Doğubayazıd

Abdulkadir MENEK

Doğubayazıd’a doğru yola çıkıyoruz. Ahmed-i Hani (Ehmedê Xani) Hazretlerinin merkad-ı şerifi ile birlikte bölgenin tarihi ve turistik yerlerini ziyaret edeceğiz. Önce kısa bir şehir turu atıyoruz. Eski adı Bayazıd olan ve yöre halkı tarafından Bazıd olarak telaffuz edilen Doğubayazıd, Kürtlerin yaşadığı en eski şehirlerden biridir.  Eski ve kadim bir şehir olduğu hemen anlaşılıyor. Yazar Altan Tan’ın tespitlerine göre ana dili bin yılı aşkın bir zamandır Kürtçe olan dört şehirden (bajar) birisi Doğubayazıd’tır. Diğer üç şehir ise Amed (Diyarbekir), Farkin (Silvan) ve Cezire (Cizre). Bu özelliğinden dolayıdır ki, Cizre, Cezire ismi ile birlikte yüzyıllardır ‘’Bajar’’ olarak bilinmekte.

Bayazıd, 1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı ve daha sonraki yıllarda birçok kez Ruslar tarafından işgal edildi. Defalarca Ermeni işgallerine ve saldırılarına hedef oldu. Bu işgal ve saldırılar sırasında çok sayıda Doğubayazıt’lı öldürüldü.

Gürbulak sınır kapısına otuz beş kilometre mesafede bulunan Doğubayazıt’ta iklim, Iğdır’a yakınlığı sebebiyle doğu bölgesindeki diğer yerleşim yerlerine nispeten daha yumuşaktır. Ağrı dağı, bölgenin birçok yerinde olduğu gibi burada da muhteşem  görüntüsüyle arz-ı endam ediyor. Merkez nüfusu seksen bin civarında. Türkiye’nin İran’a ve doğuya açılan en önemli kapılarından biri.  Bu önemine ve stratejik konumuna uygun bir gelişme gösterdiğini söylemek mümkün değil.

Doğubayazıt, Urartu’lar döneminde önemli bir şehir olarak nam kazanmış. Şehir ilk olarak şu anda şehre nazır olan ve kalıntılar bulunan tepede kurulmuş. Romalılar, Bizanslılar, İranlılar ve Arapların yönetimi altında geçirilen uzun yılların ardından, Alparslan’ın batı seferi ile birlikte Selçukluların egemenliği altına girdi.  Bir müddet Safevilerin kontrolü altına giren şehir, Yavuz Sultan Selim’in doğu seferinden de sonra gönüllü olarak Osmanlı Devletine bağlandı. Bu yıllarda da birçok kez Safevilerin saldırısına uğradı.  Osmanlı yönetiminde Van Beylerbeyliğine (Eyaletine) bağlı on dört sancaktan birisi de Bayazıd idi.

Şehirde tarihi camiler mevcut. Şehrin düzenli ve bakımlı olduğunu söylemek zor. Belediyecilik hizmetleri yönünden yapılması gereken çok iş olduğu hemen dikkati çekiyor. Burada yapılan yatırımlar da çok yetersiz. Bölgenin geçim kaynağı hayvancılık. Gürbulak sınır kapısı, ilçe için çok önemli bir gelir kaynağı ve hayati konumda.

Doğubayazıd’ı geçtikten sonra bir tepeye doğru tırmanıyoruz. Epey bir çıkıyoruz.  İşte eski Doğubayazıd şehrinin yerleşim alanına geliyoruz. Sol tarafta bütün haşmetiyle İshak Paşa Sarayı, gelenlere hoş geldin der gibi bir eda içinde. Bu bölgenin en çok ziyaret edilen mekânlarının başında gelen bu saray, ihtişamı ve büyüklüğü ile hemen dikkat çekiyor. Bu görkemli mekânın bazı bölümleri sonraki yıllarda yıkılmış. Esas halinin üç yüz altmış bölümden meydana geldiği ve bir yılın gün sayısına eşit olduğu ifade edilmekte.

Doğubayazıt Sancak Beyleri arasında en çok ün yapan şahıs İshak Paşa olmuştur. 1776–1798 yılları arasında Doğubayazıt’ta Sancak Beyliği yapan İshak Paşa,  şehrin doğusundaki bir tepeyi yontma taş ile çevirterek içerisindeki İshak Paşa Camii, Saray, Hamam,  Medrese ve diğer bölümleri ile tam bir külliye tarzında muhteşem bir eser inşa ettirmiştir. Bu eser Anadolu’nun son şaheserlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Bu çok önemli eser halen bölgenin en önemli ve en çok ziyaret edilen tarihi eseri olarak ayakta durmaktadır. Sonraki yıllarda birçok defa restore edilen ve şimdiki şehir merkezinin yedi kilometre güneydoğusunda bulunan bu büyük eser, 18. yüzyılın en önemli mimari eserlerinden birisidir. 1784 yılında İshak Paşa tarafından bitirilen bu eserin yaklaşık yüz yıl önce Sancak Beyi Abdi Paşa tarafından yapımına başlandığı, birçok Sancak Beyi’nin bu inşaatı devam ettirdiği ve yüzyıllık bir inşaat döneminden sonra İshak Paşa tarafından tamamlandığı kabul edilmektedir.

İshak Paşa Sarayı’nın hemen karşısında bir tepeciğin üstünde Şeyh Muhammed Celali Hazretlerinin Medresesinin harabeleri görünüyor. 19. yüzyılın en meşhur ve en ciddi medreselerinin başında gelen ve Bediüzzaman Hazretleri’nin üç aylık düzenli bir eğitim sonucu icazet aldığı medrese olarak bilinen bu eğitim kurumu, maalesef büyük oranda yıkılmış. Harabe halinde duran bu medresenin restore edilerek, geçen yüzyıllara damgasını vuran medreselerin bir numunesi olarak gelecek nesillere bırakılması gerekir. Bu konuya bazı himmet sahiplerinin veya vakıfların sahip çıkması gerekir.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.