Düşünce iklimi: Kuyruğu kopuk, kaybolan kedi

Habip ARTAN

Kuyruğu kopuk bir kedimiz vardı, bize misafir olarak gelmişti, yaklaşık üç yıl boyunca misafirliği devam etti. İlk zamanlarda, mevsimin kış olması, yaralı olması nedeniyle sokak kedisi olmasına rağmen bir süre eve aldık. Veteriner hekime tedavisini yaptırdık. Cins bir kedi olmasına rağmen doğal olarak dışarıya alıştığı için sık sık gider, en uzun iki-üç gün sonra yeniden gelirdi. Daha sonraki yıllarda sağlığı düzeldiği için apartman içinde ve havanın durumuna göre dışarıda tur atar, acıkınca, hastalanınca veya hava çok soğuk olunca kapımızı çalar (aynen kapı tokmağını kendi ayağıyla vururdu), tayinini ve rızkını temin ederdi. O da Rabbine şükrederek yaşardı.

Günün birinde kayboldu, tam bir ay bulamadık, meğerki bir araca binerek başka bir mahallede kaybolmuş. Bir ay sonra evde onunla en çok ilgilenen evladımız hiç uğramadığı farklı bir semtteki eczaneye ilaç almak için gidince onu dönercinin önünde görmüş. “Boncuk sen misin, nerede kaldın” deyince sevinçle üzerine atılmış. İlacı almadan hemen o sıcakta kediyi almış ve evin yolunu tutmuş. Hani derler ya, ‘dağ dağa kavuşmaz ama insan insana kavuşur’ misali kedimiz evini yeniden bulmuştu.

Aradan bir yıl geçtikten sonra sokak kedilerinden kendisine bulaşan amansız ve tedavisi bir o kadar zor olan FİP (kedi koronası) hastalığına yakalanmıştı. Neticede hayvan hastanesine götürmemize rağmen yapılacak bir şeyin olmadığını belirterek ölümünü beklemiş olduk. Aradan 20 gün geçtikten sonra o da her canlı gibi ölümü tadarak bu dünyada nasibi kadar yaşadı ve ebedi aleme göçmüş oldu.

Annesi ölen yavru kediler

Neticede her mahlûk gibi hayvanlar da bir şekilde insanlar gibi olmasa da sosyal bir varlık sayılır. Çoğalıyor, ölüyor, hasta oluyorlar. Karşımızdaki komşu apartmanda daha önce iletişim içinde olduğumuz, hayatını sürdüren sokak kedisinin üç yavrusu olmuştu. Daha bir aylık bile değillerdi. Anaları bir arabanın altında ölünce yavrular çaresiz kaldı. Birisi birkaç gün içinde öldü. Diğer ikisine de evimizin anası annelik etmeye başladı. Muntazaman günde iki kez yemeklerini ve sularını verir kontrol ederdi. Yetim kalan yavrulara tam sekiz ay boyunca baktı. Aralarındaki iletişim o dar güçlü idi ki yavrular, kendisini gelir gelmez aynen saatinde tanır ve büyük bir sevinçle onu karşılarlardı. Biri dişi diğeri erkek olan kediler sokak kedisi olmalarına rağmen gerçekten cins ve asil kedilerdi.

Rabbim ne güzel, hikmetli yaratmış. Onların mırmırları, ‘Ya Rahim, Ya Rahim’ fısıltıları gibi adeta kulağa geliyordu. Maşallah, baktıkça insan kendisini tefekkür deryasında buluyordu. Bir müddet sonra kedilerden birisi hastalığa yakalanmış olmalı ki bize gelmiyor, yemeğini almıyordu. Küsmüş müdür nedir derken sebebini bir veteriner hekime götürünce anlamış olduk. Meğerki o da FIP hastalığına yakalanmıştı. Aradan iki hafta geçtikten sonra diğer kardeşine de bulaşmıştı. O da kardeşi gibi ele gelmemeye ve yemek yememeye başladı. Neticede aradan 15 gün geçtikten sonra her ikisi de aynı günde öldüler.

Daha önceleri kedi ve hayvanlar ile bu kadar iletişimim olmamasına rağmen onların sayesinde hayvanlar dünyasını da sevmiş olduk. Şunu da ilave etmem gerekirse, sokak kedilerinin en birinci ölüm nedenleri arasında FİP hastalığı gelmektedir. Bu hastalık hayvanlardan insana bulaşmıyor ancak belirtileri aynen insanlarda olan Covid-19 (korona virüse) benziyor. Tedavisi çok uzun, zor ve pahalı. Eğer kediyi besleyecekseniz daha küçük iken aşılarını yaptırmalı ve ondan sonra dışarıda değil de evde bakmalı ve beslemeli. Aksi takdirde sokak kedilerinden çabucak bu hastalığı kapmaları mümkün olabiliyor.

Kalın sağlıcakla.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.