Bismillahirrahmanirrahim
Bu millet-i İslâmın cemaatleri, çendan bir cemaat namazsız kalsa, fâsık da olsa, yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister.
Hattâ, umum şarkta, umum memurlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: “Acaba namaz kılıyor mu?” derler. Namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir.
Bir zaman, Beytüşşebab aşâirinde isyan vardı. Ben gittim, sordum: “Sebep nedir?” Dediler ki:
“Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?” Bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıyâ idiler.
Hamisen: Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil.
Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebâen gider, veya muvakkat, sathî kalır. (Mesnevi-i Nuriye, Hubâb)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ağlebi : çoğu, en fazla
aşâir : aşîretler
cereyan : akım
çendan : gerçi, her ne kadar
enbiya : nebiler, peygamberler
fâsık : günahkâr
hebâen : boşu boşuna
hükema : filozoflar
intibaha getirme : uyandırma
kader-i ezelî : Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesi
millet-i İslâm : İslâm milleti
muktedir : güçlü, otoriter
muvafık : uygun
muvakkat : geçici
mütedeyyin : dinin emirlerini eksiksiz yerine getiren, dindar
müttehem : suçlu; itham altında olan
remiz : işaret
sathî : sığ, yüzeysel
sa’y : çalışma