Her ülkede ve tarihin her sahnesinde olduğu gibi, iç ve dış şer güçlerin istediği, halkın birbirileriyle çekişmeleri, didişmeleri ve âciz, güçsüz ve pasif hükümetlerdir.
Yani, ya koalisyonlar veya istediği gibi kullanabilecekleri cılız ve zayıf hükümetlerdir.
Bunun için de; bir ülkede iç barış var ise öncelikle, bu iç barışın bozulması için öyle sinsi entrikalar, hileler, planlar ve programlar yaparlar ki inanamazsınız…
Yakın Tarihimizden ve yakın komşumuzdan, çok özet bir örnek arz edeceğim:
Afganistan’da 1973 yılında Cumhuriyet ilân edildi. Ancak, Cumhuriyetin ilânı ile birlikte yeni yönetim, Sovyetler Birliği'ne yakınlaşan sosyalist bir tutum sergiledi ve önce ülke iç karışıklıklara sürüklendi. Halk canından bezdirildi...
28 Nisan 1978'de komünistler bir hükümet darbesi gerçekleştirdi ve ‘Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’ kuruldu. 5 Aralık 1978'de de, Sovyetler ile Afganistan arasında ‘Dostluk, (!) İyi Komşuluk ve İşbirliği Antlaşması’ imzalandı.
Bu arada Rusya yönetimi, Moskova ile Kâbil arasına ‘sizden satın alacağımız hububat, narenciye ve üzüm kamyonlarımızın daha sağlıklı ve hızlı ulaşımı’ gerekçesiyle, geniş ve sağlıklı bir yol yapılacağı müjdesini (!) verdi. Bu iyiliğe (!) büyük çoğunluk inandı…
Bu iyiliğin (!) perde arkasındaki, sinsi plân; tam bir yıl sonra, Aralık 1979’da Rus askerî birliklerin bu yolu kullanarak Afganistan’ı işgâliyle anlaşıldı…
Afganistan halkının kültür seviyesi düşük olduğundan ve bu kargaşalardan nemalananların entrikaları yüzünden, Afganistan hâlâ belini doğrultamıyor…
***
Hangi ülkeye bakarsanız ve tarihin hangi dönemlerine bakarsanız bakınız, sinsi planların temelinde, ‘İÇ KARGAŞA çıkartmak, halkı çeşitli fırkalara (partilere) bölüp çatıştırmak ve basit sebeplerle İKTİDARI ÇARESİZ BIRAKARAK yönetimi ele geçirmek’ vardır. Kendi zihniyetindeki iktidarlarda, sokaklarda dağlar gibi çöp yığınları aylarca toplanmadığı, işçi ve memurların 3-4 ay maaşlarını alamadığı zaman sessiz kalan sendikaların, bugün % 2,5 zam gerekçesiyle halkı sokaklara dökme nedenini düşünelim... Bu sinsi planların 1971, 1980, 1992, 1997 öncelerinde, ülkemizde de sahnelendiğini maalesef çok gördük. Her seferinde ülkemizin kanaat önderlerinin uyarılarıyla, biraz toparlanmalar oldu. Fakat bunları fark eden şer mihraklar, ellerinde bulundurdukları kurum ve kuruluşları, basın-yayın ve benzeri güçleri devreye sokarak, kanaat önderlerinin çevrelerindeki kenetlenmeyi dağıtmayı başardılar. İftiralarla, onları halka kötü tanıttılar…
Özellikle yeni muhafazakâr parti kuruluşlarını, kadeh tokuşturarak kutladılar.
İki büyük parti dışındaki her küçük parti sayısı, onları çok sevindirdi ve yüreklendirdi.
•Çünkü güçlü iktidarlardan kopan her parça, iktidarın gücünü azalttığı için, her parti kurdurma başarısına (!) avuç ovuşturdular...
•Güzel ülkemizi yâ pasif ve cılız hükümetlere veya koalisyonlara mecbur ettiler.
Susuzluklarla, yokluklarla, kıtlıklarla, %100’lere varan enflasyonlarla, kokuşmuş çöp yığınlarıyla, kendi yandaşlarının haricindeki halkı canlarından bezdirdiler.
Dış itibarımızı da ayaklar altına aldırdılar. Paramızı değersiz pula çevirdiler…
Böylelikle, istedikleri kanunları çıkarttılar. İstedikleri ihalelere girip köşeler döndüler.
Tek parti dönemindeki gibi camileri kapatamadılar, ezanı susturamadılar ama halkın çok önem verdiği ‘din ve ahlâk eğitimine’ çok-çok önemli takozlar koydular.
İmam hatipleri pasifize ettiler, Kur’ân okuma yaşını 12’ye çıkararak en verimli çağları tırpanladılar. Sadece inancının simgesi olan başörtülüleri, ‘siyasi simge’ safsatasıyla üniversitelere sokmadılar. Onların ‘öğrenim hak ve özgürlüklerini’ ellerinden aldılar.
“Yeşil sermaye” safsatalarıyla, muhafazakâr iş adamlarını ve firmaları çökerttiler...
Yani, tek parti döneminde kendi elleriyle yaptıklarının bir kısmını, bu pasif ve cılız muhafazakâr iktidarlara dayatarak yaptırdılar. Bunlar çok-çok NET, değil mi?...
****
Nihayet, bu entrikalardan ibret ve ders alan halkın çoğunluğu, 2002’de silkinerek güçlü bir iktidar çıkardı. Bu güçlü iktidarın, [çeşitli ve birçok hata ve kusurlarına rağmen] bunların çanlarına ot tıkayacağını anlayan, küçük partilere oy vermiş olanlar da, sonraki seçimlerde %13 oranında yetki arttırarak, %47 ile yola devam mesajı verdiler…
•İşte şimdi iç ve dış mihrakları çıldırtan ve kudurtan bu tablodur…
•Onlara göre bu gidişe mutlaka bir DUR denmelidir. Bunun için de kanun, kural, hukuk, vicdan, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri rafa kaldırılabilir…
Nitekim, tüm partilerin toplamından çok taraftarı olan bir partiyi kapatmak için, ne dalavereler çevrildiğini, ne kadar çok sinsi tuzaklar kurulduğunu hep birlikte gördük.
Ergenekon Terör Örgütü’nün, yargılanmaktan kurtulması için âdeta seferber oldular.
Aysberg’in görünen kısmındaki, Albay Dursun Çiçek etrafında adeta paravan oluyorlar… ‘Halkın KAFES’LENMESİNİN üstünü örtme seferberliği’ başlattılar.
Çünkü bütün plânları ve programları deşifre oluyor. İleriye dönük olarak planladıkları (ve şimdi deşifre olmuş olan) makamlarına (!) ve sermayelerine (!) kavuşma ümitlerini kaybettiler.
Bunun için, tekrar koalisyonlara ve cılız ve pasif hükümetlere kavuşmaları için, günah-sevap demeden, hak-hukuk demeden, entrikalarına ve saldırılarına devam ediyorlar.
Avukatları hükmündeki partileri ayakta tutmak için ve güçlü bir iktidarı yıpratmak için var güçleriyle saldırıyorlar. Muhafazakâr kitleyi bölebilmek için, muhafazakâr görünümlü yeni-yeni partiler kurdurarak, halkı yanıltmaya ve bölmeye çalışıyorlar…
Bu çok açık ve net tablo karşısında, biz masum Türk halkına düşen nedir acaba?
•Elbette “Onların bu tuzaklarını bozacak olan, ciddi bir davranış biçimidir.”
***
Ünlü araştırmacı-yazar Yiğit Bulut’un, konumuzu TE’YİD anlamındaki 16.11.2009 tarihli yazısından, sadece bir paragrafı aynen alıyor, takdirlerinize sunuyorum:
…İrtica, kriz, iç huzursuzluk, dış riskler diyerek sürekli "sistemi istedikleri" gibi zorlamayı denediler.
•Sevgili dostlar, PKK belasının arkasında da, birden patlayan ‘irtica balonlarına üflenen havanın özünde de’ yukarıdaki "gerçekler" var.
Ve en önemlisi, bu arkadaşların (!) tek bir düşmanları var: GÜÇLÜ HÜKÜMETLER.
En çok sevdikleri de çok açık; manipüle edilebilen güçsüz koalisyonlar.
SONUÇ: Türkiye'ye bakışınızı, siyasetten arındırın ve yukarıdaki gerçekler ışığında bir daha bakın. Kavgaların özünü daha iyi anlayacaksınız. Yiğit BULUT/Gazete Habertürk
***
NOT: Gladio, Kontrgerilla, Cia, Derin devlet, Encümen-i Daniş, Ergenekon Terör Örgütü, Jitem, PKK, DEV-SOL (DHKP/C), Mossad vs. bu tür gizli (iç ve dış) yapılanmaların bazılarıdır.