Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Türkiye'nin ve dünyanın içinde bulunduğu su risklerini paylaşmak amacıyla çevrimiçi bir toplantı düzenledi. Toplantıda karar vericiler, iş dünyası ve bireyler su kaynaklarımıza sahip çıkmaya davet edildi.
Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılı Küresel Risk Raporuna göre, önümüzdeki 10 yıl boyunca dünya ekonomisini etkileyecek ilk beş riskin bulaşıcı hastalıklar, kitle imha silahları ile iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve su krizini de kapsayan doğal kaynak krizi olduğunu belirtti.
Türkiye'nin su kaynaklarının da risk altında olduğuna dikkat çeken Bayar "Son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından sağlıklı yapısını kaybetti. Bir başka deyişle 3 Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor. Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken" dedi.
"Susuzluk riskini daha ciddi ve sistemli bir şekilde ele almak zorundayız"
İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya’nın dünyada su riski yüksek kentler listesinde bulunduğunu vurgulayan Bayar "Su kaynaklarının yönetiminde ve kentleşme, tarım, gıda, üretim, enerji gibi alanlarda doğayı göz ardı eden yaklaşımlar, hidrolojik müdahaleler ve sürdürülebilir olmayan uygulamalar karşısında susuzluk riskini daha ciddi ve sistemli bir şekilde ele almak zorundayız." ifadelerini kullandı.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı Küresel Tatlısu Programı Başkanı Stuart Orr, akarsular ve göllerin sadece barındırdıkları canlılar için değil insan için de yaşam kaynağı olduğunu hatırlattı.
Orr, WWF'in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi çalışmasına göre küresel ölçekte su riski yüksek şehirler arasında Türkiye'den 10 şehrin yer aldığını vurguladı.
İLKHA