Dr. Nurbaki'yi rahmetle anıyoruz

Dr. Haluk Nurbaki, 2 Haziran 2009 Salı günü Afyon'da Kur’an ve mevlidi şerif ile anılacak

Dr. Haluk Nurbaki, vefatının 12. yılında sevenleri tarafından 2 Haziran 2009 Salı günü Afyon Sultan Divani camiinde öğle namazından sonra mevlidi şerif ile kabri başında Kur’an ile anılacak.

Dr. Haluk Nurbaki Türk gençliğine Kur’anın bilimsel gerçeklerini bıkıp usanmadan anlatan bir bilim adamıydı. Tüm hayatı Kur’anı, Hz. Peygamberi ve Ehl-i Beyti anlatmaya adamıştı. Günün bilimsel verilerini de kullanarak ilahi hakikatleri anlatışı gençlik tarafından büyük ilgi ile karşılanmış akllarını çelen inanç tuzaklarından onun ikna edişi anlatımları sayesinde bertaraf etmişlerdi.

Dr. Haluk Nurbaki ‘ilim ve aşkı’ aynı potada eritebilmiş bir ‘hakikat adamı’ idi. Beyaz önlük giymiş bir tabip oluşunun yanı sıra İslamiyetin tertemiz, pırıl pırıl umdelerini tasavvuf diliyle aktaran bir ‘mana doktoru’ idi. İşte bu nedenle hayatından ‘Haluk Nurbaki’ geçenler onun bu ‘mana dokunuş’larını asla unutmuyorlar.

İslam ve İlim konuların da eserler vermişti. Anadolu’yu karış karış gezerek İslamın yüceliğini, Fahr-i Kainat Efendimizin insanlığa getirdiği rahmeti anlatıyordu. İlerlemiş yaşına rağmen bu hizmetlerini aksatmamış , ömrünün son günlerine kadar TV radyo sohbetlerinin yanı sıra konferanslarına da devam etmişti. Dr. Haluk Nurbaki ilmin önceliğini daima nazara veriyordu. Bunu kaybedilmiş bir yitik ve terk edilmiş bir farz olarak görüyordu. Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine olan hayranlıklarından birisi de ilme verdiği öncelik sebebiyle olduğunu belirtir kendisinin de ilme öncelik vermeyi Bediüzzaman’dan aldığını söylerdi.

Haluk Nurbaki Hoca İslam insanının unuttuğu bir başka özelliği olan infaka sürekli işaret ederdi. Müminin varını yoklarla değiştirmesi gerektiğini sıklıkla dile getiren Nurbaki “Allah infak etme zevkini almasın bizden” diye sıkça dua ederdi. Kendisine sıkıntılarını açan öğrencilerine de hep bunu tavsiye ediyor “Manevi yaralarınızı sarmak istiyorsanız, eksiklerinizi gidermek istiyorsanız infakınızı arttırın” diyordu.

Haluk Nurbaki Hoca için Kura’nın anlaşılması çok önemlidir. Sönmeyen güneş olan Kur’anın özellikle yeni neslin anlaması için yorumlar yazdı. Bunlar arasında Kur' an Mucizeleri, Kur'anın Matematik Sırları, Namaz Sureleri Yorumu, Sure-i Yusuf'un Yorumu, Sure-i Tekvir'in Yorumu, Bakara Süresi Yorumu, Ayet-el Kursi Yorumu ve Yasin Suresi Yorumu çok bilinenler arasındadır.

NURBAKİ İÇİN NE SÖYLEDİLER?

SADIK YALSUZUÇANLAR
Haluk Nurbaki Hocanın herkese seslendiğini düşünüyorum. Sınıf, meslek, meşrep, yaş ve cinsiyet farkı gözetmeksizin, gönlünden taşanı aktarıyordu ve öyle sanıyorum, onu dinleyen ve okuyan herkes nasibine düşeni alıyordu.
Efendimiz’in yolunun sevdalıları, ‘irşad’ın bir hal paylaşımı olduğunda hemfikirdirler. Bir ‘öğretmen’likten çok, hicranını paylaşma, aşk ve muhabbetini aktarma söz konusu… Dert ağlatır, aşk söyletir’miş. Aşkı olmayanın sözü tesir etmez. Nurbaki hocadaki muhabbet, ‘bilgi’nin, insanı kökene, asli olana çağıran bir iletişim ortamı haline gelmesini sağlıyordu.
Efendimiz’in kutlu eşlerine ve O’nun yolunun sevdalısı annelere ilişkin aşk dolu çabaları, Hoca’nın ne kadar merhametli ve şefkatli bir ruha sahip olduğunu gösterdiği gibi, O’nun manevi bir çöle dönüşen dünyanın asıl derdini doğru keşfetmiş olduğunu da işaret ediyor.
Nurbaki Hoca, Efendimiz’in kutlu izinin aşk ve muhabbet dolu, ilim ehli bir sevdalısı, bir takipçisidir. Efendimiz’in varisleri arasındadır. O’nun nurunun parıltısıdır. O denizin bir dalgasıdır. Dikey ve yatay boyutta çeşitli ödevleri olmuş ve bunları hakkıyla ifa etmiştir. Onun tıp ve diğer alanların verileriyle İlahi Hakikat arasındaki ilişkileri araştırırken ve bunu aktarırken gösterdiği gayret, benim gibilerin takdirini aşar. Ruhu şadolsun.

CEMALNUR SARGUT
Nurbaki Hoca her kuşun dilini bilen Hz. Süleyman gibi herkese tesir kabiliyeti olan bir veli idi. Hemen hemen bütün kitaplarını okumaya çalıştım. Bana tesir eden maddi bilgilerinden Allah'a ulaşma yolunu bulan hakiki bir alim oluşudur. Kuran tefsirleri gönlüme nurlar saçtı. Tefekkürümü arttırdı. Peygamber aşkı özellikle, Hz.Fatma'ya duyduğu büyük sevgi ve anlatışı doğru mutasavvıfları seçişi beni çok etkiledi.
Nurbaki'nin infak anlayışı insanı ayn-el yakin’e (Allahı görme seviyesi) yükseltecek seviyede bir idraktir. Hz. Ebubekir 'i hatırlatan, vermenin varken değil yokken makbul olduğunu gösteren, ayrıca kötü huylarımızdan vazgeçmenin gerçek infak olduğunu öğreten bir anlayıştır. Hocanın Fahr-i Kainat Efendimiz’e olan aşkı gerçekten her insanda Peygamber'den Allah'a ulaşmanın yolunu öğreten bir gönül titreyişi oluşturur. Televizyondaki Fahr-i Kainat Efendimiz deyişi, sadece bunu söylerken ki ifadesi bile aşkı öğretir. Aşk sarmaşık gibi nefsi saran ve insanı zararlı meşreplerinden vazgeçiren Allah’a ulaşma yolunun gerçek yol göstericisidir. İşte Nurbaki Hocanın Peygamber'e duyduğu his insanda böyle bir aşk oluşturur.
Haluk Nurbaki her büyük mutasavvıf gibi kadının önemini anlamış, analığın değerini bilmiş ve ‘devrin Züleyha'larının aşkı olmasa Yusuf nasıl tanınırdı?’ diyen Attar'ın idrakini günümüze yansıtmış bir velidir. İyi ki onun gibiler var ki kadınlar gerçek güzelliklerini aşikar edebiliyorlar. Allah razı olsun, nuru üzerimize olsun.

BAHADDİN SAĞLAM
Nurbaki Hocam, din, bilim, vatan, insanlık ve özellikle Ehl-i beyt sevgisini birleştirebilen yegane bir şahsiyettir. Onun en önemli çalışmaları, Kur'an'ın etrafında tavaf etmesiydi. Bu konudaki bütün kitaplarını okudum. Ve çok da istifade ettim. O, bu iki yönüyle hiç unutulmayacaktır. Onun bütün bu bilimsel çabalarına rağmen, toplumumuzda, özellikle dindar kesimde bilimsel verilerden kaçış, bizi on sene sonra önü alınamayacak büyük bir anarşiye, özellikle kültürel anarşizme ve dinsizlerin haklı çıkacağına vardıracağını görüyorum.

ÜMİT ŞİMŞEK
Dr. Nurbâki, ilim ve hikmeti beraber alan ve yayan bir ışık insandı. İmanı ilimle pekişmiş, sapasağlam temellere oturmuş, dünyanın her türlü fırtınalarına karşı en küçük bir sarsıntıyı hissetmeyecek yapıdaydı. Bir inanç sahibi olmanın ve bu inancını ifade etmenin ayıp, çağdışı, laikliğe aykırı telâkki edildiği zamanlarda ve ortamlarda, o ilmini de, imanını da hiç fütursuz dile getiriyordu. O imanını dile getirirken de karşısında kimse duramıyor, televizyon programlarında onu güç duruma düşürmek için özenle seçilmiş sunucular onun dersini sessizce dinlemekten başka bir çare bulamıyorlardı.
Dr. Halûk Nurbâki, her şeyden önce bir ilim adamıydı. Bu ilim ise imanla, iman da fiil ve hareketlerle beraber toplanmıştı kendisinde. Her şeyden önce, eriştiği ilmi, nereden ve kimden geldiğini, niçin verildiğini bilerek alan ve yorumlayan bir ilim adamıydı. Orijinal bakış açısıyla madde ve mânâyı bir arada önüne koyar ve her ikisini de öylece yorumlar, kendisine has bir bakış açısı getirir, sonra da, anlatacağını hem akıllara, hem de gönüllere beraberce hitap ederek anlatırdı.

İBRAHİM ERDİNÇ ŞUMNU
Sevilen, sevilecek, sevgili bir insandı. Haluk Nurbaki Hocamız, adeta Resulullah Efendimizin saadetli asrında yaşamaktaydı. Onunla ve yıldız misal binlerce sahabi ile bir arada...
Nurbaki o nurlu asırların adamıydı. Asırlar arası bir elçi gibi... Sohbetine koşan bizler için Asr-ı Saadete götüren bir delil, en yüksek sevgi ufuklarına çağıran bir rehber ve gönülleri, o sevgi içinde yoğurup yücelten gerçek bir mürşit idi o.

DOÇ. DR. SEFA SAYGILI
Haluk Nurbaki… Ateizmin karanlığına İslam ışıklarını saçan ilim ve gönül adamı. Tanrı tanımazlara kurtarıcı elini uzatan şefkat kahramanı… Onu 20 yıldır yazı ve faaliyetleriyle yakından takip ediyordum. Özellikle zafer mecmuasındaki sımsıcak yazıları ateizmin küflü fikirlerine şimşek aydınlığı gönderiyordu. O kurtuluşun sırrına ermişti. En büyük nimetin ise sağlık değil iman olduğunu haykırıyordu. “İman olmadan sağlık olmaz. İmansız sağlık eğreti bir şey olur. İnsan yarı et, yarı metal robotlara benzer. Önce iman olacak. O iman zemini üzerinde sağlık kendiliğinden yeşerir” şeklindeki bu ölümsüzlüğü izah ediyordu. Haluk Nurbaki’nin çok geniş kültürü vardı. Bu kültürün üzerinde araştırmacı kişiliği, ilmi tecessüsü, sohbet yeteneği eklenmişti.

UĞUR İLYAS CANBOLAT
Ehl-i Beyt Nurbaki Hocanın dünyasında bir mihenk taşıdır. Nurbaki’ye göre nasıl telefon konuşmalarında “alo” demeden konuşmuyorsak, “mana ile de ‘Ali’ demeden konuşulmaz.” İlim şehrine varmak için o kapıdan girilir. Veda hutbesinde tüm mü’minlere bırakılan iki emanetten biri olan Ehl-i Beyte ne yazık ki yeterince sahip çıkılamıyor, çünkü yeterince bilinmiyor, tanınmıyor. Nurbaki Hoca hayatı boyunca Ehl-i Beyt dostu olmayı önemsemiştir. Nurdan Anneler kitabında Hz. Fatıma annemizi anlatırken bu konuya temas eder ve onların gönlündeki yerlerini vurgular. “Dualarımda Ehl-i Beyte” dost olanlara diye dua ederim. Ehl-i Beyte ilgisiz olanlara duamda yer vermem” der. Hz. Peygamberin gönlünde yer tutmanın O’nun şefaatine, rızasına ermenin Ehl-i Beyte sıcak durmakla mümkün olacağını söyler. Gönüllerde Sema adını taşıyan kitabının Hz. Dıhye’nin Sırrı bölümü bu açıdan çok önemlidir. Neden Ehl-i Beyt bu kadar önemlidir sorusuna doğru cevap bulmak isteyenler oraya bakabilirler.
Haber 7

Nur Talebeleri Haberleri