Risale Haber - Haber Merkezi
Star Gazetesi yazarlarından Eser Karakaş '12 yaş Kuran Kursu yasağı' başlıklı yazısında son günlerde yaşanan önemli gelişmelerin altını çizdi.
Karakaş bu önemli gelişmelerin arasında yer alan 28 Şubat günlerinin getirdiği 12 yaş altı Kuran kursları yasağının kaldırılmasına özellikle değinerek bu noktadan sonra atılması gereken adımlardan bahsetti.
Gelişmeleri 'ülkenin deli gömleğinden yavaş ve eksik de olsa, sıyrılma süreci' olarak gördüğünü ifade eden Karakaş, 'ailelerin, çocuklarını, istedikleri yaşlarda, şiddet içermeyen, hukukla çelişmeyen faaliyetlere yönlendirmesinin temel bir hak olduğunu' söylerken; 'isteyen çocuğunu yedi yaşında, hatta daha önce piyano ya da bale kurslarına, isteyen futbol ya da tenis okullarına, isteyen de Kuran kurslarına gönderebilmeli' dedi.
Son günlerde gündem de ki bir diğer konu olan laiklik ile devletin dini eğitimi kendi eliyle yürütmesi konusuna da değinen Karakaş, yazısında konuyla ilgili şunları söyledi:
"Kuran kurslarına ilişkin olarak benim sakıncalı ve eksik gördüğüm konu bu süreçlerin zorunlu olarak devlet müesseselerinde gerçekleşmesi; laik bir devlet, çocuklara ve yetişkinlere Kuran kursu açmaz, din dersi vermez, bu alanlara izin verir ve bu süreçlerin Anayasa’nın ikinci maddesindeki temel ilkelere uygun yürütülüp yürütülmediğini etkin bir biçimde denetler, devletin görevi sadece budur.
Oysa, ülkemizde hem Kuran kursları, hem de daha ileride din dersleri doğrudan devlet (DİB) eliyle yapılır, laik bir devlette bu kabul edilemez, bütçe kaynakları bir inanca yönelik kullanılamaz; muhafazakar aydınlarımızın da böyle bir devletçi süreci desteklemelerini de çok tuhaf bulduğumu burada bir kez daha ifade ediyorum.
Aynı çekincemi eğitim süreçlerinin daha farklı aşamalarında gündeme gelen zorunlu din dersleri, İmam-Hatip liseleri için de ortaya koyuyorum; Sayın Başbakan doğru ifade etmiştir, laik yurttaş tanımsız bir kavramdır, devlet laik olur ama laikliğin gerçek tanımı da bütçe kaynaklarının herhangi bir inanç için kullanılmamasıdır.
Tevhid-i tedrisat kavramının mutlaka gözden geçirilmesi, vergi gelirleri ile finanse edilen devlet okullarında din derslerinin kaldırılması, İmam-Hatip türü okulların da özel sektör bünyesinde faaliyet göstermesi ama sivil toplumun din eğitimini-öğretimini isteyen yurttaş için üretmesini laik bir devlet yapısı için zorunlu görüyorum.
Bir kez daha ifade ediyorum, İmam-Hatip liseleri dün de, bugün de insanların çocuklarını imam olsun diye gönderdikleri müesseseler değildirler; muhafazakar aileler çocuklarını bu okullara hem ingilizce, hem matematik, hem fizik hem de dinlerini öğrenmeleri için göndermektedirler; bu açıdan katsayı rezaletinin kaldırılması çok iyi bir girişimdir ama laik devletin din öğretisini üstlenmesinin yanlış olduğunu da bir kez daha belirtmek zorundayım.
Özel okullar bu tür taleplere (matematik, fizik artı din bilgisi) yönelik örgütlenebilirler, devlet bu süreci sadece Anayasa’nın temel ilkeleri açısından denetler, kendisi din hizmeti, eğitimi üretmez.
Bendeniz Türkiye’nin bu olgunluk aşamasına çoktan geldiğini düşünüyorum ama nedense dindar muhafazakarlar (Allah’tan bir kısmı ama geniş bir kısmı) din hizmeti üretimi konusunda içerik olarak değil ama yöntemsel olarak çok fazla kemalist-devletçi davranmaktadırlar.
Böylece yine geldik meselenin özüne, yani Diyanet İşleri Başkanlığı kurumuna.
Önümüzdeki süreçte, yeni bir anayasa yapım sürecinde bu konu hep gündemde olacak. "