlerdi ki "burada cuma namazı kılınmaz, burası savaşılması gereken, ele geçirilmesi gereken bir ülke." Azınlık da olsa bunu düşünen radikal insanlar vardı. Sistem de bunun farkına varınca 80'lerden itibaren yavaş yavaş bazı tarikat ve cemaatlere bir kapı açtı. Dedi ki "hele bir göreyim sizi. Sistemin içerisine girildiğinizde ne yapıyorsunuz." Onlar ne yazık ki malla, kadınla, makamla olan imtihanı çok veremeyince devlet kapıları çok açmaya başladı. İtiraz ettikleri sistemin içerisine entegre olmaya başladılar. Entegre olma sırasında devlet bunların sivilliklerini kaybettiğini gördü. "Burası darülharp" diyenlerin sistemin içerisine girdiğinde sistemin yürütücü olduğunu gördü.
Dindarların önündeki en büyük tehlike sivilliği kaybetme tehlikesidir
Devlet, dindarların çoğunu sisteme aldı, içerisine entegre etti. Yurt verdi, vakıf verdi, imkan verdi. Tarikat ve cemaat asli görevinden uzaklaşmaya başladı. Dindarların önündeki en büyük tehlike sivilliği kaybetme tehlikesidir. Eğer bu sivillik sağlanmazsa 30 yıl sonra hiç kimse çocuğunu ne bir tarikata gönderir ne de bir cemaate gönderir.
Sivil alanla siyaset alanının sınırlarını çizmemiz lazım
Tarikat ve cemaatlerin denetlenmesi, kanunlara uyması, insan istismar etmemesi başım gözüm üstüne, bunlara itirazım yok ama iki temel sorunu çözülmesi lazım.
Sivil alanla siyaset alanının sınırlarını çizmemiz lazım. Burada hukuk devreye girecek. Sivil alan siyaseti ele geçirilmesi gereken bir alan olarak görmeyecek, siyaset de sivil alanı potansiyel bir tehlike olarak görmeyecek. Görüyorsa onun özgürlük alanını kısıtlamadan denetleyecek. Bunun garantisi devlet. Devlet devletliğini yapmadığı müddetçe olmaz. Belli yapılar karşısında "ben bunları kullanırım zamanı gelince düşman tanımı içerisine alayım" derse, böyle bir şey olmaz. Devlet diyecek ki, "ben seni denetliyorum, seni kayıt altına alıyorum. Sen kimsin, ne öğretiyorsun, silsilen var mı, nereden geldin, nereye gidiyorsun? Sen bununla ilgili bana hesap vermek durumundasın."
Sivil alan da develete diyecek ki, "bir tarikat, cemaat yanlış yaptığında madem beni denetliyorsun beni onun gibi değerlendirme." Bu ilişkiyi kurmadığınız zaman sorun çözlümüyor.