Ebubekir Koran'ın haberi:
Bu tehlike yüzünden birçok öğrenci psikolojik çöküntü yaşarken okulu bırakan, intihara kalkışanlar bile var. Lise öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre, siber zorbalığa başvuranların oranı yüzde 28’e ulaştı.
İnternet hayatın her alanına yayılırken birçok yeni zararı da ortaya çıkıyor. Bunların başında gelen siber zorbalık, iletişim teknolojilerini kullanarak kişileri sürekli rahatsız ve alay etme, küçük düşürücü sözlerle hayatlarını zorlaştırma, fotoğraflarını izinsiz kullanma, sahte isimle sosyal paylaşım sitelerine üye olma, kişiler hakkında dedikodu yayma gibi birçok yolla yapılan eylem. Türkiye’de siber zorbalık yapma oranı yüzde 28’e, maruz kalma oranı ise yüzde 30’a ulaştı. Bu oran Belçika’da yüzde 18, Amerika’da yüzde 21. Bu yüzden birçok öğrenci psikolojik çöküntü yaşarken aralarında okulu bırakan ve intihara kalkışan da var. 14-19 yaş arasında lisede okuyan 227 öğrenciyle bir anket yapan ODTÜ Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Erdur Baker, bu kavramın Türkiye için çok yeni olduğunu fakat gittikçe yaygınlaştığını belirtiyor. Prof. Dr. Kürşat Çağıltay da mücadele için bilinçlendirme çalışması yapılması ve çocukların sanal dünyada korunmaya yönelik becerilerinin geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Uzmanlar, çocuğu siber zorbalığa maruz kalan ailelere “Sorunu kendiniz çözmeye çalışmayın, resmî mercilere başvurun.” tavsiyesinde bulunuyor. Ayrıca çocukların internet kullanımının yakından takip edilmesi öneriliyor.
Siber zorbalığı uzun süre fiziksel ortamda yapılan akran zorbalığının uzantısı diye düşündüklerini kaydeden Baker, şu önemli noktalara dikkat çekiyor: “Bir baktık ki internet ortamının kendine özgü çok farklı dinamikleri var. Mesela kimliklerini saklayabiliyorlar, birisiyle ilgili hazırladıkları web sayfasını ya da tehditleri arşivleyebiliyorlar, tekrar tekrar buna ulaşabiliyorlar. Birisine zorbalık için kalkıp okula gitmesine gerek yok. Evde pijamayla otururken de birisine zarar verebiliyor ve bunun karşısında da yakalanma korkusu, bir cezası yok.”
Türkiye ile diğer ülkelerdeki çocukların siber zorbalık olarak tabir edilen tavırlarının farklılık gösterdiğini anlatan Doç. Dr. Baker, “Diğer ülkelerdeki çocuklar daha çok internetten dedikodu yayma, başkaları hakkında utandırıcı web sayfaları yapma yaygınken bizde şifre ele geçirme, başkalarının hesabını ele geçirme durumları söz konusu.” diyor. Araştırmalara göre erkek öğrencilerin, kızlara göre daha fazla risk altında olduğunu söyleyen Baker, “Siber zorbalık yapan çocukların arkadaşları tarafından dışlanmış, sevilmeyen, kaba ve düşüncesiz, kendini beğenmiş ve empati kurma becerisine sahip olmayan kişiler olduğu belirlenmiştir. Siber zorbalık mağdurlarının ise ya fazla içedönük ya da dışadönük, dikkat çekici bir kişiliği olduğu görülmüştür.” ifadelerini kullanıyor.
Baker, “Çocuklar niye bunları yapıyor?”sorusu-nuysa şöyle cevaplıyor: “Öncelikle bunu, karşıdakine verdiği zararın etkisini göremiyorlar ve şaka olarak düşünüyorlar. İkincisi akran zorbalığı kapsamında bir güç gösterisi ve daha popüler olmak için yaparlar. Daha çok fiziksel güçten ziyade kim internete daha iyi kullanıyorsa, kim bilgisayarı daha iyi kullanıyorsa güç dediğimizde artık siber zorbalıkta onu düşünüyoruz. O yüzden fiziksel ortamda zorbalığa maruz kalan bazı fiziksel olarak zayıf olan çocuklar, siber ortama girdiklerinde intikam almak için de bunu yapıyorlar.” diye konuşuyor.
Yaptıkları çalışmalarda siber zorbalığın yalnızlık ve depresyonla ilişkisine baktıklarını anlatan Baker, çocukları bekleyen tehlikelerin altını çiziyor: “Siber zorbalık kurbanı olan çocuklarda depresyon görülme sıklığı daha fazla, yalnız çocuklar bunlar. Kendini dışlanmış hissediyorlar, okulu bırakıyorlar, intihar eden çocuklar bile var. En büyük risk de aslında yaş küçüldükçe internet kullanma becerisi artıyor, yani genç yaştaki çocuklar daha iyi bilgisayar kullanabiliyor. Bu da büyük bir tehlike, o yüzden neler yapacağız, nasıl yapacağız, onlara nasıl öğreteceğiz derken yetişkinlerin ‘ben internet kullanmıyorum, cep telefonu kullanmıyorum’ deme lüksleri kalmıyor.”
Siber saldırı bir suçtur!
Zorbalık içeren mesajları okumayın, beğenmeyin, başkalarıyla paylaşmayın.
Yazdıklarınızın karşı tarafı incitebileceğini, depresyona sokabileceğini düşünün.
Kişilerin yüzüne söyleyemediklerinizi, sanal ortamda da söylemeyin.
Siber zorbalığın bir suç olduğunu, şikâyet halinde ceza alabileceğinizi unutmayın.
Gerçek hayatta nasıl davranıyorsanız, sanal ortamda da öyle davranın.
Siber zorbalık ihbar hattı: siber.izmir@egm.gov.tr
Sanal âlem, kişilik bozukluğu ve intihara neden oluyor
Bilgi Teknolojileri Uzmanı ve Bilgi Güvenliği Uzmanı Onur Oktay ise teknolojinin hızla ilerlemesiyle zorbalığın sanal âleme taşındığını söylüyor. Oktay, ‘siber zorbalık’ adını alan internet ortamındaki saldırı ve tehditlere şöyle dikkat çekiyor: “Bu durum öyle boyutlara ulaştı ki, kullanıcıları paranoyaya bile sürüklüyor. Sosyal ağ kavramının ve mobilitenin yaygınlaşmasından dolayı gençler ve çocukların elinde gördüğümüz telefonlar tehlikeli hale geliyor. Yaptığım bir araştırmaya göre birçok veli, çocuklarının bilgisayarına güvenlik amaçlı antivirüs yazılımı kuruyor. Fakat telefonundan internete girmesine karışmıyor ve kontrol etmiyor. Akıllı telefonların yüzde 70’inde antivirüs yer almıyor. Dolayısıyla telefonları kullanan gençler ve çocuklar da direkt olarak internetin tehlikeli sularına korunmasız olarak çıkıyor. Durum böyle olunca sözlü, mesajlı, resim ve video materyalleriyle zorbalığa maruz kalıyorlar. Bu durum özellikle sosyal durumu vasat olan çocuklarda psikolojik problemlere neden olabiliyor. Sonunda çocuk dengesiz hareketlerde bulunuyor, saldırgan oluyor, kişilik bozukluğu yaşıyor ve intihar edebiliyor.”
Zaman