Çevrim içi olarak gerçekleştirilen açılış oturumuna Rektör Prof. Dr. Kazım Uysal, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, Güzel Sanatlar Fakültemizin Dekanı Prof. Dr. Levent Mercin, akademik ve idari personellerimiz ve davetliler katıldı.
PROF. DR. MERCİN: TEMAMIZI 'TÜRK KÜLTÜRÜNDE AİLE' OLARAK BELİRLEDİK
Açılış oturumunda ilk sözü alan gerçekleştiren Prof. Dr. Levent Mercin konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi ailesi olarak, içerisinde sanat, ekonomi, sosyoloji, eğitim, tarih, edebiyat, sağlık gibi bilim dallarına yönelik birçok konu başlığını içeren ve geleneksel olarak yapılması planlanan I. Uluslararası Aile Kongresi ile farklı alanlarda çalışma yapan akademisyen, sanatçı ve araştırmacıları bir araya getirmeyi hedefledik. Bilimsel, kültürel, sanatsal ve sosyal bir platform olan bu kongre ile aile çalışmalarına ilişkin bilgi ve tecrübe paylaşımının gerçekleştirilmesini amaçlıyoruz. Ayrıca kongre ile belirlenen konu başlıkları bağlamında bilimsel, kültürel, sanatsal ve sosyal etkileşimin aktif hale getirilmesi, disiplinler arası iş birliğinin geliştirilmesi, farklı bakış açıları ile yeni çalışma alanlarının oluşturulabilmesine katkı sağlanması, aileye ilişkin yapılan veya yapılmakta olan çalışmalara ve literatüre katkıda bulunulması beklenmektedir. Önemli sonuçların elde edilmesi umulan kongrede, aile ile ilgili konularda diğer ülkelerde yapılmış veya yapılmakta olan çalışmalara ilişkin bilgi paylaşımında bulunulması da hedeflenmektedir.
Geçmişten günümüze aile kurumunun yaşadığı değişim ve dönüşümü akademik düzeyde tartışmak, toplumsal sorunları ve bu sorunların aile kurumundaki etkisini ortaya koymak, aileye ilişkin konuları bilim, kültür, sanat ve sosyal açıdan irdelemek, aile kurumunun bir toplumun siyasal, ekonomik, kültürel, sanatsal ve sosyal açıdan önemine dikkat çekmek, konuya ilişkin farkındalık düzeyini arttırmak ve görünür kılmak için yapılan sanat eserleri ile tasarımları sergilemek gibi bir dizi amacı olan bu kongrenin, bu yılki teması ' Türk Kültüründe Aile' olarak belirlenmiştir.
"EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜR EDİYORUM"
Yaklaşık bir yıl önce bir fikir olarak başlayan daha sonra Sayın Rektörümüzün takdirleri ile hayata geçen ve 47 adet bildiri sunumu ile gerçekleşecek olan kongrede 50 adet sanat ve tasarım eserinin de sergilenmesine olanak sağlanmıştır. Sergiye gönderilen ve jüri elemesinden geçen eserleri ailekongresi. org sitesinde bulunan sergi sekmesi altındaki sanal sergi ortamında gezip görebilirsiniz.
Kongrede emeği geçen Prof. Dr. Kazım Uysal ile kongrenin yürütme, tasarım ve tanıtma kurulu üyelerine ve akademisyenlerimize teşekkürlerini ilen Prof. Dr. Mercin, sözlerini "Son olarak düzenlediğimiz kongreye katılarak aile olgusunun önemini bir kez daha vurgulayacak olan çok değerli araştırmacılarımıza ve katılımcılarımıza en içten duygularla teşekkür ederim. Saygılarımı sunuyor herkese iyi günler diliyorum" diyerek tamamladı.
PROF. DR. UYSAL: AİLE, SOSYAL HAYATIN ESASIDIR
Kongre için bir açılış konuşması videosu hazırlayan Rektörümüz Prof. Dr. Kazım Uysal, konuşmasında şunları söyledi:
Kıymetli katılımcılar, Üniversitemizin Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından "Türk Kültüründe Aile" teması ile düzenlenen 'I. Uluslararası Aile Kongresi' açılış paneline hoş geldiniz. Kongreye emeği geçen başta GSF Dekanımız Sayın Prof. Dr. Levent Mercin hocama, çalışma arkadaşlarına ve akademik olarak destek veren herkese teşekkür ediyorum. Aile ve kadın ile ilgili problemlerin arttığı bu günlerde böylesine anlamlı bir kongre düzenlemekten son derece memnun olduğumu ifade etmek istiyorum. Kongrenin başarılı geçmesini ve hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.
Toplumları ve milletleri ayakta ve diri tutan aile kurumudur. Ailenin zarar görmesi demek toplumun ve neticede milletin zarar görmesi demektir. Aile, sosyal hayatın esasıdır. Aile, neslin devamının ve milletinin bekasının vesilesidir. İnsan mutluluğunun ve toplum huzurunun esasıdır. Aile, sadece dünya hayatında değil ahiret hayatında da devam eden kutsal bir yapıdır. Toplumda aile, canlıda hücre gibidir. Canlıda en küçük yapıtaşları olan hücreler bozulunca kanserli doku ve organlar meydana geldiği ve canlıyı öldürdüğü gibi toplumun yapıtaşları olan aile bozulunca da sosyal hayat ifsat olur, milletler hastalanır ve yok olur. Güçlü aile yapısının ana direği de kadındır. Türklerin medeniyetin beşiği olan bu topraklarda yerleşmesinde ve varlığını yüzyıllarca devam ettirmesindeki ana unsur güçlü bir aile yapısıdır. Türk toplumlarında kadın, tarih boyunca hep saygındır, hep eşinin yanında durur ve hayatın merkezinde yer alır. Kadın hakları konusunda biz, birçok milletlerden daha iyiyiz ve daha öndeyiz. Türk toplumunda kadın, gerekirse eşi ile birlikte tarlada çalışır, gerekirse cephede savaşır.
"KADINI GÜÇLÜ YAPMANIN YOLU ULVİ MEZİYETLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRMEKTEN GEÇER"
Türk İslam Dünyası son yıllarda materyalist felsefenin ve materyalist felsefe üzerine kurulmuş Avrupa medeniyetinin etkisi altındadır. Bildiğiniz gibi materyalist felsefe, Türk İslam medeniyetine tamamen zıt prensipler üzerine inşa edilmiştir. Materyalist felsefe ve Avrupa medeniyeti bir yaratılış gerçeği olan cinsiyet farklılığını kabul etmez. Bu çarpık anlayış kadın ve erkeği mutsuz, toplumları perişan etmiştir. Bizim medeniyetimiz kadının erkeğe, erkeğin kadına benzemesini tasvip etmez, hoş karşılamaz. Allah kadını ayrı, erkeği ayrı yaratmıştır. Allah kadına ayrı, erkeğe ayrı anatomik ve fizyolojik özellikler vermiştir. Yarattığı özelliklere uygun da görevler yüklemiştir. Türk İslam medeniyeti kadın ve erkeği eşit kabul etmediği gibi birbirlerinden üstünlük fikrini de kabul etmez. Üstünlüğün takvada olduğunu kabul eder. Bazen saliha bir kadını erkeklerden çok yüksek görür. Kadına ana olarak bakar ve derecesini öyle yükseltir ki; cenneti ayaklarının altına serer. O halde kadını güçlü ve saygın yapmanın yolu, materyalist felsefenin iddia ettiği gibi kadını erkeğe benzetmeye çalışmak ve kadını dünyada değerli olan sureti, cinselliği ve kazancı açısından değerlendirmek değildir. Kadını güçlü ve saygın yapmanın yolu, Türk İslam medeniyetinde olduğu gibi kadını ahlak güzelliği, insaniyeti ve analığı gibi ulvi meziyetleri açısından değerlendirmektir.
Materyalist felsefe kadının cinselliğini ön plana çıkarır ve görünür yapar. Kadın cinselliğini hoyratça istismar eder. Kadını ticari bir metaa dönüştürür ve kadın şahsiyetini rencide eder. Türk İslam medeniyetinde ise kadının cinselliği ön plana çıkarılmaz. Bilakis gizlenir ve örtülür. Kadının cinselliği yerine insaniyet yönü ön plana çıkarılır. Kadına cinselliğine göre değil insaniyetine göre değer verilir. Takdir edersiniz ki; kadının cinselliği ve suret güzelliği ömür boyu devam etmez. Bundan dolayı materyalist felsefe; yaşlı kadınlara değer vermez, yalnız bırakır. Halbuki kadının yaşlılık dönemi, fiziki olarak en çok yardıma ve ilgiye muhtaç olduğu, fikir ve tecrübe olarak da en çok istifade edileceği dönemdir.
"MATERYALİST FELSEFE KADINA BEDEN GÜZELLİĞİ İÇİN DEĞER VERİR"
Bizim medeniyetimizde kadın, fiziki yapısı ile değil, kazancı nispetinde değil, atfedilen manevi değerinden dolayı güçlüdür. Kadın öyle güçlüdür ki; evlat isyan etmez, 'öf' bile demez. Kadın öyle saygındır ki; erkekler bile saygınlığını ve makbuliyetini kadına verdiği değerden alır. İki cihan güneşi, insanlığın medar-ı iftiharı Peygamberimiz (sav. ) erkeklere hitaben 'Sizin en hayırlınız, kadınlarına iyi davrananlardır' buyurur. Materyalist felsefe ise her hususta olduğu gibi kadına da maddeci bir gözlükle bakar. Materyalist felsefeye göre kadının değeri dünyada değerli olan vasıfları nispetindedir. Materyalist felsefeye göre kadının gücünü; yaptığı işi, oturduğu koltuğu, elde ettiği kazancı belirler. Bu dünyevi vasıfların da sonu yoktur. Her zaman daha iyisi ve daha çoğu vardır. Bundan dolayı saygınlığı ve değeri dünyevi kazanımlarda arayan insanlar daima nisbi bir açlık ve yoksulluk içindedirler. İşte bunun içindir ki, günümüz maddeci insanları, özellikle kadınları gerçek saygınlığı ve zenginliği bulamadılar.
Türk İslam medeniyetinde eşler arası bağlılık, ebedi arkadaşlık duyguları ile pekişir. Kadın, yaşlansa ve çirkinleşse de ahirette ebedi bir gençliğin ve güzelliğin verileceği düşünülür. Ebedi alemdeki birliktelik ve arkadaşlığın bu dünyadaki sevgi ve bağlılıktan geçtiğine inanılır. Materyalist felsefe ise sadece dünya hayatını düşünerek kadına bakar, güzelliği ve cinselliği için değer verir. Bu özellikler ise kalıcı değil, geçicidir. Bundan dolayı kadına sadece dünyada geçerli hususiyetler için değer veren insanlar arasında geçimsizlikler ve boşanmalar çoktur. Materyalist bakışta aile dünyevidir. Ailede kadın ve erkeği dünyevi bağlar bağladığı için ve bu bağlar özellikle ihtiyarlıkta zayıfladığı hatta koptuğu için birliktelikler ve arkadaşlıklar da uzun sürmemekte, aile uzun süreli devam etmemektedir. Bu durumdan da en çok etkilenen kadınlar ve çocuklar olmaktadır.
"GÜZEL SANATLAR FAKÜLTEMİZİ KUTLUYORUM"
Türk toplumlarında kendi medeniyet prensipleri hakim olduğu nispette kadın mutlu ve saygın, çocuklar huzurlu, aile bağları sağlam, sosyal hayat güzel, millet diri ve güçlü olmuştur. Türk İslam medeniyeti prensipleri zayıfladığı ve materyalist felsefe yaygınlaştığı nispette de kadın mutsuz ve değersiz, çocuklar huzursuz, aile bağları zayıf, sosyal hayat problemli, millet zayıf ve güçsüz olmuştur. Tarih buna şahittir.
25 Kasım Kadına Şiddetle uluslararası mücadele günü münasebeti ile 'Kadına Şiddete Karşı Bir Adım da Sen at Uluslararası Afiş, Kısa Film ve Karikatür Yarışması' düzenledik. 108 ülkeden 4 binin üzerinde eserle katılım oldu. Fakültemiz şimdi de Türk Kültüründe Aile teması ile I. Uluslararası Aile Kongresi ve Uluslararası Jürili Karma Sergi etkinliği düzenliyor. Gayretlerinden ve başarılarından dolayı başta GSF dekanımız Sayın Prof. Dr. Levent Mercin Hocamı ve çalışma arkadaşlarını tebrik ediyorum. Sözlerime son verirken tüm katılımcılara tekrar hoş geldiniz diyor, herkesi sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyor, kongrenin ve panelin faydalı olmasını niyaz ediyorum.
PROF. DR. KÖSE: AİLE KURUMU BÜTÜN DÜNYADA CİDDİ BİR PROBLEME ANILIYOR
Etkinliğin açılış oturumuna konuşmacı olarak katılan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse de düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi:
Hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum. Sempozyumumuzun hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum. Böyle bir sempozyumu tertip eden, başta Kazım Uysal olmak üzere emeği olan herkese teşekkür ediyorum. Önemli bir konuyu ele alıyoruz. Bütün dünyada gerçekten ciddi şekilde problem olarak önümüzde duran bir kurumu konuşuyoruz. Özellikle evlenmelerin azaldığı, evlenme yaşının yükseldiği, boşanmaların arttığı bir trendde aileyi konuşuyoruz. Batılı ve doğulu sosyologların tespitlerine bakılırsa egemen kültürün ailesiz toplum, nikahsız birliktelik, cinsiyetsiz insan gibi bir takım projeleri hayata geçirdiği iddia edilen bir dönemde yaşıyoruz. Gündemdeki konulara bakarsanız bunların en azından gerçekliğinin olduğunu anlayabilirsiniz. Türk kültüründe aile temalı konuyu konuşurken özellikle kendimize baktığımızda, ben hala bizim ailemizin dünyadaki eğilimlere bakıldığında çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Evet, bizim de bazı sorunlarımız var. Olmalı da, belki bu sempozyumlarda bunları tartışacağız, çözüm önerileri ortaya koyacağız, belki de hükümetin politikalarına bu konuda katkılarda bulunacağız. Elbette sorunlarımız var ancak çözümsüz değil. 2019 yılında 542 bin küsur evlilik olmuş, 2020 yılında 487 bin evlilik olmuş. Boşanmalara baktığımızda 2019 yılında 156 bin küsur boşanma meydana gelmiş, 2020 yılında bu 135 bine düşmüş.
Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Aile sosyolojik toplumun örneklenme modeli olarak kabul edildiği için, aileyle ilgili sorunlar toplumu da ilgilendiriyor. Aileyi konuşmak demek, toplumu konuşmak demektir. Aile kendi içerisinde küçük bir devlettir, devlet o milletin büyük bir ailesidir. Devlet ailelerden oluşmaktadır. Devletten bir aile düştüğünde o devletten bir yapı taşı düşmüş gibi oluyor. Bu açıdan aile çok önemli. Aileyi bozduğumuz zaman sadece karı kocayı ayırmıyorsunuz, orada çocuklar var, anneler, babalar, dayılar gibi birçok akrabayı bozuyorsunuz. Aileyi konuşmak demek toplumu konuşmak demek, devleti konuşmak demek.
"BİZİM GELENEKLERİMİZDE ŞİDDET YOKTUR"
TUİK verilerine bakıldığında ilgisizliğin büyük bir seviyeye ulaştığı ve boşanmaların büyük seviyelerinin bu olduğu anlaşılıyor. O yüzden biz kendi aile bütünlüğünü korumak isterken kendi içerimizde ayrışmaya başladık. Mesela ev içerisinde odalar herkese ait iken kendimize ait bir takım alanlar oluşturduk. Kendimize özgü bir dünya oluşturduk. Boşanmalarda şiddetin öne çıktığı durumlar söz konusu. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bizim örf, adet, gelenek ve inancımızda şiddete yok yoktur. Bu din merhamet dinidir, nezaket ve zarafet dinidir. Peygamber efendimiz de bunun önderliğini yapmaktadır. Dolayısıyla bu noktalarda eksiğimiz var.
Ben aile ile ilgili yapılan tüm toplantı ve çalışmaları çok önemsiyorum. Bu toplantıyı tertip eden Kütahya Dumlupınar Üniversitesine, başta rektörümüz Prof. Dr. Kazım Uysal ve Prof. Dr. Levent Mercin'e ve bu toplantıya emek veren ve katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Toplantının başarılı olmasını niyaz ediyor hepinize saygılarımı sunuyorum.
Kongrenin açılış oturumu, moderatörlük görevini üstlenen DPÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Eren Kılıçkaya'nın kapanış konuşması ile sona erdi.