TV kanallarında sürekli akıp giden görüntülerde eli joplu emniyet güçleri...
Hedefte hayatının baharında, kanı kaynayan gençlik ve taşkınlıkları…
Devletin en üst düzey erkânını hedef alan saldırılar ve protestolar.
Buna karşı devletin uzatması gereken şefkat eli yerine kafaya-göze inen sopalar.
Ve devletin en üst düzey adamlarından yükselen tehdit ifadeleri…
Bediüzzaman hazretleri gençleri gençliğin taşkınlıklarından caydıracak en etkili silahın ahiret inancı olduğunu söylemektedir.
“İnsanların hayat-ı içtimâiyesinin medârı olan gençler, delikanlılar, şiddet-i galeyanda olan hissiyâtlarını ve ifratkâr bulunan nefis ve hevâlarını tecavüzâttan ve zulümlerden ve tahribâttan durduran ve hayat-ı içtimâiyenin hüsn-ü cereyânını temin eden, yalnız Cehennem fikridir.”
“Yoksa, Cehennem endişesi olmazsa, (elhükmu lil galip- üstün olan hükmeder) kaidesiyle o sarhoş delikanlılar, hevesâtları peşinde bîçare zayıflara, âcizlere dünyayı Cehenneme çevireceklerdi. Ve yüksek insaniyeti, gayet süflî bir hayvaniyete döndüreceklerdi.” (S. Nursi Sözler, Sayfa 93) diyor.
Evet, ahiret inancı ve özellikle cehennem fikri, hissiyatlarına mağlup olabilecek gençleri durduracak en etkili silahtır.
O olmayınca gençlerin neler yapabileceği ortadadır.
Devlet, baba gibi davranmalıdır ve öyle de olmalıdır. “Oğul ne kadar serkeş de olsa, baba, şefkat-ı fıtriyesini ona karşı esirgemez ve esirgememeli” (S. Nursi Emirdağ Lahikası, Sayfa 79) kaidesine uymalıdır.
Ama maalesef yapılan açıklamalar hiç de bir baba şafkatini aksettirmiyor. Şefkatli baba görünümünden çok, eli sopalı gardiyan portresi veriliyor.
Bu açıklamalar medeni dünyanın da dikkatini çekiyor. İleri demokrasilerde bu tarz bir yaklaşım olmaz/olmamalıdır.
Gençlerin şefkatli yaklaşıma ihtiyacı vardır.
Alınacak acil tedbirlerde olsun, ileriye dönük uzun soluklu tedbirler de olsun en önemli ilkenin “şefkatle muamele” olması en önemli prensip olmalıdır.
Bu günlerde din eğitimi ile ilgili söylemler de haber kanallarında hayli yoğun bir şekilde gündeme gelmektedir.
Zorunlu din eğitiminin kaldırılması yönünde talepler var ve eylemler gerçekleşiyor.
Din eğitimi almamış, Allah’ı tanımayan, cehennemi bilmeyen bir gencin çekineceği bir merci kalmıyor. Devletin polisi zabıtası bir yere kadar. Belli bir seviyeden sonra onların da etkisiz kaldığını hep birlikte görüyoruz.
Zabıtanın polisin etkisiz kaldığı yerlerde cehennem korkusunun devreye girmesi önem arz etmektedir.
Olaylarla dini eğitimin ne ilgisi var? diye akla gelebilir. Şöyle bir alakası var. Din eğitimi almış bir gencin, yani imanlı bir gencin kalbindeki Allah korkusu, daha ötesine geçecek olursak cehennem korkusu onu, gençlikten gelen taşkınlıklara karşı koruyacağı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Her kalpte bir yasakçı olmalı…
Sosyal hayatı, toplum hayatını cehenneme çevirecek gençleri bu halden döndürecek yegane gücün sağlam bir dini terbiye olduğu artık herkesçe kabul edilmektedir.
“Zehirli bir bal” hükmünde olan gençliğin lezzetlerinden ve keyiflerinden alıkoyacak en tesirli silahın ahiret inancı olduğu açıkken ve bunu da verecek olan kurumunda tamamen devletin tekelinde olan ve zorunlu eğitim veren devletin eğitim kurumları iken; devlet erkanının eğitimi bırakıp sopadan medet umması acı bir durum...
Ayrıca, eğitim çağına girmiş bir çocuğa zorunlu eğitim döneminde ilave olarak din eğitimi verilmez, ahiret inancı ile aşılanmaz ve cehennemin varlığı hissettirilmezse daha sonraki dönemlerde bu işler hayli zor olur.
Din terbiyesi almamış, üniversite seviyesine gelmiş bir gencin diğer dinlere mensup veya dinsiz bir gençten farkı kalmaz. Dine, imana yabani bir genç gibi davranır.
O nedenle devlet şefkatle ve yumuşaklıkla yaklaşmalı, ya dini terbiyenin yerine başka bir terbiye sistemi bulmalı veya din eğitiminin önemini kabul edip ona uygun bir uygulamaya geçmelidir.