A. Konu ile İlgili Naslar:
Kur'ân-ı Kerim'in nâzil olduğu zaman parçasında ve bölgede yaşayanların hâmileliği önlemek üzere başvurdukları yaygın tedbir azildir. Rahim ağzını tıkama tedbiri daha sonraki zamanlara aittir. Azil konusunu doğrudan hükme bağlayan bir âyet mevcût değildir. Hadîslere gelince, aşağıda sıralanacak ve sahîh rivâyetlere dayalı olan rivâyetlerde farklı hükümlere dayanak olabilecek ifade farlılıkları vardır:
Hz. Câbir'in ifadesi şöyledir:
"Kur'ân-ı Kerîm nâzil olurken biz azil yapardık." (Buhârî, Nikâh, 96; Müslim, Nikâh, 136).
Ebû Sa'îd el-Hudrî'den rivâyet ediliyor:
"Biz azil yapıyorduk, Hz. Peygambere'e (s.a.v.) sorduk, "Siz bunu da mı yapıyorsunuz?" diye üç kere sorduktan sonra,
"Kıyâmet gününe kadar olacak olan olacaktır (Allah'ın takdir ettiğine engel olamazsınız)." buyurdu." (Müslim, Nikâh, 127).
"Azil gizli veiddir (Doğmuş kız çocuğunu diri diri gömerek öldürmenin üstü örtülü bir çeşidididir)." (Müslim, Nikâh, 141)
"Yahûdîler azlin gizli veid olduğunu ileri sürüyorlar." denilince şöyle buyurdular:
" Yahudiler yalan söylüyorlar; Allah Tealâ yaratmayı dileseydi sen onu önlemeyemezdin." (Ebû Dâvûd, Nikâh, 48).
Efendimiz (asm) bir savaş sırasında sahâbe azlin câiz olup olmadığını sorduklarında şu cevabı veriyorlar:
"Size yapmamak gerekli değildir." (Müslim, Nikâh, 128-131)
Bu son hadîsteki ifade "Hayır, yapmamanız gerekir!..." şeklinde de anlaşılmaya müsait görülmüştür.
B. Nasların Yorumu ve Fıkıhta Azil:
Dînin gâyeleri yanında bu hadîsleri değerlendiren İslâm âlimlerinin çoğunluğu -şartlı veya şartsız olarak- azli câiz görmüşler, kadının rahim ağzını kapatarak hâmileliği engellemesini de azle kıyas etmişlerdir. Hadîsleri farklı yorumlayan, câiz kılan hadîslerin, meneden hadîsler tarafından neshedildiğini (önce câiz iken sonra bu hükmün kaldırıldığını) ileri süren İbn Hazm (Zâhiriye mezhebinin imamlarından biridir) gibi birkaç âlim ise azli câiz görmemişlerdir (el-Muhallâ, X / 70).
Azli câiz gören âlimlerin görüşlerini üç gurupta toplamak mümkündür: Mutlak câiz görenler, şartlı câiz görenler, "câiz olmakla beraber mekruhtur, yapılmaması tercih edilmelidir" diyenler.
1. Gazzâlî, Nevevî gibi Şâfiî mezhebi âlimlerinin açık ifadelerine göre bu mezhepte azil câizdir; ancak tenzihen mekruhtur, yapılmaması tercih edilmelidir; dînin gâyesi (neslin korunması ve çoğaltılması) ve azlin yapılmamasını tavsiye eden hadîsler bu hükmün delîli ve dayanağıdır (Gazzâlî, İhyâ, II / 47-48; Nevevî, el-Mecmû', XV / 577).
2. Hanbelî mezhebine göre kadının izin vermesi halinde azil câizdir, kadın izin vermezse kocanın tek taraflı irâdesiyle azil yapması mekruh, hattâ bazı Hanbelîlere göre haramdır (Keşâfu'l- kınâ', III / 112; el-Muğnî, VII / 23-24).
3. Malikî mezhebine göre de kocanın azil yapmasının câiz olması karısının iznine ve rızâsına bağlıdır. (eş-Şerhu'l-Kebîr, II / 266).
4. Hanefîlere göre karısının rızâsı bulunmadan kocanın azil yapması mekruhtur; ancak düşman ülkesinde bulunmak veya toplum ahlâkının bozulmuş olması sebebiyle doğacak çocuğun İslâmî kimlik ve kişilikten uzak yetişmesi ihtimâli gibi sebepler bulunursa koca, karısına rağmen azil yapabilir ve bu azil mekruh olmaz (Kâsânî, Bedâi', II / 334; İbn Âbidin, Radd, III / 176).
Mazeretli azil:
Bazı hallerde kadının izni bulunmasa bile azli câiz kılan sebepler (mazeretler) fıkıhçılar tarafından şöyle açıklanmıştır:
a) Düşman ülkesinde bulunmak ve çocuk doğduğu takdirde düşmanın eline düşerek esir veya köle olması ihtimâlinden korkmak.
b) Toplum ahlâkının ve eğitiminin bozuk olması sebebiyle çocuğun iyi bir müslüman olarak yetiştirilmesinin güç hale gelmiş olması
c) Câriyelerin bulunduğu dönemlerde bunların hâmile kalıp çocuk yapmalarının istenmemesi. Çünkü çocuk yapan câriyenin statüsünün değişmesi, artık çocuk anası (ummu'l-veled) olan câriyenin alınır satılır olmaktan çıkması söz konsudur.
d) Kadının zayıf, emzikli veya hasta olması gibi sebeplerle hâmile kalması halinde zarar görmesi ihtimâlinin bulunması.
e) Kocanın gelirinin az olması veya ibâdet gibi başka faâliyetlere de zaman ayırmak istemesi sebebiyle fazla çocuk yapmayı istememesi.
Hanefîlere göre ilk iki sebep bulunduğunda karının izni şart değildir. Diğer sebepler bulunduğunda azlin câiz olabilimesi için zevcenin izni şarttır; çünkü Hz. Peygamber'in (s.a.v.) "zevcenin izni olmadıkça azil yapılmasını yasakladığı" rivâyet edilmiştir (İbn Mâce, I / 625).
Mazeretsiz azil:
Yukarıda sıralanan veya bunlara benzeyen mazeretler ve sebepler bulunmadığı halde yalnızca çocuk yapma, eğitme ve büyütme külfetinden kaçmak için azil yapılacaksa, buna zevcenin izin vermesi, râzı olması azli câiz kılar mı?
Bu soruya müsbet cevap verenler, "evet, câiz olur" diyenler bulunmuş ve bunlar, "cinsî temasın tamam olması ve çocuk doğurma hakları kadına aittir, kadın bunlardan vazgeçer de azle izin verirse sakınca kalmaz" şeklinde bir delîle dayanmışlardır. Soruya olumsuz cevap verenler, "meşrû bir mazeret bulunmazsa azil, kadın izin verse de tenzihen mekruhtur, daha iyi olanı terketmektir " diyenler ise burada bir de dînin ve ümmetin hakkı bulunduğu, çocuğun olmasında dînin ve ümmetin menfaatinin söz konusu olduğu fikrinden hareket etmişlerdir (Zeydân, el-Mufassal, VII, 257 vd.)
C. Kadının Tedbir Alması:
Kadının -eski uygulamaya göre- rahim ağzını geçici olarak kapatmak, tıkamak sûretiyle hâmile kalmayı önleme tedbiri alması, hüküm ve şartlar bakımından erkeğin azline kıyas edilmiş, "onun gibidir" denilmiştir ( İbn Âbidin, III / 176).
D. Azil ve Rahim Ağzını Tıkama Dışındaki Kontrol Tedbirleri:
Erkek veya kadının hâmileliği önlemek için ilâç kullanmaları konusu oldukça erken devirlerde (yaklaşık yedi asır önce) konuşulmuş, câiz görenler ve görmeyenler olmuştur. Geçmişte yerleşen ve uygulamaya esas olan görüş, çocuk yapmayı devamlı ve dönüşsüz olarak engelleyen ilâç ve tedâvinin câiz olmadığı, geçici engelleme yapan tedbirlerin ise câiz olduğu şeklindedir. (Remlî, Nihâyetu'l-Muhtâc, VIII, 416; Zeydân, el-Mufassal, VII, 260).
Çağımızda bu konuya eğilen âlimlerimiz -bizim de katıldığımız- şu hükmü benimsemişlerdir:
Aşağıdaki şartlar dahilinde hâmile kalmayı engelleyen ilâçlar, tedâvîler ve operasyonlar câizdir:
1. Devamlı ve dönüşsüz olmamak.
2. Zararsızı veya -tıp ve dinî yasaklar bakımından- daha az zararlısı ve mahzurlusu var iken başkasına başvurmamak.
3. Alınan tedbirin taraflardan birine, yapıldığı zaman veya daha sonra önemli bir zarar vermemesi.
4. Mevcût çocuğa veya ileride doğacak çocuğa zarar vermemesi.
5. Alınan ilâcın, başvurulan tedbirin yalnızca spermin yumurtayı aşılamasına mânî olması. Eğer aşılanmış yumurtanın bozulmasına veya ölmesine ve düşmesine sebep olursa bu kürtaj mâhiyetindedir ve câiz değildir.
Meselâ spiral koydurmanın hükmü, etkisi üzerindeki farklı görüşler ve tesbitler yüzünden tartışılmıştır. Bizim daha önce kendilerinden bilgi aldığımız uzmanlar, spiralin, aşılanmayı değil, aşılanmış yumurtanın rahim duvarına tutunarak beslenmesini engellediğini ileri sürmüşlerdi, biz de bu bilgiye dayanarak spiral tedbirinin kürtaj gibi olduğunu söylemiştik. Daha sonra, çok sayıda uzmanla birlikte yaptığımız bir seminer çalışmasında spiralin, daha çok aşılanmayı engellediği, aşılanmış yumurtanın ölümüne sebep olmasının ise daha az ve nadir olduğu ortaya çıktı. Biz de fetvâmızı değiştirdik; "böyle ise câiz olur" dedik. Çünkü fıkıhta hükümler nadir olana değil, gâlip ve çok olana binâ edilir ve şer'an mümkün olduğu, dince sakınca bulunmadığı ölçüde/takdirde insanlar zora sokulmaz.
6. İkinci madde ile de bağlı olarak, alınan tedbirin şer'an (dince) sakıncalı olan bir eylem ve işleme sebebiyet vermemesi. Meselâ kadın veya erkeğin ilâç alarak veya erkek kaput kullanarak -zararsız bir şekilde- hâmileliği önlemelerinin mümkün olması durumunda operasyon câiz olmaz; çünkü bunda avret yerlerini açmak ve -gören, dokunan doktor da olsa, zarûrî olmadığı halde- başkalarına göstermek ve dokundurmak gibi sakıncalar vardır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet