Diyarbakırlı olmak nedir?

İki ayda bir yayınlanan edebiyat, kültür, sanat dergisi İzdiham, 22. sayısında Diyarbakır'ın Sur ilçesinde yaşayan ve terör nedeniyle göç edenlerle röportaj yaparak yaşanan dramı bir kez daha göz önüne serdi.

İzdiham adına Yusuf Güzel'in yaptığı röportajda görüşlerine başvurulan esnaftan öğrencilere, ev hanımlarından işinden olan birçok vatandaş terör olaylarının boyutlarını orada canı yanan halk olarak dile getiriyor.

"Huzurdan yoksunuz"

İzdiham'ın 22. sayısında görüşlerine başvurulan Hüseyin Gümüş adlı vatandaş "Diyarbakırlı olmak nedir?" sorusuna şöyle cevap veriyor:

"Diyarbakır şehrimizle peygamberler, sahabeler diyarı olması nedeniyle gurur duyuyoruz. Evvelden beri Diyarbakır olumsuzlukların yaşandığı bir şehir olmuştur. Şu anda da şehrimiz üzerinden oyunlar oynanmaktadır. Ben bu kadim peygamberler şehrimizin bu hale gelmesini bir Müslüman olarak sindiremiyorum. Hadiselerden önce aile bağlarımız çok güçlüydü fakat şimdi ailemizdeki kişilere kolay kolay ulaşamıyoruz. Diyarbakır ve biz bu yaşananları hak etmiyoruz. Yüzlerce yıllık tarihe sahip kurşunlu caminin kurşunlanıp yakılmasını bir Diyarbakır sevdalısı, bir Müslüman olarak tasvip etmiyorum. Bizim için Diyarbakır, Ulu Cami'de sabah namazını kılıp, Hasanpaşa Hanı'nda kahvaltı yapıp, Dağkapı'da ciğer yiyip tarihi sokaklardan geçerek Fiskaya'da çayımızı Dicle Nehri'ne karşı içerek ve peygamberler ve sahabeler şehrinin huzurunu hissetmekti. Maalesef ne acı ki artık bu huzurdan yoksunuz."

Sur'da yaşanan terör olayları nedeniyle mahalle ve sınıf arkadaşlarından 7. Sınıf öğrencisi Büşra Saylık ise yaşadığı duyguyu şöyle ifade ediyor:

“Üzüldüm. Onları özledim. Onları hep rüyamda görüyorum." Kardeşi Bedia Saylık ise yemeden, içmeden, para biriktirerek aldıkları eşyaları henüz eskitemeden yeni ve tanımadıkları bir mahalleye göç etmek zorunda kaldıklarını; aklının özenle kurdukları odalarında ve arkadaşlarında kaldığını söylüyor.

"Saat 19.00 olmadan oğlumu yatırıyordum"

Sur'da işçi olarak çalışırken terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kalan Abdurrahman Ağaç ise duygularını şu şekilde dile getiriyor:

“24 saat evin diğer odalarına kurşun gelecek diye çocuklarımı banyoda tuttum. Çok zor durumda kaldık. Aldım elime Kur'an-ı Kerim'i; dedim Allah büyüktür. Benim yedi yaşını doldurmamış bir tane oğlum var. Biliyorsunuz saat 19.00 oldu mu operasyonlar ve tencere kapak vurma başlıyordu. Bu seslerden çok korkuyordu. Sürekli ağlıyordu. Psikolojisi bozulmuştu. Biz onu saat 19.00 olmadan yemeğini verip yatırıyorduk. Sonra zaten oradan göç etmek zorunda kaldık."

"Allah kimseyi ölüm korkusuyla sınamasın"

Diyarbakır Sur'da ev hanımı olarak yaşayan Hicret Çakmak ise evlerinden, komşularından, huzurlarından koparıldıklarını dile getirerek “Allah kimseyi ölüm korkusu ile sınamasın. Şu an istediğimiz tek şey o günleri unutmak. Ve sizden de istediğimiz bize dua etmeniz."

İzdiham Dergisi'nin 22. Sayısında aynı zamanda Sabahattin Ali'nin kızı Prof. Dr. Filiz Ali; babası Sabahattin Ali ile Atatürk'ün arasında geçen olayları birinci ağızdan anlatıyor.

 

 

İzdiham dergisinin yeni sayısındaki tüm dosya, röportaj, haber ve analizleri incelemek için izdiham.com adresini ziyaret edebilirsiniz..

 

Yeni Şafak

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Kültür Sanat Haberleri