Dünyanın gündemi İslâm… İster menfi ister müspet maksatla olsun İslâm’ın gündeme gelmesine öncelikle hayır yönüyle bakıyoruz…
Menfi vesilelerle gündeme gelmesini istemeyiz ama her halûkârda neticenin hayırlara vesile olacağını düşünüyoruz.
İslâm’ın aslına özüne hiçbir provakasyon gölge düşüremez…
Kur’an ilk nazil olduğu tazeliği ve orijinal şekliyle hükümfermadır çok şükür…
Rol model aldığımız Peygamberimiz’den (asm) sadır olan Hadis-i şerifler ve sünnet-i seniyyesi de bugün yaşanmış gibi herkesin erişebildiği kaynaklar olarak istifade ediliyor.
Kur’an’ın bu zamana hitap eden mucize-i mâneviyesi Risale-i Nurlar orijinal metin olarak herkesin istifade edebildiği milyonlarca insanın imanını kurtulmasına, kuvvetlenmesine vesile oluşu dünya çapında umumun istifadesinde…
Bundan 60 yıl önce 600 bin nüsha elle yazılmış, çoğaltılmış. Dile kolay… Bugüne kadar ne miktar basılıp dağıtımı yapıldığı bilinmiyor.
Birileri böyle aşılamayan eserleri güya aşmak istemiş tahrif etmeye tevessül etmiş diye rivayet var…
Risale-i Nurla muaraza edilemeyeceğini duymamış olmalılar… Risale-i Nur Kur’an’a bağlı Kur’an arşa bağlı… Kimin haddi var ki arşa çıkıp o bağı çözebilsin?
Günlük hadiselerin içinde yer alan detaylar nazarları dağıtıp büyük resimdeki güzelliği perdelemeye çalışanlar olabilir.
Bir zamanlar evlerin yatak yüklüklerinde elle gizli yazılıp, samanlıklar, odunluklarda saklanan Risalelerin orijinal haliyle basılıp yayınlanmasını yasal müeyyide uygulama yetkisine sahip olan devlet mekanizması üstlenmiş. Bu hadise tarihi bir dönüm noktasıdır.
Teksir makinesiyle risale teksir edilebilmeyi “Nurların Bayramı” diye Üstad bu hadiseye nasıl karşı çıkar ya?
Ya buna sevinecek yerde “tekel mekel” bahanesi ile karşı çıkanların risalelerin tanınması, okunması gibi bir derdi olamaz. Risale-i Nur hareketinin geçmişi ve tarihini bilmiyorlar ve hatırlamak istemiyorlar… Yazık…
Bediüzzman’ın “Risaleler Diyanetin malı” denildiğinin henüz hayattaki şahitleri varken “tekel” nakaratını sakız yapanların maksadını anlamak mümkün değil…
Risale-i Nur’ları okuyan, bilen, istifade edenler için, Risale-i Nurlar için bir meşruiyet meselesi yoktur. Ancak avam-ı mü’minin ve Risale-i Nur’ların mahiyeti hakkında eskiden beri devlet mekanizması ile sakıncalı şeklindeki bir önyargının izalesi fevkâlâde önemli.
Bu da ancak diyanetin sahiplenmesi ile mümkün olabilir ve zaman alacaktır.
Diyanetin cami imamı olarak görevlendirdiği bazılarının “namaz kıldırma memurluğu” vazifesinden öteye geçemeyenlerin gözünde Risaleler yasak kitap sınıfında değerlendiriliyor. Zira cami murakıplarının denetim defterlerinde açıkça yazdıkları raporlar var. Cami kitaplıklarında dinle diyanetle âlâkası olmayan sayısız kitaplar yer alırken Risaleler gelince “cıs..!!! aman ha!!!” anlamındaki uygulamayı bizim mahallenin uzaylıları bilmiyorlar sanki.
“Devletin kontrolünde olursa yarın yasaklanabilirmiş… miş…”
Ya git Allah aşkına… Din adına her şeyin yasaklandığı devirlerden bu güne gelmiş, Dünyanın en ücra köşelerine ulaşmış ne kadar basılıp yayınlandığı bir eser nasıl yasaklanır ya?...
“Muhakkak maslahat mevhum mazarrata feda edilmez” (hakikat Çekirdekleri) hakikatı gereği mevcut uygulama sevindiricidir. Alkışlanmalı.
Artık Risale-i Nur umumun malı olduğu resmen tescillenmiştir. Herkesin sınırsız istifadesine sunulmuştur.
Bütün bu tartışmalara genel perspektiften bakarak Risale-i Nur ların gündeme gelmesine seviniyoruz. Konu TRT Haber’de uzun uzun haber yapıldı… Sevincimden ağladım…
Bediüzzaman Said Nursi, mahkemelerde muhakeme edilişi dahi tanınmaya vesile olduğu için hayırlara vesile oldu derken bu gelinen noktaya menfi yaklaşmanın arka planda gizli bir ajandanın olduğuna karinedir.
Meselenin bir de kader ve takdir yönüne bakmak lazım… Risale-i nur’un kerameti kendini muhafaza ediyor. Müellifinin de tasarrufunun olduğunu düşünenlerdenim. Seküler mantık, mutezile yaklaşımı ile hadiseler yorumlanamaz.
Bu süreç artık geri döndürülemez… Sürecin sahibi eserlerin müellifidir… Risale-i Nurlarla muaraza edenler iflah olmaz… Tahrif edenler de bu silleden nasibini almadan kapsam dışı kalamazlar… İster inanın ister inanmayın… Beşer zulmeden kader adalet eder biliyoruz.
Büyük Resim Ne diyor?
Şu “İstikbal inkılabat-ı içinde en gür seda İslâm’ın sedası olacaktır” İnşallah…
Avrupa İslamiyete hamiledir. İslamafobya sorunun Avrupa’nın ergenlik sivilceleridir. Tıkanmışlığın, çaresizliğin çırpınışlarıdır.
İslam Dünyası da;
“Eğer biz âhlak-ı İslamiyenin ve hakaik-i imaniyeyinin kemalatını ef’alimizle izhar etsek sair dinlerin tabileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki küre’i arzın bazı kıt’alarıve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler”(Hutbe-i Şamiye) sözünün gereğini yerine getirecek. Er geç bu şuura kavuşacağını ümit ediyoruz.