Risale Haber’den Dursun Sivri, İHH Ankara Bölge Koordinatörü Hanefi Sinan’dan Libya’daki yardım çalışmalarını sormuş.
Tevcih ettiği sorulardan birisi şu: “Kaddafi’ye karşı Türkiye’nin sessiz kaldığından dolayı Türkiye aleyhine kampanya yürütüldüğü iddia ediliyor. Siz ne diyorsunuz? Durum nedir?” Soruya Hanefi Sinan şöyle cevap veriyor: “Türkiye bu konuda stratejik bir hata yaptı. Bunu konuşmak lazım. Bizim en çok zorlandığımız nokta Türkiye’nin yanlış stratejilerinden kaynaklandı. Bölge halkı ile iletişimde zorlandık. Gittikten bir hafta sonra çok yoğun tepkiler almaya başladık. Türkiye hükümetinin Kaddafi’ye karşı tutumu, direnişleri tanımamış olması, onlara silah verilmemesi gibi durumlar orada olumsuz bir hava esmesine sebep oldu. O bölgenin insanlarını şok etti. Çünkü bölge insanı şunu bekliyordu: Türkiye gelecek ve bizi kurtaracak. Böyle bir beklentisi vardı. Türkiye İslâm dünyasında ve o bölgede kahraman bir ülke olarak algılanıyor...” Fas İspanyollar ve Fransızlar tarafından işgal edildiğinde Faslıların umudu yıkılmakta olan Osmanlı’dır. Diyobend ulemasından Mahmut Hasan gibilerin ve Hind Müslümanlarının da tek umudu yine sönmekte olan Osmanlı Devleti’dir. Keza Salih Behmen, Çağdaş Sorunlar ve İslam adlı kitabında 1970’lere kadar Bosna halkının kurtuluş umudunu Türklere bağladığını ifade eder. Bundan dolayı gönül umduğuna küsermiş hesabı himmetini bekledikleri Türkiye’den beklenen tavrı göremeyince küsüyorlar.
¥
Suriye halkı da yenilenme sürecinde Türkiye’yi kurtarıcı olarak görüyor. Bunun en önemli göstergelerinden birisi de, rejimin ‘direniş ikonları’ olarak yaygınlaştırmaya çalıştığı Beşşar-Nejad ve Nasrallah fotoğraflarına karşı Suriye halkının Türk bayraklarını çıkarmasıdır. Halkın direnişinin sembolü de Türk bayraklarıdır. Adeta Türk bayrağını kurtuluşun sembolü olarak görüyorlar. Son sıralarda ay yıldızlı bayrak her yerde dalgalanıyor ve silkelenme ile birlikte birlik ve beraberliği temsil ediyor. Türk bayrakları Suriye halkı için bir kutup yıldızı ve pusulası. Zira, Suriye halkına gerçek anlamda Türkiye’den başka kimse sahip çıkamaz. Bu anlamda kimsesi yok. Bundan dolayı da Suriye halkı insiyaki bir biçimde Türk sembollerine sığınıyor ve kendisini onunla ifade ediyor. Bilindiği gibi, Suriye’nin Telbise bölgesinde 13 Mayıs (2011)Cuma günü gerçekleştirilen protesto eylemlerinde Suriye bayraklarının yanı sıra çok sayıda Türk bayrağı taşınmıştır. Aynı bayrak İsrail’in Gazze saldırıları sırasında Gazze halkının ellerinde dalgalanıyordu. Libya Devriminin en büyük sembolü ay yıldızlı Ömer Muhtar ve bağımsızlık mücadelesi bayrağıdır. Dolayısıyla Arap aleminin yerli işbirlikçilerden kurtuluşunu ve hakiki bağımsızlığını yeniden kazanmasını sembolize eden husus Türk bayrağı ve kardeş bayrakların İslam aleminde dolaşıma girmesidir. Tunus, çember içindeki Türk bayrağıyla zafere koşmuştur. Belki bir gün Mısır da üç hilalli bayrağına yeniden kavuşacaktır. Böylece Haç kardeşliğinden sonra Hilal kardeşliği de yeniden doğacak ve kuvveden fiile çıkacaktır.
¥
Gösterilerde Türk bayrakları çekilmeden önce Banyas uleması Başbakan Erdoğan’a adeta çığlığı andıran bir mektup göndermiştir. 12 Nisan (2011) tarihli mektupta birçok alimin imzasını taşıyan mektupta ezcümle şöyle denilmektedir: “Bismillahi’r-rahmani’r-rahim. Banyas halkından Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a çağrıdır: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Es-selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu: Sizden Banyas ili ve çevre köylerindeki kardeşlerinizin içinde bulunduğu kan gölüne dur demenizi rica ediyoruz. Suçları “Allah... Suriye... Özgürlük...” demekten başka bir şey olmayan kardeşlerinizin bugün El-Beyda şehrinin caddelerinde ve sokaklarında dökülen kanlarının yüzü suyu hürmetine kuşatma ve katliamı durdurmak için zat-ı alilerinizi acilen müdahale etmeye çağırıyoruz. Eş-Şebbiha diye bilinen paramiliter güçler yardımıyla emniyet güçlerinin bugün (12 Nisan, Salı) Banyas ilinin doğusundaki El-Beyda köyünde düzenlediği bir baskın sonucunda yedi kişi öldü ve onlarca kişi yaralandı. Emniyet güçleri caddelerdeki halka ve evlere kadın çocuk ayrımı yapmadan rastgele ateş açtılar. Elektrikle beraber iletişimin de kesilmesi sonucu şehrin tanık olduğu bu amansız kuşatmada şehrin durumu içler acısı efendim; ambulansların şehre girip yaralılara müdahale etmesi engellendi, ilaçlar yetersiz, şehrin fırınlarındaki un stoku bitmek üzere. Emniyet güçleri şehrin erkeklerini ve gençlerini toplayıp “Allah... Suriye... Sadece El-Esed...” ibaresini tekrar etmeyenleri öldürmekle tehdit ettiler. Sayın Başbakanım, önümüzdeki saatlerde kuşatılacak El-Karir, El-Besatin, El-Markıd köyleri, bu durumda, komşu illerin akıbetine maruz kalmamak için sizin mertliğiniz ve alicenaplığınıza sesleniyor ve sığınıyorlar....” Beyza’ların kaderi böyle galiba. Libya’nın Beyza kentinde de bir benzeri yaşanmıştı. Libya’da da murtazıka veya Kaddafi birlikleri de Şebbiha gibi yaralıları Kaddafi’nin sıfatı olan Fatih demeye zorluyor ve direnenleri kıllarını kıpırdatmadan hunharca öldürüyorlar.
Berlin’de Würzburg Belediyesi’nin Türk göçünün 50’nci yıldönümü münasebetiyle meydanlara Türk bayrağı astırmasına aşırı sağcılar tepki gösteriyorlar. Halbuki, benim çocukluğumda o dönem AB’nin 12 bayrağıyla birlikte Türk bayrağı her yerde dalgalanırdı. Kimse ses çıkarmazdı. Bugün ise algı değişmiş. Lakin Türk bayağı Arap aleminde bir anlamda eski dönemle yenisi arasında ‘furkan’ oluyor. Bu bağlamda, Türk bayrağı Esat rejimiyle Türkiye yönetimi arasına girmiş bulunuyor.
Yeni Akit