Kavga eden çocuklarına bakan baba bir yandan gülüyor,bir yandan şaşırıyor,bir yandan da kızıyor; Çocuk kardeşini şikayet ediyor; “Baba kardeşim benim oyuncağımı aldı,vermiyor.” Öbür kardeş, “biraz da ben oynayayım, hep o oynuyor” diyor.
Aslında bu duruma büyüyünce kendileri de gülecek ve gülüyor.
Bizden öncekilerde hep oynamış,gitmişlerdi.
Şimdi oradan da onlar bize gülüyorlar.
Dünde onlara gülüyorlardı.
Gelin kavga edelim!!!
Ne için? Kimin için?
Gülmek mi yoksa kendimize güldürmek için mi?
Değer mi?
Eğer evetse?
Hemen!!!
Geç gelir tez gider deyû safa çekme keder.
Âlemin hâli budur böyle gelir böyle gider.
İçinde bulunduğumuz dünya hayatında safa geç gelir tez gider. Hâlbuki elem sıkça uğrar biraz da zor gider. Dünya hayatının tabiatı o, çünkü ta işin başında “çamurumuz karışırken yağan kırk günlük yağmurun otuz dokuzu gam biri neşeydi” diye takviye ederler manayı.
Göz yum cihâna aç gözünü dem gelir geçer.
Sen göz yumup açınca bu âlem gelir geçer.
Ve şöyle devam eder şair;
Âdem oğlu âleme üryan gelir üryan gider
Nâle vü efgân ile giryân gelir giryân gider
İnsanoğlu dünyaya giyinmemiş olarak gelir ve öylece gider. Ağlaya ağlaya gelir ve yine ağlaya ağlaya gider.:
Hemân ağlayı geldim âleme ağlayı gittim ben.
San ol nilüferim kim suda bittim suda yittim ben
Gelirken de giderken de dökülen göz yaşlarıyla karşılandım ben.Hani nilüfer çiçeği vardır ya suyun içinde doğar ve yine oracıkta ölüverir. İşte ben de geldiğimde de yıkandım giderken de yıkandım, suda bittim suda yittim.
Ecel emelin önündedir.Emellerimiz sonsuza uzanmaktadır.Ecel ise emeller gerçekleşmeden gelir.
Hadiste: “İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar” buyurulur.
Uykuda iken köle de olsan,sultan da olsan,uyandıktan sonra birdir.
Hatta sultan olmanın uyanınca kaybı daha büyük ve elimdir.
Nitekim Behlül Dâna Harun Reşidin koltuğuna birkaç dakikalığına oturmuş ve uyuya kalmıştır.
Adamları apar topar döverek onu tahttan indirirler.
O sırada Harun Reşide dönerek adamlarından şikayetçi olduğunu söyler.
Sebebini sorduğunda,uykusunda Halife olduğunu,etrafında hizmetçiler bulunduğunu anlatınca gülen Harun Reşid’e;
“Neden gülüyorsun ki,seninkiyle benimkinin arasında ne fark var ki?”
“Ben gözüm açılınca tahtı kaybettim,sen ise gözün kapanınca tahtı kaybedeceksin.
Ağlamasının sebebini sorduğunda da;
“Ben biraz bu koltuğa oturdum,bu kadar dayak yedim.Acaba kim bilir sen yıllarca oturmaktasın,ne kadar dayak yiyeceksin?
İnsan oğlu ana rahminden dünyaya gelecek olduğu halde,şartlarda zahiren hazır olup engel olmamasına rağmen,düşük olabiliyor.
Bu durum bu dünyada giderken de söz konusudur.
Âhiret için düşükte olunabilir,sakat da…
Hangi güzel yüz vardı ki toprak olmadı..!
Hangi ceylan göz vardı ki yere akmadı..!!
Bu dünyadan hep gidenler,dünyayı geride ve dünyada bıraktılar.Dünyayı ve içindekileri yine içinde bıraktılar,yanlarına almadılar.
Dün gitti,yarında elimizde senet yok ki ona sahip olmuş olalım.Bu gün ise meçhul.Bu günü tamamlamak elimizde değil.Nitekim bu günü tamamlamadan ölümle giden milyondan fazla insan var.O halde zamanını bulunduğun an bil.