Bir dahaki yaz beklenecek artık serinleten lezzet için. Eriyişi, damlayışı, külahta yenişi, kapta kaşıkla yudumlanışı; sıcak mevsimin vazgeçilmezi vedaya hazırlanıyor şimdilerde. Beyaz lezzet, sarı sonbahara akıyor zira…
Son dondurmalar yudumlanırken bir yazın eriyişi iç çekiliyor. An gibi aktı vakit, dondurma gibi eridi zaman; yaz bavullarını toplamaya hazırlanıyor. Kapıda durmuş bekliyor sonbahar, haydi diyor daha fazla oyalanma. Mevsim yeni elbisesi, yeni rengi, yeni sesi ile mekâna merhaba demek istiyor zaman üstünden.
Zaman donuk değil, mekân sabit. Dondurma; donuk zihinlere bunu hatırlatıyor her daim. Serin lezzetin kaç dakikalık saltanatı var? Çıtırdayan külahın bir bakmışınız sonuna gelinmiş, lezzet bitmiş elemi kalmış, bitişin verdiği acı kalmış.
Dünya büyük bir dondurma külahı sanki an an eritiyor ömrü; kaç dondurma yenir ki bir ömürde? Oh be dondurmaya doydum diyen var mı? Mal, makam, şöhret, zevk; kaç gram dondurma eder çocuk masumiyetinde? Bir külahlık lezzet için dokuz külah değiştirmek, bir damla menfaat için on kimlik eritmek, donmuş bir hazza ömrü heba etmek; değer bir harcama, eder bir tüketme, yaraşır bir davranış mı?
Aklımıza ne olmuş, kalbimiz nerede ki; bir dondurma lezzetin hikmet kıymetini bilmiyor. Dondurmanın kaymak kısmı bu kısım değil mi? Erimeyen, eridikçe çoğalan, çoğaldıkça çağlayan hakiki lezzet… Kim doyar bu lezzete, kim doymaz bu lezzete?
Her mevsim, her mekânda yenir bu donmayan dondurma. Boğaza dokunmaz, akla iyi gelir, mideye şifa verir, hisleri dengeler, kalbi serinletir bu kaymak dondurma.
Kaygan yollar, zikzaklı zihinler, yalpalayan yüreklere ne şifa iksirdir bu kaymak. Kandırmaca yok, sahtecilik yok; her şey sahih, sahici ve şeffaf. Samimiyet solunur, selamet nefeslenir bu dondurma dünyasında…
Mevsimler eskimez, zaman mekânı yeniler bu diyarda. Nerede bu dondurma, kimdir bu dondurmacı; bu soru sorulmuşsa yarı cevabı alınmıştır, diğer yarısı da yolda cevaplanır.
Şimdi bi dondurma yenir.