RisaleHaber- Haber Merkezi
DKM’de gerçekleştirilen Üniversite Semineri’nde bu hafta “Atalet –Hareket” konusu ele alındı.
Tıp Fakültesi öğrencisi Ali Erdem’in sunduğu “Atalet –Hareket” konulu seminerde Meyl-ür Rahat, Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi Nedir?, Meyl-ür Rahat Hastalığının Klinik Bulguları/Maddi-Manevi Çareleri” gibi başlıklara yer verildi.
Seminerine Atalet –Hareket bağlamında tanımlamalar yaparak başlayan Erdem, Ataletin, tembellik, işsizlik, boş durma, hareketsizlik, faaliyetsizlik (gaflet?) olduğunu, vücudda ataletin olmadığını, İşsiz adamın vücutta adem hesabına iş yaptığını söyledi.
Fıtraten hiçbir şeyde tembellik olmadığını belirten Erdem,”Atomlardan yıldızlara kadar her şey hareket halindedir. İnsan vücudundaki bütün hücreler daima yenileniyor. Atalet ademin biraderzadesidir. Mevtin biraderi ve ademin ammizadesidir. Ataletin mücazatı sefalettir. Sa’yin sevabı servettir. Vücut, hayr-ı mahz; adem, şerr-i mahzdır.(Çünkü vücutta hayat var, Hayat ise Esma-i hüsnanın nakışlarını gösterir. Hayatın başına gelen her şey hasendir. Bazen dışardan olumsuz gibi gözükebilir. )” dedi.
Tevakkuf(durgunluk), sükunet, sükut, atalet, istirahat ve yeknesaklığın adem olduğuna dikkat çeken Erdem, “En sıkıntılı, muzdarip, işsiz olan adamdır. Sefahatın menbaı sıkıntı; Sıkıntının kaynağı ise Yeisdir. Şerrin temelinde faaliyetsizlik vardır. Faaliyette ise daima lezzet vardır. Meşakkat ve çalışmakla insan ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve rahat ise ömrü acılaştırıyor ki; geçmesini arzu ediyor. Kâinatta; zerreden şemse kadar her şey sürekli dinamiktir, hareket halindedir(Koca güneşi-gezegenleri ve yıldızları beraber hareket ettirip bir fabrikanın çarkları gibi düzenli hareket ettiren zat; hassas mizanlarla kurulmuş bu muazzam sistemleri birbirine karıştırmıyor. )
Müteharrik herbir şey, zerrattan seyyarata kadar kendilerinde olana sikke-i samediyet ile vahdeti gösteriyorlar” dedi.
Erdem, “Kâinattaki şu sürekli hareketliliğin, faaliyetin sırrı nedir, hikmeti nedir? Neden şu durmayanlar durmuyor, Daima hareket ediyor? Çünkü, Cenab-ı Hakk’ın Esma-i Hüsna’sı daima tezahür etmek ister, yenilenmek ister. Yani şu kâinat kitabı daima yenilenip bütün varlıkların ilgisini çekmek ister. Çünkü biliyoruz ki her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister” dedi.
Sa’yin ise vücudun hayatı, hem hayatın yakazası olduğunu söyleyen Erdem, ”Sa’y uyanıklık sağlar, vücudun dinç olmasını sağlar. Nasıl ki işlemeyen demir pas tutuyorsa aynen öyle de vücudumuzdaki bütün azalarımız belli bir görevi yerine getirmek için vardır. Bunları yerinde kullanmadığımız takdirde işlevsiz olurlar. Kolumuzu bir süre hareket ettirmesek oradaki hücreler yenilenmezler. Beyin fıtri olarak yenileniyor. Yani bir saat matematik çalışıp yarım saat dinlemeye gerek yok” dedi.
Meyl-ür Rahat
İslam Aleminin şuanda bu halde olmasının en büyük sebeplerinden birisinin meylür-rahat olduğuna dikkat çeken Erdem seminerine şöyle devam etti:
“500 yıldır yatıyoruz. Bu kadar yatarsak tabi ki uyanmamız kolay olmaz. Bazen 1-2 saat yattığımızda beş dakika kendimize gelemiyoruz. İnsan kafasını bir yere çarpıyor. İslam âlemi de yavaş yavaş uyanıyor. Tabi ki kafasını bir yerlere çarpacak. İslam toplumlarında meydana gelen Arap baharı bunun bir örneğidir. Sonuç olarak süreç kışa dönmüş olsa da, hatalardan ders alınmıştır. Hep deniliyor ki; İslam âlemi batıya göre çok geride. Nasıl onlara yetişilecek? Bunun sonucunda ümitsizlik doğuyor.
İslam Âlemi terakkiyata-ilerlemeye açtır. Geçmişten kalan tecrübeleriyle bu süreci inşallah kısa bir zamanda atlatacaktır. Batı şuanda çok ileri gibi gözükse de üstadımızın güzel bir sözü var: “PASLANMIŞ BİHEMTA BİR ELMAS, DAİMA MÜCELLA BİR CAMA MÜRECCAHTIR” Mey-ür rahat kronik bir hastalıktır. Bir anda ortaya çıkmaz. Peki, meyl-ür rahatı doğuran sebepler nelerdir? Bunun cevabını münazarattan öğrenelim. Aşiretlerin üstada sorduğu suallerden bir tanesi;
Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir?
Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise onun matiyesidir(binek). Bu hayat yolculuğuna çıktığımızda şevkimizi kıran çeşitli sebepler vardır. En evvel çıkan YEİS’tir. Yeis kuvve-i maneviyeyi kırar. Daha sonra MEYL-ÜL TEFEVVÜK İSTİBDATI(üstün olma isteği) çıkar. Bu da HİMMETİN BAŞINI VURUR. Daha sonra ACULİYET(Acelecilik, sabırsızlık) çıkar. Birbirine bağlı mertebeleri atladığı için himmetin ayağını kaydırıyor.
Hırs ile aculiyet, sebeb-i haybettir.(mahrumiyet sebebidir).Çünkü fıtrattaki tertibe düzene göre hareket edilmediğinde haris ve aceleci adam muvaffak olamaz, ye’se düşer.
En son umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan MEYL-ÜR RAHAT gelir. Himmeti kaybeder. Sefalete, fakirlik karanlığına, yoksulluk bataklığına düşürür.
Meyl-ür Rahat Hastalığının Klinik Bulguları/Maddi-Manevi Çareleri
Evvela kişi hastalığının farkında olmalı ve bunu kabullenmelidir.
Toplumun büyük bir problemi olan OBEZİTE’nin en önemli sebeplerinden birisidir. Sedanter hayat yaşayanlarda, hareketsizlik sonucu vücudun dengesi bozuluyor. Bunu engellemenin yolu, vücudun kapasitesini aşan gıda alımlarını kontrol etmek. Batı toplumları Obezite ile mücadele ederken, Asya ve Afrika toplumları ise yoksullukla mücadele etmekte. Her şey ufak bir meyil ile başlar(5 dk. Dinleneyim diyor. saatler geçiyor. Kendine gelmiyor.)
Harekete geçmeyi ertelemek( kafasında saatlerce plan yapıyor ama fiiliyata geçmiyor.) Böyle durumlarda hiç beklemeden hemen harekete geçmek gerek. Geçmişi ve geleceği düşünmeyi bırakıp bulunduğumuz anı değerlendirmeliyiz. Sonrasını sonra düşünmek gerek.)(feiza fereğte fenseb ve ila rebbike ferğeb-boş kaldın mı hemen işe koyul)
Çalışmanın halk arasında kötü görülmesi(Çalışana inek diyorlar, çalışmayana eşek diyorlar. Adamı bir şekilde hayvan yapıyorlar)
Kişisel gelişme moral-motivasyon teknikleri uzun süreli etkili olmuy or(Kısa vadeli planlarda kısmen etkili oluyor.)
Meyl-ür rahatın en büyük tedavisi; bu dünyaya geliş amacımızı tahattur edip sürekli tetikte olmak. Yoksa hayat çekilmez oluyor. 12 yıllık temel eğitim ardından üniversite imtihanları,4-5 yıl üniversite, KPSS, YDS, ALES… derken memur olana kadar yaş oluyor 30. Memurluk hayatı da yatmakla, kişinin kendisini geliştirmediği bir dönem oluyor.
Ama okuduğumuz ilimlerin bizi Marifettullaha götürdüğünü düşünüp, Allah’ın Esma-i Hüsnasını anlama gayretine düşmek Hayatı çok daha farklı kılar. Gayr-i müslimler 60-70 yıllık dünya hayatı için bu kadar çalışıyorsa; Müslümanların ebedi hayat için daha çok çalışması gerekmiyor mu?
Sonuç Olarak
Fıtratta faaliyetsizliğe yer yok. Sıkıntılarımızın, hayattan şikayet etmemizin menba-ı tembelliktir. Meyl-ül rahat ile baş etmek için, başta bu hastalığı kabullenmek gerek. Meyl-ül rahatın oluşmasını sağlayan faktörleri(harekete geçmeyi ertelemek gibi..) ortadan kaldırmak gerek.