Dünya kirlendi, beşeriyet kirlendi.
Ahir zamanın dehşeti içinde vicdanlar kirlendi Efendim.(ASV)
Nefisler, kral vaziyetini aldı.
Bedenler efendi hükmüne geçti.
Ruh ve akıl, hazların ve zevklerin hizmetkârı derecesine düşürüldü.
Onurlar zedelendi.
Menfaat o kadar ön plana geçti ki, onur ve şahsiyet küçük bir maddi menfaat için kolayca feda edilir hale getirildi.
Kalpler, dünyevi ve fani menfaatler için daha hızlı, daha heyecanlı bir şekilde çarpar oldu.
Biz küçüldük Efendim. (ASV)
Bir çoğumuz kayboldu, görünmez olduk.
Ahir zaman; oyununu ve fitnesini çok dehşetli oynadı üzerimizde.
Kendimizi, çevremizi, neslimizi tanıyamaz olduk.
Biz, biz olmaktan çıktık Efendim.(ASV)
Dehşetli bir fırtına estirildi üzerimize.
Çoğumuz sebat edemedik yerlerimizde.
Etrafa, sağa sola savrulduk.
Değerlerimiz, paha biçilmez hasletlerimiz, onur ve vicdanımız, zamanın çarşısında, çok az müşteri bulur hale geldi.
Bizler de çok kirlendik.
Çok kirlettiler bizi.
Neslimizi, ümmeti.
Senin dinini ve terbiyeni beşeriyetten tamamen kaldırmak ve insanları madde ve nefislerin esiri yapmak için, dehşetli planlar uygulamaya konuldu yeryüzünde.
Sinsice, zalimce ve dessasça saldırdılar bütün değerlerimize, inancımıza.
Evlerimiz, işlerimiz kirlendi.
Bizler farklı haletlere ve hüviyetlere büründük, ne kadar zamandır.
Senin rahmet ve şefkatin bütün insanları sarmıştı, hepsine yetiyordu, hepsine ulaşıyordu.
Hani sen bizim için en büyük rehberdin?
En güzel numuneydin bizler için.
Mutlak kılavuz ve yol gösterici sen olacaktın, biz hayrette kalmış çaresizlere.
Bizler şaşırdık, yolumuzu kaybettik.
Şaşırdığımızı bile unuttuk çoğu zaman.
Çaresizliği, bizlere çare diye benimsettiler.
Çıkmazları, yol diye tarif ettiler bizlere.
Ruhumuzu esir almaya çalıştılar.
Vicdanlarımızı, nefislerin emrine vermek için sistemli ve planlı bir şekilde üzerimize saldırdılar.
Adiyyattan birer mergup metaya dönüşen günahları işlerken, kızaracak ve mahcup olacak yüzlere hasret kaldık çok zamandır.
Senden, senin nurundan, senin terbiyenden uzaklaştıkça, karanlıklar sardı etrafımızı, vicdanımızı, ruhumuzu.
Senin terbiyen ile terbiyelenmek, senin boyan ile boyanmak için gösterdiğimiz gayretler, yeterli olacak mı?
Sana çok muhtacız, yeniden Nurunla nurlanmaya ve yeniden var olmaya şiddetle ihtiyacımız var.
Biz hep seni arıyoruz.
Zaman ahir zamandır Efendim.(ASV)
Biz zayıf ve aciziz.
Himmetine ne kadar da muhtacız.
Etrafımızda yanan yürekler var.
Ateşlerde kavrulan yüreklere bir su döken bulunmuyor çoğu zaman.
Feryatlar ve figanlar, çaresizliğin kıskacında kaybolup gidiyor.
Küfrün ve sefahatin dehşetinde boğulan ve nefes alamayan insanların bir çoğuna elimiz yetişmiyor.
Biz gayretimizin çoğunu fani ve fena zevklere ve mahbuplara yöneltiyoruz.
Yanlışlara saplanıyor, hak diye batılı savunuyoruz zaman zaman.
Mümin kardeşlerimize sırt çevirmeyi bir marifet ve hakikat diye anlatanlar çıkıyor içimizden.
Zalimlere ve katillere meyletmenin cevazını arıyoruz utanmadan ve arlanmadan.
Ateşin sardığını ve yaktığını fark etmeyenler bile oluyor etrafımızda.
İçimizdeki beyinsizler yüzünden, bizleri helak etmemesi için Allah’a yalvarmayı bile unuttuğumuz oluyor.
Yaban sesler, her türlü çalışma ve gelişmeye rağmen hala gür çıkıyor.
Biliyorum, sen ahir zamanın bu dehşeti içinde Allah’ın ipine sarılmaya ve sancak-ı şerifinin altından ayrılmamaya çalışan biz ahir zaman müminleri ile şiddetle alakadarsın.
Fakat bilemiyorum, biz bu alakayı ne kadar hak ediyoruz Efendim? (ASV)
Her şeye rağmen İlahi rahmetten ümidimizi kesmedik.
Bizim ilacımız sensin Efendim.(ASV)
Bizim dermanımız sensin.
Bizim varlığımız sana bağlı.
Bizim onurumuz seninle olur.
Sen medet etmezsen, sen merhamet elini uzatmazsan biz mahvoluruz.
Günahlarımız ile mahcup ve boynu bükük bir şekilde İlahi rahmet ve inayeti intizar ve ümit ediyoruz.
Senin şefkat ve şefaat dergâhına yüz sürüyoruz.
Boynumuz kıldan incedir Efendim.(ASV)
Bizim başımız önde, kollarımız bağlı, gözlerimiz yaşlı, pişman ve perişan bir haldeyiz.
Bir tebessümün, bütün varlığımızı yeniden diriltir ve yeniden canlandırır.
Elini uzatır mısın Efendim? (ASV)
Senin şefaatine mazhar olarak, arşın gölgesinde sığınacak bir yer bulacak mıyız?
Gidecek başka kapımız yok, sığınacak başka dergâh yok hayatımızda.
Eğer sen şefkat etmezsen, bu hayret vadilerinde bizler kimsesiz ve çaresiz bir şekilde kalmaya devam ederiz.
Bizler sana layık olamadık.
Fakat sen günah ve hatalarımızla bizi kabul eder misin?
Bu senin şanındandır.
Çok pişmanız Efendim. (ASV)