Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mü'min 41-44. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
41 . “Ey kavmim! Bu hâlim nedir ki, (ben) sizi kurtuluşa da‘vet ediyorum; hâlbuki (siz) beni ateşe çağırıyorsunuz?”
42 . “Beni, Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında bir bilgi sâhibi olmadığım şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Gaffâr (çok bağışlayan Allah’)a da‘vet ediyorum.”
43 . “Hiç şübhe yok ki beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, ne dünyada ne de âhirette kendisine (tapılması için) bir da‘vet hakkı vardır. Nihâyet dönüşümüz muhakkak Allah’adır. Doğrusu haddi aşanlar yok mu, onlar ateş ehlidirler.”
44 . “Artık size ne söylemekte olduğumu yakında hatırlayacaksınız! (Ben) işimi Allah’a havâle ediyorum. (*) Şübhesiz ki Allah, kulları(nı) hakkıyla görendir.”
(*) “Îman hem nûrdur, hem kuvvettir. Evet hakîkî îmânı elde eden adam kâinâta meydan okuyabilir. Ve îmânın kuvvetine göre hâdisâtın tazyîkātından (sıkıştırmasından) kurtulabilir. تَوَكَّلْتُ عَلَي اللّٰهِ [Allah’a tevekkül ettim] der. Sefîne-i hayatta (hayat gemisinde) kemâl-i emniyetle (tam bir güven içinde) hâdisâtın dağlarvârî dalgaları içinde seyrân eder (gezer). Bütün ağırlıklarını Kadîr-i Mutlak’ın (sonsuz kudret sâhibi olan Allah’ın) yed-i kudretine emânet eder. Rahatla dünyadan geçer. Berzahda (kabir âleminde) istirâhat eder. Sonra saâdet-i ebediyeye girmek için Cennete uçabilir.” (Sözler, 23. Söz, 104)