Doğru islamiyet

Muhammed Numan ÖZEL

Hilkat-ı âlemde maksud-u bizzât ve galib-i mutlak, yalnız hüsün ve hayr ve hak ve kemaldir.

Amma şer ve kubh ve bâtıl ise; tebaiye ve mağlube ve mağmuredirler. Eğer çendan savlet etseler de muvakkattır.

Hem de sabittir ki: Ekrem-i halk benî-âdemdir. İstidadı ve san'atı buna şahiddir.

Hem de benî-âdemin en eşrefi, ehl-i hak ve hakikat olan doğru Müslümanlardır. [1]

Kainatın ve insanın yaratılması herkesçe malumdur. 6 gün.. cinler.. meleklerin secdesi.. Adem (a. s. )’ın ihracı.. gibi. Adem (a. s. )’dan kıyamete dek olacak insanlar toplansa belki 4/1’i ehl-i necat olacaktır. 4/3’ü necat olmayacaktır belki.

%25lik insan ehl-i necat olacaktır. Zahirde bu zararlı, şer gibi görünmekte çünkü %75 dalalete gitmektedir.

Madenlere ateş verilir ki içerisindeki şeyler ayrışsın. Dünyada ki musbetler ve yaşanan hadiseler de bu ateş gibidir.

Peki hal bu minval üzere iken kainatın yaratılış hikmeti nedir? Diye veya kainat ne üzerine tesis edilip kurulmuştur gibi şeyler insanın aklına gelmektedir. “Hilkat-ı âlemde maksud-u bizzât ve galib-i mutlak, yalnız hüsün ve hayr ve hak ve kemaldir.” Bize bu acaba dediğimiz şeylere cevap vermektedir. 18 bin âlemin hilkâti yaratılması ve bu hilkatten Halik-i Kâinatın maksadı gayesi güzellik, iyilikler, hakkın tecellisi ve tekamül olan kemâlât, olgunluk ve mükemmelliktir.

Kötülük, çirkinlik, hurafe uyduruk şeyler ise; sadece adı kalmış, unutulmulmuş ve yenilmiş olan devlet gibi savaş meydanında adı kalmıştır. Sancağı kırılmıştır toza bulanmıştır. Bu yenik mağlup olan hurafe şeyler insana hücum da etse bu hücum göstermeliktir ve geçicidir.

Hem de kesin olan şudur ki yaratılanların en şereflisi âdemoğludur. Fıtratı da sistemine yerleştirilen istidadları buna delildir ki bu istidadları sistemindeki kabiliyet ve yeteneklerinin kullanılmasıyla hasıl olup ortaya konan eserleri bunun en mükemmel delilidir.

Muhakkikîn-i nev-i beşer ise insan türünün gerçekleri araştıran ve hakikatleri delilleriyle bilen fertleri olarak düşünülmesiyle Risale-i Nur Külliyatı ciddi, samimi, devamlı olarak okuyan talebelerini muhakkik ve müdakkik yapmaktadır. Yaptığı işte şuur vermektedir. Yani zihnin 7 mertebesi olan tahayyül, tasavvur, taakkul, tastik, iz’an, iltizam, itikad bu 7 mertebenin istikamet olması şuur olarak tabir edilmektedir. Risale-i Nur Külliyatı insana bunu kazandırmaktadır.

Şuursuz insan gününün nasıl geçtiğinin farkında olmayıp kendisini rastgelen şeyle meşgul ederek ömür dakikalarını çar çur etmeye mahkumdur.

Şuur sahibi olan insan ise gününün her an’ını kıymetlendirip değerlendirmeye çalışmaktadır. Daha çok şeyler yapmak için kendisi içerisinde atom enerjisine sahip olarak çalışmaktadır. 25. lem’anın 19. Devası buna delildir.

Şuur sahibi olan âdemoğlu ise nev’i içerisinden daha da imtiyazla tefrik edilip ayrılır. Şuur ile kainatta kudret kalemiyle yazılan her şeyi okur ve okuyabilir. Amma şuurunu kaybedip dengesini bozmasıyla bu manaları okuyamaz hal’e gelerek gaflete bürünür. Gaflet var olan şeyleri okuyamamak denilse hata edilmiş olmaz.

Hakikatlerin önündeki engel ise gaflettir. Yani közlerin üzerine küller serilmiş ve üzerine perde olmuştur. Bura elzem olan iman közleri olan şuuru çıkartmak için üzerindeki ülfet ve gaflet küllerini temizlemek gerekmektedir.

Bu tahliye/temizlik işlemi yapılmasıyla âdemoğlu, insan olmakta ve şuursuzluk neticesi olan beşer sıfatından sıyrılmaktadır. Kemale ermektedir. “Hem de benî-âdemin en eşrefi, ehl-i hak ve hakikat olan doğru Müslümanlardır.” Doğru İslamiyet Kur’an ve Sünnet-i Seniyyedir. Şahısların anladığı mana bu 2 menbadandır lakin o menbanın tamamı değildir. Yani kaynaktandır kaynak değildir.

Doğru islamiyetin yaşanması ile hakiki Müslümanlık tezahür edip görülmektedir. Zaten doğru Müslümanlar yamuk yumuk yaşamamakta doğru yaşamaktadır yaşamaya çalışmaktadır.

Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef'alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki Küre-i Arz'ın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyet'e dehalet edecekler. [2]

Zaten doğru islamiyetin hayat bulup yaşanması ise zaten kanunların tatbik etmeye çalıştığı manadır. Hangi din toplum inanç olursa olsun Adalet, Hak, Hukuk.. gibi manaların toplumda hakim olmasına çalışmaktadır.

Bizlerin hakiki islamiyeti yaşamasıyla, islamiyetin esasları tüm toplumlarca kabul görüp itikadda değil ama içtimai/sosyal hayatta Müslüman olan bir dünya görebiliriz ki bu gidip itikadi olarakta islamiyeti hakim olmasına biz zemin bir perde teşkil edecektir.

Amma tavizlerle, yamuk yumuk, langur lungur bir anlayışla ve çeşitli iddialarla bunun olması mümkün değildir. Risale-i Nuru müteala edenlerce malumdur ki “En ziyade yaralananlar, siperini bırakıp kaçanlardır. En az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir!"[3] bu sebeple kar elde edeceğim diye haktan taviz vererek bir şey elde edilmeyeceği malumdur. Bu sebeple kalpteki iman ile beden deki heva arasına sıkışmalar olmaktadır. Giyim kuşam buna delildir.

Sağlam bir fikir adamını kaypak bir Müslümana tercih ederim. Çünkü kaypak olanın nerede ne yapacağı belli olmaz. Ama solcu da olsa fikirlerinde sabit ise, ciddi ise kaypaktan iyidir.

Şu gelecek kelimeler herkese rehber olmalı.

“Hak nurunu yaktı ve parlattı. O nur ile âlemleri ziyadar eyledi.”[4]

“Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim!

Beş yüz senedir yattığınız yeter! Artık Kur'anın sabahında uyanınız. Yoksa Kur'an-ı Kerim'in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir.

Kur'anın mecrasından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur'an-ı Kerim'in saadet ve selâmet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana âb-ı hayat olan, hakikat-ı İslâmiye sularını akıtınız.

O hakikat-ı İslâmiye suları ile bu topraklarda iman ziyası altında hakikî medeniyetin fen ve san'at çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir inşâallah.”[5]

İstikametle kaim olmak temennisiyle

 

[1] Muhakemat ( 40 )

[2] Tarihçe-i Hayat ( 90 )

[3] Mektubat ( 417 )

[4] Tarihçe-i Hayat ( 456 )

[5] Tarihçe-i Hayat ( 158 )

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.