Nemrut’un inkâr, zulüm, fitne, fesat ve düşmanlık üzerine tesis ettiği saltanat ve düzenine karşı; iman, dostluk, muhabbet ve kardeşliği ikame etmekle görevlendirilen Hz. İbrahim(AS), Peygamberlik vazifesini en mükemmel şekilde yerine getirmiş ve Ulu-l Azm Peygamberler arasındaki yerini almıştır.
Şanlıurfa bölgesi, bu büyük vazife ve tebliğden aldığı ruh ve mana ile yüzyıllarca barışın ve kardeşliğin egemen olduğu bir sevgi vatanı olarak huzur ve emniyet ile yaşanmış, İbrahimi bir vatan olma vasfını hakkıyla kazanmıştır.
Üstad Said Nursi Hazretleri, vefatından sadece iki gün önce, yerinden kalkamayacak kadar ağır hasta olduğu halde, bu mananın peşine düşerek ve Hz. İbrahim’in(AS) manevi davetine uyarak bu topraklara kadar gelmiş, ruhunu Rabbine bu diyarda teslim etmiş, Halilullah’ın dergâhında, manevi diyarlara kanat çırpmıştır.
Üstad Said Nursi, bütün hayatı boyunca, küfür, dalalet ve fitne cereyanlarına karşı görevlendirildiği manevi cihadı hakkıyla yerine getirmiş, kurduğu iman ve irfan mektebini de ‘’Haliliye Mesleği’’ olarak isimlendirmiştir.
İşte ‘’Haliliye Mesleği,’’ Hz. İbrahim(AS)’den manevi veraset ile ahir zamana intikal eden, ‘’en yakın dost, en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş’’ manalarını ihtiva eden, bu manaları mensuplarına bir hayat biçimi olarak yaşatan ve ‘’HILLET’’ olarak adlandırılan bir meşrebin bütün hususiyetlerini bünyesinde barındıran, bir büyük mensubiyetin adıdır.
Tam olarak bu manayı karşılamayabilir, fakat biz Haliliye Mesleğine ‘’DOSTLUK’’ mesleği de diyebiliriz.
Haliliye Mesleği, muhabbet ve kardeşliğin mesleğidir.
Haliliye Mesleği, bütün ehl-i imanı samimiyetle kucaklamanın adıdır.
Haliliye Mesleği, birliğin ve beraberliğin adıdır.
Haliliye Mesleği, kardeşlerini dışlamadan, şefkatle bağrına basmanın adıdır.
Haliliye Mesleği, enaniyetini bir büyük havuzun içinde eritebilenlerin bir araya geldiği bir tevazu ve mahviyet yoludur.
Haliliye Mesleği, farklı kabiliyet ve cevval fıtratları, bünyesinde istihdam etmek için, her türlü fedakârlığı yapan ve onların önünü açanların mesleğidir.
Haliliye Mesleği, dava arkadaşını en içten ve samimi duygularla bağrına basanların mesleğidir.
Haliliye Mesleği, hiçbir kıskançlık, garez ve haset içinde olmadan, kardeşlerinin şerefi ile şakirane iftihar edenlerin mesleğidir.
Haliliye Mesleği, ehl-i iman kardeşini ve dava arkadaşını her türlü itham ve suçlamadan beri tutanların mesleğidir.
Haliliye Mesleği, mensuplarının ‘’virüslu’’ diye itham edilmesine asla müsaade etmez.
Haliliye Mesleği, hak ve hakikat kimden gelirse gelsin taraftar olanların ve meşrep fanatizmini aşabilenlerin mesleğidir.
Haliliye Mesleği, hakkın hatırını ali tutan ve hiçbir hatıra feda etmeyen kahraman ve civanmertlerin mesleğidir.
Haliliye Mesleği, ebedi dostluk ve kardeşlik gibi ulvi ve manevi kazançları, beş paralık bir dünya menfaati ve tekaddüm lezzetine feda edenleri bünyesinde barındırmaz.
Haliliye Mesleği, gönül ehlinin ve muhabbet sevdalılarının mesleğidir.
Haliliye Mesleği, ‘’mürüvvetkarane muhabbeti’’ kendi kardeşlerinden esirgemeyenlerin, muhabbet ve tesanüd zeminidir.
Öncelikle şunu ifade etmemiz gerekir. Şanlıurfa’lılar bu dostluk davetine can-ı gönülde koştular ve ‘’beli’’ dediler. Tıklım tıklım dolan bir salonda ve birçok insanın ayakta takip ettiği bu dostluk ve muhabbet şöleni, öngörülen manalarına en güzel bir şekilde hizmet ederek, yeni dostluk ve kardeşlik şölenlerine de kapı araladı.
Bu tablodan ve bu muhteşem manzaradan şunu rahatlıkla çıkarmak mümkündür: Artık Şanlıurfa’lılar, bu muhteşem organizasyondan sonra, hizmet, dostluk ve kardeşlik manalarına çok daha büyük bir şevk ve kararlı bir şekilde sahip çıkacaklarının irade ve muhteşem bir tezahürünü ortaya koydular.
Şanlıurfa halkının canlı ve dinamik katılımının yanı sıra, il yöneticileri, başta Vali olmak üzere Milletvekilleri, Belediye Başkanı ve daire müdürleri de bu büyük dostluk ve kardeşlik davetine icabet ederek salondaki yerlerini aldılar. Üstad Said Nursi’nin en büyük hedeflerinden birisi olan devlet-millet kaynaşmasının en canlı ve mücessem misaline, Şanlıurfa Belediyesi Kültür Merkezini hınca hınç dolduran büyük bir kalabalık ile birlikte şahit olmanın hazzını yaşadık.
Öncelikle ve önemle şu tespiti yapmakta fayda mülahaza ediyorum: Akademik Araştırmalar Vakfı (AKAV) ve Risale Akademi, Risale-i Nur ve Üstad Said Nursi eksenli bu tür faaliyetleri büyük bir başarı, disiplin, mesuliyet, vukufiyet, akademik ciddiyet ve inisiyatif ile uygulama kabiliyetlerini, bugüne kadar gösterdikleri büyük ve ihlaslı performans ile çok açık ve inkar edilmez bir şekilde ortaya koydular.
Elbette ki, böyle çok önemli bir noktaya ve başarıya kolayca gelinmiyor. Hayırlı işlerin muzır manileri, her şekil, şart ve surette vazifelerini icra etmeye devam ediyorlar. Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi’nin bundan birkaç yıl önce yaptığı Risale-i Nur Arama Konferansları ve Ortak Akıl Toplantıları, hafızalarda bütün canlılığı ile yer etmeye devam ediyor. Sonra bir inkita dönemi başladı. Fakat Allah’a şükürler olsun, bu dönem çok fazla uzun sürmedi.
Şimdi artık çok farklı ve vakur bir dönem başlıyor. Bu çok büyük bir gayret, sabırlı bir yolculuk, ihlaslı bir metanet, çileli fakat vakur bir emek ve hizmetin neticesi olarak ulaşılan bir noktadır. Ve bundan sonra yapılacak çok daha büyük ve cihanşümul hizmetlerin de habercisi ve işaret fenerleridir.
Bu önemli hizmetler; günü kurtarmaya çalışan, konjuktürel, dostlar alış verişte görsün kabilinden yapılan ve görüntüyü kurtarmaktan başka bir anlam taşımayan faaliyetlerden çok daha farklı ve ilmi bir mahiyet taşıyor. Risale Akademi ve AKAV’ın bu değerli ve dopdolu çalışmalarına şahit oldukça, artık geleceğe çok daha ümitvar bir şekilde bakmak için, çok daha fazla sebebe ve önemli gelişmelere şahit olduğumuzu söyleyebiliriz.
Toplantı, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Yrd. Doç. Dr. Vehbi Şahinalp’ın okuduğu aşr-i şerifin ardından, Risale Akademi Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Ekrem Bektaş’ın yaptığı açılış konuşması ile başladı.
Doç. Dr. Bektaş’ın, kısa bilgilendirme konuşmasının ardından, AKAV Genel Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy söz aldı. Prof. Aksoy, uzun yıllar boyunca ve başarılarla devam eden akademik hayatını ve bilimsel çalışmalarını, çok şerefli ve manevi değeri tarif edilemeyecek kadar büyük bir alana kanalize etmiş görünüyor. Böyle mütevazı ve ihlaslı bir bilim adamına böyle muhteşem bir bayraktarlık yakışırdı. Övmek için de söylemiyorum, fakat bu sahiplenme ve kararlılık, inşallah nesl-i atinin şakirane iftihar edeceği çok nurlu semereleri ve büyük hizmetleri de beraber getirecektir.
Prof. Gürbüz Aksoy, gelecek dönem için planlanan çok güzel çalışmaların ve projelerin de müjdesini verdi. Onların hepsini burada yazamayacağım, fakat şunu söyleyebilirim, ileride bu çalışmalar vicdanlarda çok büyük makes bulacak, büyük hizmetlere vesile olacak ve kamuoyunda da büyük ses getirecek.
12-14 Eylül 2012 tarihlerinde Van’da, Van Valiliği ve Van 100. Yıl Üniversitesi ile birlikte gerçekleştirilecek ‘’Said Nursi Eğitim Felsefesi ve Medrestüzzehra’’ Sempozyumunun ardından uygun bir tarihte de Konya’da ‘’Said Nursi ve Mevlana’’ Sempozyumu icra edilecektir. Bununla birlikte bütün Anadolu’yu kucaklayacak ve nurla dolduracak çok güzel çalışmalar, arka arkaya devreye sokulacak ve böylece bu büyük hizmet kervanı ile yola devam edilecek.
Daha sonra toplantının organize edilmesinde her türlü desteği ve yardımı veren ve böyle bir toplantı davetiyesinin altına kurum olarak imza atma kadirşinaslığını gösteren Şanlıurfa Belediyesinin çok değerli Başkanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba, bir Said Nursi dostuna yakışır ifadeler ile katılımcılara hitap etti. Bundan sonraki dönemlerde, bu manada daha güzel çalışmalara imza atacaklarının ipuçlarını verdi. Peygamberler Şehrine uygun bir dostluk, tevazu ve asalet ile konuşmasını tamamladı.
Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç’in, konusu dostluk ve Said Nursi olan bir toplantıya iştirak etmesi ve yaptığı güzel konuşma ile bu şehrin valisinin hangi özelliklere sahip olması gerektiğinin mücessem bir misalini sergilemesi de çok önemli ve anlamlıydı. Vali Sayın Güvenç’in güzel ve kısa konuşmasında yaptığı ‘’Üstad’’ vurguları da herkes tarafından takdir ve tebrikle karşılandı.
Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe’nin yönetiminde yapılan panelin konuşmacıları da gerçekten çok önemli konulara parmak bastılar, çok ilginç noktalara vurgular yaptılar. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, her zamanki özgün üslubu ile ilginç noktalara ustaca değindi. Uhuvvet Risalesi ekseninde dostluğa dair yaptığı çıkarımlar, bana göre son derece önemliydi.
Prof. Tarhan’ın ‘’karanlığın dört atlısı’’ olarak ifade edilen kin, nefret, öfke ve düşmanlık duygularının, Uhuvvet Risalesi’nin hemen başında ifade edilen ve müminleri birbirine düşman haline getiren hasletler ile yaptığı bağlantı, gerçekten dikkat çekiciydi.
Son günlerde Üstad Said Nursi ve Risale-i Nur ile ilgili olarak yazdığı ezber bozan yazılar ile dikkat çeken ve bence akla kapı açarak önemli bir hizmet ifa eden Dr. Yusuf Kaplan’ın konuşmasının da büyük takdir topladığını ifade etmeliyim.
Yusuf Kaplan’ın, özellikle Said Nursi’de mezc olan üstün hasletler hakkında yaptığı tespit çok önemliydi. İmam-ı Gazali’de tebarüz eden ilim, Muhyiddin-i Arabi’de öne çıkan irfan ve İbn-i Haldun’da büyük imtiyaz kazanan hikmet üçlüsünün, Said Nursi’nin şahsında toplandığını ve Üstad’ın bu yönü ile çok büyük Âlim, Arif ve Hâkim bir müceddid olduğunu kaydetti. Birinci Said döneminde ilim, İkinci Said döneminde irfan ve Üçüncü Said döneminde de hikmet vasıflarının ana unsurlar olarak dikkat çektiğini ifade eden Dr. Yusuf Kaplan, felsefi zenginlik ve derinlik ile süslediği konuşmasında gerçekten çok ciddi vurgular yaptı.
Panel’in son konuşmacısı Dr. İsmail Benek’ti. Uzun yıllardan beri devam eden Said Nursi ve Risale-i Nur eksenli ciddi çalışma, gayret ve projeleri ile fikir dünyasını adeta bu konuya hasreden Dr. Benek, bu çerçevede güzel bazı tespitlere imza attı ve aynı zamanda geleceğe dönük de bazı temenni ve isteklerini de Şanlıurfa’da bunca yöneticiyi bir arada bulmuşken dile getirmeyi ihmal etmedi.
İpek Palas Otelinin, Said Nursi Müzesi olarak restore edilmesi teklifi ile birlikte, Şanlıurfa’da bir Said Nursi Eğitim Merkezi ve ardından da Said Nursi Üniversitesinin açılması için yetkililerden çalışmalarda bulunmalarını talep etti. En uygun zamanda Şanlıurfa’da 2-3 gün devam edecek bir Said Nursi Sempozyumu için de, ciddi bir iradenin varlığını da terennüm etmesi gerçekten çok güzeldi.
Allah’a şükürler olsun, Üstad Said Nursi ve Risale-i Nur ile ilgili olarak yapılan bu güzel çalışmalar hız kesmiyor ve birbirini takip ediyor. Allah kısmet ederse, 30 Haziran Cumartesi günü ‘’Lemaat Ekseninde İslamofobya Sempozyumu’’ için İstanbul’da olacağız.
AKAV, Risale Akademi ve Üsküdar Üniversitesinin işbirliği ile organize edilen bu sempozyumun, Üsküdar’ın Nurlu ve aydınlık sabahının bütün dünyayı aydınlatmasına vesile olmasını, yersiz ve evhama dayanan ve bazen de kasti olarak pompalanan ‘’İslamofobya’’ nın tamamen izale olması için hayırlı bir başlangıç olmasını temenni ediyorum.
Çünkü buhran, bunalım, dehşetli maddi ve manevi krizler ile büyük acılar yaşayan insanlık, İslam’ın getireceği huzur ve saadete çok çok muhtaçtır ve dünya barışı ancak bu şekilde sağlanacaktır.