Yer yüzündeki tek hak din olan İslâm’ın mensupları olarak böyle bir diyaloga, öncelikle, “Evet” dememiz beklenir; ancak, bu görüşmelerde Müslümanları temsil edecek kişilerin İslâm’ın temel hükümlerini harfiyen yaşamaları, bu dinin güzellikleriyle kalplerini, akıllarını, bütün duygu ve latifelerini kemale erdirmeleri gerekir.
Gerçeği arayan, fakat ideal inanç sistemini ve onu sergileyen örnek insanları bulamadığından içine kapanıp kalan ve çareyi sefahatte ve inançsızlıkta bulan günümüz batı toplumu ancak böyle bir diyalog sonunda gerçeklerle tanışabilir ve İslama kavuşabilirler.
...
Müslümanlar gerek Peygamber Efendimiz'in (asm) döneminde, gerek ondan sonraki dönemlerde, hak din olan İslâm’ı muhtaçlara tebliğ etmek için daima barıştan yana, diyalogdan, huzurdan, asayişten yana olmuşlar ve bunun meyvesini de almışlardır.
Peki bazı kesimler dinlerarası diyaloga Kur'an-ı Kerim'in hangi ayetini gerekçe göstererek karşı çıkıyorlar?
Bu konuda ne kadar haklılar?
Prof. Dr. Alaaddin Başar'ın Dinlerarası Diyalog yazısı için TIKLAYINIZ