Röportajın ilgili kısmı şöyle:
Bir buçuk yıldır Diyarbakır’dasınız. Kürtçe ile ilgili öğrenme çabanız var mı?
“Var. Anadil ile ilgili bizim sorunumuz olmaz. Anadil, herkesin en doğal hakkıdır. Ana sütü kadar temizdir ve haktır. Anadilde insanlar konuşacak, anadili öğrenecek, anadilini yayacak bunda sorun yok. Ben kendim yapıyorum bunu. Belediyede Medeniyet Dilleri Atölyesi’nde bunlar var. Sadece Kürtçe değil, Zazaca, Süryanice, Osmanlıca. Bunları yapmaya devam edeceğiz. Ama bunları öyle yapacağız ki, bunları birine lütfediyormuşuz gibi değil. Bunları çok doğal, hayatın içinden yapacağız. Tartışmanın, çekişmenin değil, kardeşliğin ortamını oluşturmak için kullanacağız. Benim yapmaya çalıştığım bu.”
Bir esnaf ziyaretinde diyalog kuracak kadar biliyor musunuz?
“Var tabii, merhaba, nasılsın diyecek kadar var. Oturup sohbet edecek kadar yok.”