Ömer Seyfettin’in Tosun Bey diye bir hikayesi vardır. Devlet-i Aliye’nin devletin bekasına gösterdiği hassasiyeti ifade eder. Tosun Bey askerdir ama kahraman bir askerdir. Savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş, vücudu savaş yaraları ile müzeyyen bir kahramanı alişandır. Makamı yoktur ama büyük itibar görür, herkes tarafından sevilir ve sayılır. Savaş maceralarını anlatır, dillere destan bir askerdir. Bir gün bir sefer sırasında hükümdarın çadırı rüzgarın getirdiği karışıklık ile kaybolur, aranır bulunamaz. Tosun Bey sadrazama çıkışır, “bir sadrazam bir hükümdarın çadırını nasıl gözden kaçırabilir. Hükümdara böyle sahabet edilmez“ diye çıkışır.
Bir süre sonra hükümdarın çadırı bulunur. Bir gün Tosun Bey’e bir ferman verilir ve bunu sınırda bir kaleye götürülmesi emredilir. Tosun Bey fermanı alır atına atlar ve günlerce at sürdükten sonra bir ara yorulur, atını bir yere bağlar ve uyur. Rüyasında fermanın onun boğazına sarılmış bir idam fermanı olduğunu görür. O heyecanla uyanır, fermanı açmak istemez ama dayanamaz ve açar. Fermanda “fermanı getiren bu meşhur asker Tosun Bey Devlet-i aliyenin bekası için muzır telakki edilmiştir. Size varıp fermanı verdiğinde katledile. İrade-i Seniye-i Cenab-ı mülukane…“
Tosun bey bir an duraklar, kendi kendine eşkıya olup bu dağlarda haytalarla bir çete kurup hayatını devam ettirmek ister. Ama bu kadar sene sıdk ile hizmet ettiği bir devlete böyle ihanet etmemesi gerektiğini düşünür. “Böyle bir mazi böyle bir kirli hale değiştirilmez” der vazgeçer. Sonra kendi kendine savaşlarda, sulh zamanlarında devlet için bin türlü fedakarlıklar yapmış bir insan yine o devlet için zararlı ise ölmelidir. Böyle karar verir, atını hızla kaleye doğru sürer. Vardığında itibar görür, sonra abdest alır ve iki rekat namaz kılar. Secdede “Allah’ım sadakatla hizmet ettiğim devletime şimdi ihanetim sebkat etmiş. Günahlarımı affet beni kendine kul kabul et, huzuruna bir asi gibi çıkmak istemem, herşeyin iyisini sen bilirsin” diye dua eder.
Femanı kale kumandanına verir, kumandan öper ve fermanı açar. Fermanda fermanı getiren şahsın katledilmesi emredilmektedir ve sonunda hükümdarın mührü vardır, irade-i seniye-i cenab-ı mülükane. Ama kumandan Tosun Bey‘e “ben böyle bir emri yerine getirmem canım pahasına da olsa Tosun Bey” der. Tosun Bey kumandana “ama o zaman irade-i seniyeyi yerine getirmediğiniz için suçlu duruma düşersiniz o zaman ben sizi katlederim” der.
Kumandan zor bir durum ile karşılaştığını görür ve Tosun Bey’i idamını yerine getirir. Seyreden herkes ağlar. O sıra gökyüzü de böyle bir sadık askerin sıdkını isbat için canını cellada teslim etmesine ağlar. Kuşlar Tosun Beyin üzerinde onun tebrik eder gibi uçuşurlar.
Bediüzzaman “yüzbinlerle başın feda olduğu bir hakikate bin başım olsa feda olsun” der. İşte yediyüz yıl süren hikayemiz bu hassasiyet üzerinde devam etti.
Herkesin refah ve huzur içinde olduğu bir zamanda koca bir devlet-i ebed müddeti yıkmak isteği bedeli ödenmesi gereken bir ihanettir.