Risale Haber-Haber Merkezi
23. Dönem Ak Parti milletvekili ve Avukat Mehmet Emin Ekmen, "Bediüzzaman'ın hürriyet/istibdat ikilemi ile yaptığı uyarılar dikkate alınmış olsa idi tarihteki yürüyüşümüz 100 yıllık bir kesintiye uğramamış olurdu" dedi.
Ekmen, Yeni Asya'dan Hasan Hüseyin Kemal'in sorularını şöyle cevapladı:
Kürt sorununu gerçek manada ilk tartışan metnin Bediüzzaman’a ait olduğunu söylüyorsunuz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Bediüzzaman Said’i Nursî Osmanlı’nın çöküşüne ve cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık yapan bir mütefekkir idi. Kendisi Kürt idi ve medrese tahsili de görmüş bir din âlimi idi. Bediüzzaman İslâm uğruna amelî ve fikrî mücadele eden bir mücahit idi. Mücadelenin şekillerini değiştirse de; İslâma ve içinde yaşadığı milletinin hizmetine adanmış bir ömür yaşadı.
Bu özellikleri nedeniyledir ki; Cumhuriyetin kurucu kadrolarının istibdat, din düşmanlığı, zulüm, asimilasyon çabalarını o dönemde tespit etti ve bunlarla mücadele etti. Bu mücadele tabii ki bir müsbet mücadele idi. Bediüzzaman hiç bir zaman menfi hareketlere yönelmedi, şiddetten hep uzak durdu. Kürtleri ve Türkleri de hep birlik beraberlik ve dayanışmaya teşvik etti. Yapılan yanlışları görünce menfi milliyetçilik ve bu tesir ile yapılan inkar politikalarına karşı net bir duruş sergiledi. Menfi milliyetçilikle ifade ettiği Türk etnik milliyetçiliğinin Kürt milliyetçiliğini doğuracağı uyarısında bulundu. Bediüzzaman sadece uyarılarda bulunmadı, önerilerde de bulundu.
1907’de İstanbul’a gittiğinde de, genç cumhuriyetin Meclisi’ne hitap ettiğinde de; eğitimin ehemmiyetine değindi. Ezher’e kardeş olacak Zehra üniversitesini önerdi. 3 dilde eğitim yapacak bu üniversite için büyük çaba gösterdi, hatta temelini attı, ancak bu rüyasını tamamlayamadı. Kimlik sorununun temelini Kürtçe’nin inkarı oluşturur. Bediüzzaman’ın 3 dilli eğitim modeli hayata geçmiş olsa idi bu sorun bu hâle gelmeyecekti şüphesiz.
Bediüzzaman ne tür uyarılarda bulunmuştu?
Hürriyet/istibdat ikilemi ile yaptığı uyarılar dikkate alınmış olsa idi; demokratik cumhuriyet hedefi belki daha kuruluş döneminde başarılı olurdu. Ve tarihteki yürüyüşümüz 100 yıllık bir kesintiye uğramamış olurdu.
Bediüzzaman devleti kutsallaştırıp bireyi değersizleştiren anlayışı eleştirdi. Tek bir masumun canını korumak için bir gemi dolusu şaki’nin hedef alınamayacağını anlattığı metafor ile devletin isyanları bastırmada uyguladığı kitlesel katliamları eleştirdi. Bu tavsiye/anlayış dikkate alınmış olsa idi Koçgiri, Dersim, Zilan katliamları gerçekleşmeyecekti. İsyan edenler için genel af önererek sorunların şiddet yolu ile değil, merhamet ve adaletle çözülmesini önerdi. Din adamı olması, bölge insanı olması nedenleri ile konuya hakkıyla yaklaşan ilk kişilerden oldu.
Dönüp baktığımızda; Bediüzzaman’ın inkar red ve zulüm politikalarına karşı; tanıma, adalet ve özgürlüğü önerdiğini görürüz. Devlet bu tespit ve tavsiyeleri dikkate alacağına kendisi ve fikirleri ile mücadele etmeyi tercih etti. Bediüzzaman ittihatçı ulus devlet kodlarına göre dindar ve Kürt olarak iki kez zulme maruz kaldı, mağduriyete uğradı. Bediüzzaman’ın fikirleri ülkemizi aşarak evrensellik kazandı, tüm dünya bu fikirlerden istifade ederek kendisini ve fikirlerini bugüne kadar yaşattı. Milletin verdiği bu itibar karşısında devletin de Bediüzzaman’dan özür dilemesi elzemdir.