Bismillahirrahmanirrahim
Adâvet etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref’ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmârene ve hevâ-i nefsine adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü’minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen, kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete lâyıktır. Öyle de, adâvet hasleti, herşeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır.
Eğer hasmını mağlûp etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü, eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd eder. Zâhiren mağlûp bile olsa, kalben kin bağlar, adâveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedâmet eder, sana dost olur.
اِذَاۤ اَنْتَ اَكْرَمْتَ الْكَرِيمَ مَلَكْتَهُ - وَاِنْ اَنْتَ اَكْرَمْتَ اللَّئِيمَ تَمَرَّدًا (1)
hükmünce, mü’minin şe’ni, kerîm olmaktır. Senin ikramınla sana musahhar olur. Zâhiren leîm bile olsa, iman cihetinde kerîmdir. Evet, fena bir adama “İyisin, iyisin” desen iyileşmesi ve iyi adama “Fenasın, fenasın” desen fenalaşması çok vuku bulur. Öyle ise,
وَاِذَا مَرُّوا باِللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا - وَاِنْ تَعْفُوا وَتصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ (2)
gibi desâtir-i kudsiye-i Kur’âniyeye kulak ver. Saadet ve selâmet ondadır. (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup)
1) İyi ve izzetli birine iyilik edersen, onu elde edersin. Kötü birine iyilik edersen, o daha da azar. (Bu beyit Mütenebbi’ye aittir. bk. el-Orfü’t-Tayyib fî Şerhi Dîvâni’t-Tayyib, s. 2:710.)
2) “Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.” Furkan Sûresi, 25:72.“Eğer onları affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, şüphesiz ki Allah da çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.” Teğabün Sûresi, 64:14.
Bediüzzaman Said Nursî
SÖZLÜK:
adâvet : düşmanlık
aksülâmel : ters tepki
cihet : yön, taraf
desâtir-i kudsiye-i Kur’âniye : Kur’ân’ın kutsal prensipleri
düstur : kural, prensip
ehl-i kin : kin güdenler
fenalık : kötülük
hâlis : içten, samimi
hasım : düşman
hevâ-i nefs : nefsin gelip geçici arzu ve istekleri
husûmet : düşmanlık
ıslah : düzeltme, iyileştirme
idame etme : devam etme, ettirme
ikram : bağış, iyilik
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği birşeyi inkâr eden kimse
kerîm : şerefli, cömert, ikram sahibi
leîm : mayası bozuk, kötü, kınayıcı
mağlûp etme : yenme, galip gelme
muhabbet : sevgi
mukabele etme : karşılık verme
musahhar : boyun eğen, emre uyan
muzır : zararlı
mü’min : iman etmiş, Allah’tan gelen herşeye inanan
nasihat : öğüt
nedâmet : pişmanlık
nefis : insanı eğlenceye, zevkli ve lezzetli şeylere sevk eden güç, duygu
nefs : kişinin kendisi
nefs-i emmâre : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti
ref’ : kaldırma
saadet : mutluluk
selâmet : esenlik, güven
şe’n : özellik, belirleyici nitelik
tecavüz etme : haddi aşma, ileri gitme
tezayüd etme : ziyadeleşme, artma
vuku bulma : meydana gelme
zâhiren : görünürde
zındık : dinsiz
ziyade : çok, fazla