BATI MEDENİYETİ ÖNCE HASTA EDİYOR, SONRA TEDAVİ ETMEYE ÇALIŞIYOR
Panelde konuşan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanların Anadolu irfanına ve İslam bilgeliğine çok ihtiyacı olduğunu söyledi. “Günümüzde maddi refah yükseldi ama manevi refah düştü. Bunun her türlü kötü sonucunu görmeye başladık. Batı medeniyeti önce hasta ediyor, sonra tedavi etmeye çalışıyor. Romalıların taş yolları inşa etmesi gibi internet sayesinde bilgi yolları inşa etmemiz gerekiyor. Böylece hakikatleri hızlıca tüm dünyaya ulaştırabiliriz. Tembellikten kurtularak İslam’ın kadim bilgilerini tüm dünyayla paylaşacak yollar bulmalı, bilgiyi bu yollarla taşımalıyız. Bunu dert edinmek gerekiyor, heyecanını yaşamak gerekiyor.” dedi.
“İSLAM DÜNYASI’NIN HEKİMLERİ BUGÜNKÜ MODERN TIBBA YÖN VERDİLER”
El Razi, İbn-i Sina, İbn-i Rüşt’ün, 1385-1470 yılları arasında yaşamış Şerafettin Sabuncuoğlu’nun tespit, gözlem ve deneyimlerinin bugünkü modern tıbba çok önemli katkıları olduğunu hatta bazılarının hala önüne geçilemediğinin altını çizen Tarhan, bu âlimlerin insanlık tarihini etkilediğini de söyledi. İslam Dünyasının insan sağlığına bakış açısını da şu sözlerle ifade etti:
“Hıristiyan dünyası tedaviye önem veriyordu. Ama bunu yaparken bedeni ihmal edip, veba gibi hastalıklarının yayılmasına neden oluyor. O dönemde vebalı hastaların içine şeytan girdi diye yakıldığını bile biliyoruz. Ama Anadolu’daki Darüşşifalar ruh sağlığı bozuk olan kişilere insani bir yaklaşımla, tamamen doğal tedavilerle sağlık hizmet sunuyorlar. Mesela Hz. Muhammed’in (asm) ‘Ölümden başka her şey yalan’ sözü o dönemde tıp dünyasında önemli bir motivasyon sağlıyor. İslam dünyasında aromaterapi çok kullanılan bir tedavi yöntemi. Akıl hastalığı tedavisi için Bimarhane olarak bilinen hastanelerde modern tedavinin öncülüğünü atalarımız yapıyorlar. El Razi o günün şartlarında 840’lı yıllarda deneysel tıp ve gözleme önem veren bilgiler paylaşıyor, bunları kitaplarına taşıyor. Şerafettin Sabuncuoğlu İstanbul’daki veba salgınında ‘İyi ye, iyi uyu, uzaktan selam ver’ tavsiyelerini veriyor ve bugünkü dezenfektanın atası sirke ile ellerini yıkıyor. Bunlar çok kadim bilgiler.”
DÜNYANIN İLACI TEVHİD İNANCININ BİLGELİĞİ OLACAK
Değişimin gerekliliğinden bahseden Tarhan, “Osmanlı batınının yaşadığı Endüstri 1.0 devrimine ayak uyduramadı ve o zamandan itibaren bilimsel alanda gerileme başladı. O nedenle şimdi de acil önlemlerin alınması gerekiyor. Manevi hazine, bütün dünyanın ilacı; tevhid inancının bilgeliği olacak. Dinde yeni bir reforma ihtiyaç yok. Kur’an çok açık ve belli. Özü koruyarak, bir rönesansa ihtiyaç var. Yenilenme gibi yapmak gerekiyor. Eski gelenekler yerine yeni gelenekler oluşturulmalı. Çözüm olarak İlm-i Kelam’ın lise seviyelerinde anlatılması lazım. İslam'ın mistik yönüne odaklanan bir inanç ve felsefe sisteminden şaşmadan bilim ve bilgelikle yenilenmeliyiz. Gayret edip asr-ı saadet ruhunu canlandırmalıyız. Kapitalizmin komplikasyonlarını Kur’an-ı Kerim düzeltecek.” dedi.
DOÇ. DR. RANİA AWAAD: “DARÜŞŞİFALARDA TEDAVİ İÇİN BÜTÜN DUYULARA HİTAP EDİLİYOR”
Ziyaretinde Türkiye’deki 13 Darüşşifayı ziyaret ederek akışı yerinde görmek istediğini söyleyen Doç. Dr. Awaad, Stanford Üniversitesinde yer alan Dünyadaki ilk İslami Psikoloji Laboratuvarında Müslümanların zihin sağlığına odaklandıklarını ve İslamiyet geleneğini modern tıp ile birleştirerek köprüler kurduklarını ifade etti. Awaad şunları söyledi:
“Darüşşifalarda en başlıca gözlemim ruh sağlığı hastalıklarının bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması oldu. Hangi medeniyet olursa olsun farklı hastane tipleri var. İslam medeniyeti şifahanelerinin ise çok özel bir farkı var, bilhassa zihin sağlığına iyi davranmak üzerine kurgulanmış. Kur’an-ı Kerim’deki zihin sağlığından bahsedilen bölümleri de düşünürsek, buralarda hastalara çok önem verildiğini söyleyebiliriz. Çünkü ilmi ve Kur’an’dan alınan bilgileri harmanlıyorlar. Bu şifa merkezlerinden öğreneceğimiz çok şey var. Örneğin açık avlu düzeni, girişlerinde yer alan çeşmelerin oluşturduğu su sesi adeta müzik terapinin bir örneği. Günümüzde sağlık sistemi daha çok farmakolojiye odaklanıyor ama Darüşşifalarda bütün duyularınıza hitap edildiğini görüyorsunuz. Yeşillikler içinde olması, ilaçların hazırlandığın eczanelerin olması, orada yetişen bitkilerin bu ilaçların yapımında kullanılması, beslenme uzmanlarının ve özel mutfakların olması sağlığı bütüncül olarak ele almaları açısından çok etkileyici. Hasta olanlara nasıl özen gösterilmiş onu görüyoruz. Biliyorsunuz görmek inanmaktır.”