Risale Haber-Haber Merkezi
Türkiye Gazetesi yazarı Rahim Er, Gülen hareketine dair değerlendirmesinde "Bu bir cemaat veya benimsedikleri tarifle camia faaliyeti değildi. Bir Nur hareketi hiç değildi. Nitekim diğer Nur grupları, hayretler içindeydiler" dedi.
Nurculuğun tarikat olmadığını ifade eden Er, "Bu ismin izafe edildiği zat, bir müelliftir. Kendi görüş ve anlayışıyla eserler yazmıştır. Bu kalem çalışmalarını yaparken siyasete de uzak durmamış O da tıpkı Mehmet Akif gibi Sultan ve Halife Abdülhamid Han'a ağır tenkitler yöneltmiştir. Meşhur olduğunda lakabı "Said-Kürdi"dir. Fakat rejimin Kürt probleminden dolayı Kürdî, Nursî yapılmıştır. Zaman içinde "Bediüzzaman Said-i Nursî" diye tanındı. Cumhuriyet kurulurken destek olmasına rağmen daha sonra tehlikeli görülenler arasında sayılmıştır. O tarihten itibaren rejimden yana devamlı surette sıkıntı yaşadı. 27 Mayıs 1960 darbesinde mezarı bile yok edildi. Üstad Said-i Nursî'ye baskı devam ettikçe taraftarları çoğaldı. Takipçiler, müellifin daha ziyade kelam ilmine dayalı ve insanı ilâhî kudret karşısında tefekküre çağıran kitaplarını okurken evlere baskınlarla yıldırılmaya çalışıldı" dedi.
Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından sonra talebelerinin değişik yorumlarla şekillendiğini belirten Er, "On kadar gruba ayrılan Nur faaliyetlerinden biri de Gülen Hareketiydi. Sn. Fethullah Gülen, merhum Said Nursî'nin bir şakirdi iddiasıyla yola çıktığı hâlde zamanla âdeta istiklalini ilan ederek "Hizmet Hareketi" adı altında şaşırtıcı bir hız ve anlaşılması zor bir mahiyetle önce Türkiye'ye sonra dünyaya yayıldı. Bu hareketin üç nirengi noktası vardı. "Hoşgörü", "dinlerarası diyalog" ve "eğitim yoluyla Türkçe'yi dünyaya yayma". Hadise bu üçlemedeki kadar netlik kazanana kadar hemen herkes, harekete sıcak bakıyor, imkânlarını zorlayarak nakden, malen veya fikren yardımcı oluyordu" şeklinde yazdı.
Zaman içinde meydana gelen olayları sıralayan Er, yazısını şöyle sürdürdü:
"Bu bir cemaat veya benimsedikleri tarifle camia faaliyeti değildi. Bir Nur hareketi hiç değildi. Nitekim diğer Nur grupları, hayretler içindeydiler. Aralarından çıkan bir kişi ve onun etrafında kurulan şematik yapı, dünyayı arkasına alarak içerde hükümet yıkıp devlet olmak istemişti. Takiyye zirve yaptığından, "hedefe giden yolda her söz mubahtır" anlayışı hakim olduğundan darbe yoluyla devleti ele geçirmek için her delil uydurulmuş, her tuzak kurulmuştu. Bugün arkalarında işbirliği içinde çalıştıkları batı basını, İsrail basını, AB vs. yer almakta. Hazırlık dosyalarında silahlı terör örgütü, delil uydurma... gibi iddialar varken sorgulama basın hürriyetine müdahale olarak takdim edilmekte. Hakiki cemaat ve tarikat mensupları hapse düştüler, işkence gördüler, idama gittiler fakat yabancılarla diyalog kurarak devletleri aleyhine gayrı milli olmadılar. Bir cemaat yahut camia gayrı milli olamaz. Olursa tehlikeli olur."