Uzmanlar, suç ve şiddet içeren dizilerin özellikle çocuk ve gençlerin psikolojisini etkilediğini düşünüyor
Son zamanlarda ülke çapında yaşanan silahlı şiddet haberlerindeki artış dikkat çekiyor. Gelişen teknolojinin yaygınlaşan kullanımıyla sürekli kayıt halindeki cep telefonları ve güvenlik kamera görüntüleri sayesinde adeta film gibi kaydedilen "silahlı şiddet görüntüleri" televizyonlarda veya sinemada izlediğimiz aksiyon filmlerini aratmıyor.
Yazılı ve görsel medyada "yaralama", "cinayet", "silahlı çatışma" olarak yer bulan suç ve şiddet haberlerinde, şiddet uygulayan kişilerin ellerindeki ateşli silahlarla diğer insanlara zarar verirken gösterdikleri rahat tavırlar ise hayrete düşürüyor. Hal böyle olunca akıllara haftanın yedi günü farklı televizyon kanallarıyla ekranlara gelen "suç ve şiddet" içerikli diziler geliyor. Milyonları ekrana kilitleyen, karizmatik oyuncuların rol aldığı, silahı, entrikası, şiddeti, ihaneti bol bu dizilerde; kendi infazını kendi yapan, gözünü kırpmadan her bölümde çok sayıda insanı öldürüp hiçbir ceza almadan gönül rahatlığıyla yaşamaya devam eden dizi karakterleri, acaba seyircilerinin psikolojisinde nasıl bir etki bırakıyor? Her ne kadar bazı dizileri seyretmeyi sevsek de silah veya kaba kuvvetle başka insanlara şiddet uygulamanın hiçbir şekilde sıradan ve normal bir eylem olmadığını unutmamak gerekiyor.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) televizyonda yayınlanan, programlarda, filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde, reklam ve tanıtım filmlerinde, alkol ve sigara kullanımını "özendirici" olmasını engellemek için aldığı tavrı, aksiyon filmlerindeki ateşli silah görüntülerine uygulamadığı görülüyor. O zaman da ortaya şöyle bir durum çıkıyor; bir suç-mafya dizisinde başrol oyuncusu, bir gecede onlarca kişiyi öldürmesi elindeki silahı sürekli ekran karşısında izleyenlere göstermesinde bir sakınca görülmüyor ama elinde bir içki kadehi veya sigara varsa buzlanıyor. Konuyu uzmanların görüşüyle değerlendirmeden önce, bireysel silahlanmaya karşı mücadele veren Umut Vakfı'nın bu sene başında açıkladığı Şiddet Raporu'nu hatırlatmakta fayda var. Buna göre, 2020 yılında Türkiye'de 3 bin 682 olayda 2 bin 40 kişi öldürüldü, 3 bin 688 kişi de yaralandı.
Şiddete eğilimi artırıyor
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan televizyon dizilerinin kişilerin davranışlarına ve psikolojilerine etkileri üzerine yaptığı değerlendirmede; medyadaki şiddet artışının dünyada psikolojik araştırmalarda da önemsenen bir konu olduğuna dikkat çekiyor. Televizyonda yayınlanan dizilerdeki karakterlerin özellikle çocukları negatif etkileyebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan şöyle devam ediyor:
"Çünkü bu tür artış çocuk ve gençlerde şiddete eğilimi artırıyor. Şiddetin giderek artması ruhsal bozukluklara ve çocukluk çağında görülen travmalara sebep oluyor. Medyadaki şiddetin kişiler üzerinde üç türlü etkisi vardır. İlki ‘şiddeti modelleme'. Babasından şiddet gören kendi kardeşine uyguluyor ya da işyerinde patronundan gören kendi memuruna uyguluyor. İkincisi ‘duyarsızlaşma'. Mesela iki kişi kavga ediyor ama daha sonra hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Sonuncusu ise ‘korku'dur."
Ebeveynlerin çocuklarının beslenmesi ve giyimine gösterdiği özeni, "zihni" için de göstermesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, "Çocukların neyi sevip sevmeyeceğine, rol model olarak neyi seçeceğine yine bu diziler karar veriyor. Çocuklar dizilerde sevdikleri karakterleri ego ideali olarak görüyor. Çocuk eğer bu nedenle diziyi seyrediyorsa ebeveynlerin bunu sorgulaması gerekmektedir. Bu nedenle ebeveynler çocuklara dizilerdeki her bilginin doğru olmadığını, her söylenene inanmaması gerektiğini anlatmalı. Çocuk diziyi izlediği zaman ya da herhangi bilgisayar ortamında bir şeye aşırı yoğunlaştığı zaman, anne-baba, oradaki yanlışı, doğruyu çocuğa sabırla anlatmalı" şeklinde konuşuyor. Son dönemlerde gündemde olan psikolojik temalı dizilere de değinen Prof. Dr. Tarhan, izleyicilerin yayımlanan dizi filmlerin birer senaryo kurgusu olduğunu unutmamasını tavsiye ederek şunları söylüyor:
"Dizilerde çok sık karşılaştığımız vakalar, senaryo haline getirilmiş bir şekilde karşımızı çıkıyor. Olay yüzde 30'sa, kurgusu yüzde 70'i buluyor. İzleyenlerin bunu bilerek izlemesi gerekiyor. Dizilerde bazı şeyler abartılıyor, öne çıkarılıyor. Bu da yine senaryo gereği teknik olarak yapılıyor. Özellikle psikoloji temalı dizilerin 18 yaş altındakiler tarafından izlenmemesini tavsiye ediyoruz. Çünkü olgunluğa erişemedikleri için olumsuz etkilenebilirler"
Olumsuz ama çekici karakterler
Modernizm ve kapitalizm insanı önce hasta edip sonra tedavi ettiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, "Otuz sene önce stres kelimesi bu kadar çok kullanılmıyordu. Artık çocuklar bile ‘stres atalım' diye şaka yapmaya başladı. İnsanlar artık hızlı yaşıyor. Tüketim kültürü nedeniyle ‘kazan-tüket' çarkı dönüyor. Tüketim ekonomisinin bir argümanı olarak moda algısı ‘ikoncanlar' oluşturuluyor. Popüler kültürün etkisiyle tüketim hızlandırılıyor. Bu nedenle modernizm kendi sorunlarını oluşturuyor sonra da tedavi eden ilaçlar buluyor! Şu andaki ‘modernist - kapitalist ahlak' devam ettikçe bunlar azalmayacak artacaktır. Antidepresanlar daha çok satacaktır." şeklinde konuşuyor.
Dizilerdeki olumsuz karakterlerin genellikle çekici karakterler olduğuna da vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan ailelere çocuklarına, iyi insan olmayı, yardımseverliği, empatiyi dürüstlüğü ve sözünde durmayı yücelten dizileri izletmesini öneriyor. Prof. Dr. Tarhan şöyle konuşuyor:
"Ailecek izlenen film, dizi, eğer ki acımasızlığı, merhametsizliği öğretiyorsa, o dizideki rol karakterleri muhakkak sorgulatmamız gerekiyor. Çocuğa iyi insan olmanın ünlü olmaktan daha önemli olduğunu öğretelim! Çocukların zihnine bunu yerleştirirsek çocuklar o dizileri sorgularlar. Çocukların gelişen ruhuna önceliklerimizi, önemli şeylerimizi dizi karakterlerinden önce yerleştirmeliyiz."
İndependent Türkçe