“Toplumda cinnet hali yaşanıyor” türü haberlere ve yorumlara bugünlerde sıkça rastlıyoruz. Önceki Ramazan Bayramı’nda gelenek olduğu üzere komşusunun kapısını çalıp hem bayramını tebrik etmek, hem de şeker toplamak isteyen üç küçük yavru 18 ay sonra bulundu. Ama canice öldürülüp bir metrelik çukura beraber gömülü bir şekilde.
Anne ve babalarının ne halde olduğunu tahmin edebiliyoruz, ama ateş düştüğü yeri yaktı tabiî. Cenâb-ı Hak bu ailelere sabırlar versin. Üvey evlâdını kesip çöpe atan canavarlar, üniversite öğrencisinin kafasını taşla ezdikten sonra öldüren caniler günlerdir gazetelerde ve televizyon ekranlarında boy gösteriyor… Aileler tedirgin, çocuklar korkuyor.
Bunu yapan insanların Müslümanları topluca mezara gömen Sırplardan, masum insanların üzerine misket bombaları atan İsraillilerden ve diğer zalimlerden ne farkı var.
Bu “cinnet hali”nin birçok sebebi var. İnanç ve iman eksikliği ve sevgisizlik bunların başında geliyor. Bundan başka hayat pahalılığı, yanlış kullanılan internet, sınırlama getirilemeyen televizyon programlarının da etkileri göz ardı edilemez.
Bütün bu caniliklerin medyada ayrıntılı bir şekilde en ince ayrıntısına kadar anlatılması da, katillere ve insanlıktan çıkmış kişilere örnek teşkil ediyor. Bu yüzden de medyanın da kendine çeki düzen verip, “üçüncü sayfa haberleri” diye tabir edilen haberleri veriş şekillerine dikkat etmeleri son derece önemlidir.
* * *
Bir heyetle birlikte ziyaret ettiğimiz Ankara Valisi Alâaddin Yüksel de bu yaşananlardan en çok endişelenen insanlardan birisi… Aile yapısının bozulmasından son derece rahatsızlık duyuyor. Bunu her ortamda da söylüyor. Bunun sebebinin ise televizyonlardaki “izdivaç programları” ve diziler olduğunu da ısrarla ifade ediyor. Ziyaretimizde söylediği şu cümle çok çarpıcıydı:
“15-20 yıl içerisinde korkuyorum ki bu mesele içinden çıkılamaz hale gelecek. Aile yapımız düşman bazı odaklar tarafından adeta çökertilmeye çalışılmaktadır. Bu durum 35 senemizi heba eden terörden bile daha tehlikelidir. Aile yapısının korunması için şimdiden tedbirler alınmalıdır.”
Vali Yüksel’e hak vermemek mümkün değil. Gerek gazete, gerek televizyon, gerekse de yaşadığımız ortamlara baktığımızda bu tehlikenin artık acilen tedbir alınması gereken bir konu olduğunu görebiliyoruz. Bu anlamda gazetelerin kendi denetimlerini kendi içlerinde yapmalarının yanında televizyonlardaki aile yapısını dejenere eden, bozan ve tahrip eden programların denetiminde RTÜK’e çok yükler düşüyor.
* * *
Toplumun bu hale gelmesinde önemli etkenlerden birisi de kitap okumamak. Televizyon ve internetin başından kalkılmadığı için okumayan bir toplum olduk. Okunmadığı, televizyonlardaki “sahte kahramanlar”a özenildiği için de aile yapısı iyice bozuluyor. Çocuklar onlardan gördüklerini tatbik ediyorlar, neticesinde başta bahsettiğimiz canilikler ortaya çıkıyor. Sonra da çıkıp bu caniler teşhir ediliyor, onların cezalandırılması için yayın yapılıyor. Esas yanlışın kendilerinde olduğu ise gözlerden kaçırılıyor.
RTÜK Başkanı Davut Dursun’un açıkladığı gibi çocuklar yılda yaklaşık 900 saati okulda, bin 200 saati ise televizyon karşısında geçiriyor. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuk yaklaşık 100 bin kadar şiddet sahnesi ve 8 bin ölüm ya da öldürme sahnesi izlemiş oluyor.
Ankara Valisi Yüksel de bu konudan şikâyetçi. Nüfusu 5 milyon civarında olan Ankara’da kütüphanelere üye sayısı sadece 37 bin. Almanya’da 11 bin, Fransa’da 5 bin kütüphane var. Bir ülkede 400 bin kahvehane, bir ülkede bin 500 kütüphane olduğunu söylerken, “95 kişiye bir kahvehane, 65 bin kişiye bir kütüphane... Hadi bakalım şimdi kim konuşacaksa konuşsun. Geçtiğimiz yıllarda 3,5 saat televizyon izleme süresiyle ABD birinciyken, Türkiye geçen yıl 4 saat 10 dakikayla televizyon izleme süresinde dünyada birinci oldu” dedikten sonra şu çarpıcı ifadeyi kullanıyor: “Ankara Valisi Alaaddin Yüksel olarak ben diyorum ki havasız, ekmeksiz, susuz kalmaya elbette hazırım, ama kitapsız asla kalamam…”
Türkiye, her şeye tedbir almalıdır. Ekonomik krize, depreme, teröre ve diğer bütün felâketlere tedbir alınıyor ve alınmalıdır da… Ama aileye ve topluma yönelmiş bu tehditlere bigâne kalınması kabul edilemez. Diğer felâketler belki bugünümüze büyük zararlar veriyor, ancak aile kurumunun çökertilmesi hem bugünümüzü, hem de yarınlarımızı heba edecektir. Ne yazık ki, icra makamındakiler bu hususta hiçbir olumlu icraat yapmıyorlar. Millî Eğitim Bakanlığı, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı ve RTÜK gibi bakanlık ve kurumlar derhal gereken tedbirleri almazsa yarın çok geç olabilir.
Evet, herkes başını iki elinin arasına koyup ‘Biz nerede hata yaptık” diye düşünmeli. Yoksa, Ankara Valisi Yüksel’in korktuğu akıbet ile karşı karşıya kalırız.
Yeni Asya