Bir Cuma dersi için daha hazırlanıyoruz... Dersten önce evimizi, gelecek olan dostlarımız için düzenlerken, Tornado'nun (kasırga) işaretleri olan gökgürültüsü, şimşek ve ardından şiddetli bir yağmur başlıyor.
Bu hafta derse katılım az olacak diye içimden geçiriyorum.
Neyse, biz hazırlığımızı yapalım, gelen arkadaşlarla tefekkür dünyamıza bu Celâlî isimlerin aynaları olan olayları da katarız. Hem sohbetimiz tatlanır, hem de aklımız boş bir korku yerine Esmâ-i Hüsnâları tahattur ederek gerçek vazifesini de yapmış olur...
Bu düşüncelerle evimizi misafirlerimiz için hazır hale getiriyoruz.
Sahip olduğu bütün kuvvetiyle, dünyaya sarılmış bir toplum içerisinde yaşamak, hakikaten insanı nefes alamaz bir hâle sokuyor. İnsan, kaldıramayacağı mânevî bir ağırlığı bu ortamda omuzlarında buluyor. Bu yükü yere koyup üstüne oturma rahatlığı ise, bu koşuşturmaca içerisinde insanın aklından uzaklaşan bir fikir oluyor.
Derslerimizden önceki ve sonraki hasbihâlimiz bunun en güzel göstergeleri oluyor. İlki, dünyanın bütün yükü omuzlarımızdaymış gibi feryatları, dert yanmaları yansıtırken; derslerimizden sonraki kelimelerimizin her birinde kulluk şuuruyla bezenmiş teslim olma rahatlığını barındıran, ümide bandırılmış baldan tatlı sözcüklere şahit oluyoruz. Tortular zemzemle yıkanıyor, kalbe sinmiş olan zakkum kokuları gül suyuyla yıkanıp arındırılıyor.
Kur'ân hakikatlerine muhatap olduğumuz kıt'alar değişse de, ruhumuzda canlandırdığı yüksek hakikatler aynı oluyor.
Aklı ve ruhu baskı altında bırakan olayların süzgecine takılmayan Risâle cümleleri, Hakikat-i Kur'âniye sıcaklığını, derecesi arttırılmış şefkat dolu bir şiddetle hissettiriyor. Kalbe inene kadar, ruha dokunana kadar önüne çıkan tortuları dağıtarak iniyor ve yerine oturuyor.
Gözlerimiz önünde çöken mimsiz bir medeniyetin, ruhlara yaptığı zulme şahit olmak nefsin iknâsını kolaylaştırıyor. Kur'ânın asra bakan yüzü, bilinç düzeyi artmış bir şekilde yudumlanabiliyor.
Evet dostlar, bulunduğumuz bölgede geçtiğimiz günlerde Tornado vesilesiyle Kâinatın Sultanı, insanın ne kadar aciz olduğunu haşmetli bir şekilde gören gözlere, basireti açık olanlara bir kez daha gösterdi. Şehrin sirenleri çalarken Onuncu Söz'deki mânâları yudumlamaya gayret ediyorduk.
Risâle-i Nurların Anadolu insanının gönlünde yer tuttuğunun bir göstergesi olarak da, çalan sirenlere, şimsek ve yağmura rağmen gönül dostlarımızla yine beraber olduk. Çaylarımızı yudumladık; artık bir Anadolu klasiği olan kırmızı kitaplardan okuduk. Cihad-ı ekberde ihtiyacımız olan mânevî bataryalarımızı güçlendirmenin hazzıyla, sıcak bir kucaklaşmayla vedalaştık. Anadolunun sıcaklığını Risâle-i Nurlarla Amerikaya taşıdık ve hissettik.
Nurun gönüllere ulaşmasında hizmetkârlık etmiş vefat eden bütün Nur kahramanlarına rahmet, hayattakilere muvaffakiyetler diliyorum.