Hacı Bektaş’ın Türbesinde
Daldım bir düşe
Teşrif etti Mevlana
Dedi ki Yunus’u dinle
Döndüm Yunus’a
Yunus yok yerinde
Kapısına levha asmış
“Beni bende demen, ben bende değilem
Bir ben vardır bende, benden içeru”
Ben ararken beni bende
Kendimi buldum sende
Öznemi kaybettim ama
Özümü buldum sende
Seyredince dünyayı senin gözünden
Anlar oldum tüm canlıların özünden
Bir köpeğin gözünden
Bir çiçeğin renginden
Bir güzelin yüzünden
Seni görür oldum
Seni sevince anladım
Bitkiye eş, hayvana kardeş,
Muhammed’e (asm) dost olduğumu
Bendekinin post olduğunu
Hayat bir oyun
Kader bir bilmece
Sorduysam da çözenlere
Söylemeden gittiler…
2008 yılında yazılan bu şiir Ayetler, Bediüzzaman ve Mevlana’nın sözleri ile Ali Ünal ve Bahaeddin Sağlam’ın yorumları ile anlam kazanmaktadır:
“Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (Enam 6:32)
“Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanır ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O size mükâfatınızı verir ve sizden mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez.” (Muhammed 47:36)
İnsan maddi yapısı itibariyle bitkisel, nefsi itibariyle de hayvani bir küçük parça, önemsiz bir birey, fakir bir mahlûk, zayıf bir hayvandır. Akıp giden dehşetli varlıkların dalgaları içinde çalkalanıp gitmektedir (Sözler, s.440).
“İnsan baba beliyle ana rahmine gelmeden önce hayvan, bitki ve cansızlar âleminde dağınık bir haldeydi. Ondan önce unsurlarda, ondan önce tabiatlarda, ondan önce göklerde, ondan önce Tanrı bilgisindeydi; bilgide sabit olmadan önce de Mutlak varlıktı” (Mevlana, Fîhi Mâ-Fîh, A. Gölpınarlı s.258).
Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim; Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı birden isterim (Bediüzzaman, Sözler, s.639)
Bir gün bende Allah Teala’nın nurunu insanlarda göreyim diye bir arzu uyandı. Sanki denizi damlada, Güneşi ise zerrede görmek istiyordum (Mevlana; O.N.Topbaş, Bir Testi Su, s.267)
Saf ışık da diyebileceğimiz ilk yaratılış mertebesi Ceberût, Melekût gibi âlemlerle devam etmiş, melekler nurdan yaratılırken, daha sonra, kainat dumansız ve içe işleyen (radyoaktif enerji?) halindeyken, bundan da cinler yaratılmıştır. Yaratılış yayı yeryüzüne indiğinde, Cenab-ı Allah, elementlere vücut vermiş, elementler bitkilere, bitkiler hayvanlara ve hayvanlar insana ilk menşe’ olmuştur. (Ali Ünal, Kur’ân’da Temel Kavramlar, s. 191)
Âdemiyeti Mevlana biliyor ama bazılarının imanını kaybetmesinden korktuğu için meseleyi fazla açmamış. Bediüzzaman da her şeyi fazla açmamış, sınırlı vermiş; ama şöyle diyor 28. Mektup’ta “Beşerin başı vahşidir” ve 8. Söz’de “Hayat ağacı bir tanedir, her tür bir daldır” 16. Sözde de “Her şey evrimleşerek yaratılmıştır” deniliyor. Mesnevi’de de “İnsanlık hayvanlıktan terakki ederek Âdem oldu” diyor. Filibeli Ahmet Hilmi’de de var bu görüş. Âmâk-ı Hayal kitabına bakabilirsiniz.
Hayat ağacı deyimi vardır dini terminolojide. Hayat ağacı tüm hayatı ve canlıları temsil eder. Bediüzzaman ve Filibeli kabul etmiyor türden türe geçişi. Bunda alt türler var. Bir de üst türler var. Tıpkı bir ağacın kökten çıkıp dallara yarılması ve o dallarında küçük dallara ayrılması gibi canlılar kök türlerden geliyor ve ayrılıyor. Biz mesela maymundan gelmedik. Alt tür olarak ortak bir atamız var. Onlar ayrı, biz ayrı geliştik. Bu materyalistlerin dediği gibi tesadüfle olmuş bir şey değil. Bu, Allah tarafından programlanmış bir yazılım, her aşaması O’nun programı dâhilinde gerçekleşmiş bir tekâmül, bir program! (Nokta dergisi tarafından Bahaeddin Sağlam ile yapılan ama yayınlanmayan “Âdem ve Evrim” başlıklı söyleşiden alınmıştır.)