Habertürk Gazetesi’nden Kübra Par’a konuşan Mehmet Görmez, gündem olan dini konularda açıklamalarda bulundu.
IŞİD’den, cemevine, Firuzağa’daki saldırıdan Sakal-ı Şerif’e dair açıklamalarda bulunan Görmez, cemevlerinin statüsü hakkındaki bir soruya, “Mesele statü meselesi değildir. Mesele bin yıldır bu toprakları vatan kılan kardeşler topluluğu olarak birbirimizi tanımak, birbirimizin inanç ve değerlerine saygı göstermektir” şeklinde yanıt verdi.
IŞİD’den, cemevine, Firuzağa’daki saldırıdan Sakal-ı Şerif’e dair açıklamalarda bulunan Görmez, cemevlerinin statüsü hakkındaki bir soruya, “Mesele statü meselesi değildir. Mesele bin yıldır bu toprakları vatan kılan kardeşler topluluğu olarak birbirimizi tanımak, birbirimizin inanç ve değerlerine saygı göstermektir” şeklinde yanıt verdi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Habertürk’te yayınlanan söyleşisinin ilgili bölümü şöyle:
‘FİRUZAĞA SALDIRISI KABUL EDİLEMEZ’
Geçtiğimiz hafta Firuzağa’da Koreli bir esnaf tarafından işletilen plakçı dükkânına ramazanda içki içilmesi bahane edilerek bir saldırı düzenlendi. Bu olay karşısında ne diyorsunuz?
Ramazannamelerde İstanbul’da eski ramazanlarda yaşanan hatıralar nakledilir. Bir tarihte çok güzel bir hatıra okumuştum. Ahşap bir evde sırt sırta komşu iki aile var. Biri Müslüman, biri Ermeni. Müslüman olan ailenin bütün bireyleri sahurda parmak uçlarına basarak yürüyor. Komşularını o saatte rahatsız etmemek için... Diğer komşu ise çocukları ellerine yiyecek bir şey alıp sokağa çıkınca ikaz ediyor. “Müslüman komşu çocuklarımız bugün oruç tuttular. Şimdi siz bu yiyeceklerle çıkarsanız onların nefsi çeker. Yiyin öyle çıkın” diyor. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu ibadeti yapan bir insanın başka bir inanca ya da düşünceye mensup herhangi birine saldırması asla kabul edilemez. Ancak bu saygıyı karşılıklı yürütmemiz gerekiyor. Diğer komşunun da bu ayın ramazan ayı olduğunu dikkate alarak davranışlarını düzenlemesi gerekiyor. Diyelim ki düzenlemedi, bu hiçbir zaman hiçbir Müslüman’a saldırı gerçekleştirme hakkını vermez. Özgürlük alanları son derece önemlidir. Öte yandan dün bir haber okudum. Korelinin Kore’de yaşayan komşuları, “Madem İstanbul’da yaşıyorsun neden yaptın diye itiraz etmişler. Bu, ramazannamede bahsedilen karşılıklı saygıyı dikkate alan bir kültürün ifadesidir.
‘HZ. PEYGAMBER YAŞASA SAKAL-I ŞERİF’LERİ YASAKLARDI’
Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi konusunda tavrınız nedir?
Mesele statü meselesi değildir. Mesele bin yıldır bu toprakları vatan kılan kardeşler topluluğu olarak birbirimizi tanımak, birbirimizin inanç ve değerlerine saygı göstermektir. Farklı inanç konularını teolojik tartışma konusu olmaktan çıkarıp özgürce birbirimizi var kılma meselesidir.
Gölcük’te bir camiden “Sakal-ı Şerif”in çalınması tartışma yarattı. Türkiye’de camilerdeki Sakal-ı Şeriflerin hepsi sahih mi? Sakal-ı Şerif ziyaretleri ibadet midir?
Bu konu, aslında biz İslam ümmetinin, yeryüzüne merhamet ve adaleti getiren Hz. Peygamber’le kurduğu ilişki ile ilgili yaman çelişkiye işaret eder. Ben bir hadis talebesi olarak derim ki; Hz. Peygamber bugün yaşasaydı, bunu yasaklardı. Ancak bazı Müslüman kardeşlerimizin sadece sevgi eseri olarak ziyaret edip gözyaşı dökmesine de saygı duyulmalıdır. Şu iyi bilinmelidir ki; Hz. Peygamber’in Sakal-ı Şerif’ini ziyaret etmek şeklinde herhangi bir dini vecibe bulunmamakla birlikte Müslümanların öteden beri bu tür uygulamaları bir âdet haline getirdikleri malumdur.
KAYNAK: HABERTÜRK / KÜBRA PAR