Cennet bile insana zevk vermezmiş yalnızken;
“Dost dostuyla birlikte” müjdesini düşün sen!
Dünyâda daha fazla dostluğa ihtiyâç var:
İnsan dostuyla güler, sevdiği ile ağlar.
Minnetdârım hepsine, şevkıme şevk kattılar;
Güzel mesajlar yazıp bana el uzattılar.
Hak bildiği bir yoldan hiç şaşmayan Koçoğlu;
Urfa’nın o sımsıcak havasıyla dopdolu.
Eğilip bükülmeden söyler lâfı çekinmez.
Sessizce hizmet eder; aşkı, şevkı hiç dinmez.
Hısn-ı Mansûr’da yıllar boyunca hizmet eden,
Gürsoy’lu kardeşime şükranlar sunarım ben.
Telefondaki sesi şevk verir, kuvvet verir;
Tenbelleşen şâiri hep cesâretlendirir.
Akdeniz’den el sallar, Dilek Hoca’msa, kalkıp;
Hadîsler deryâsından fırsat bulursa bakıp.
Rahmetli Cânân Hoca, yetiştirdi yerine;
Nice güzel insanlar, benziyor birbirine.
Tavşandağı’dan esen buz gibi rüzgârlarda,
Çelik yürekli Kaplan büyüyorken Belvar’da
Ekmeklerini yedim, sularından çok içtim;
Ozanca duyguları belki oradan biçtim.
Tersakan’dan huy kapmış Kaplan’ım, celâletle;
Yakın Tarih’e parmak bastı ya cesâretle…
Nereye kanat açtın, özledik dostum Seni?
Öğmen değil, selâmın duygulandırdı beni…
Bencileyin bir nâzım değil, şâirdir Pala;
Bir tahassür hissi var satırlarında hâlâ.
Yetmişlik olduk artık, “Yetmişler” nerde kaldı?
Dünyâdan göçtü kimi, kimi dünyâya daldı.
Ümitsiz miyiz? Aslâ! Gelenler bizden iyi;
Görür gibiyim şimdi bahtiyâr bir âtîyi…
Velâyetle kerâmet izhâr etme, ey Ahî;
Zahmetsiz rahmet olmaz, bu kànûn-i İlâhî.
Tohumlar saçılmazsa ürün verir mi, başak?
Kökümüz, gövdemiz bir; meyve olgunlaşacak.
Çeşitli fıtratlara hitâb eylesin diye,
Bu hâller verilmiştir Hak’dan bize hediye.
Her isti’dâd yer bulur; gelişir bu vâdîde.
Kimse kısmetsiz kalmaz o deryâ-yı vâsîde.
Batman’da Gündüz oldu bana karanlık gece;
Nur’u orada buldum, âbâd oldum gönlümce.
“İkinci doğum” desek, olur mu mübâlağa?
“Batman!” demeseydiler, batacaktım batağa…
Şerîf olduysak eğer, şerefimiz Nur’lardan;
Onun ile kurtulduk, sayısız kusurlardan.
Batman üç – beş beyitle yazılmaz, anlatılmaz;
Başka zamana kalsın, burda ne söylesem az...