Bismillahirrahmanirrahim
İnsan ise, eğer dalalet ve gaflete düşmüş ise, hazır lezzetine geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen endişeler o cüz'i lezzeti cidden acılaştırıyor, bozuyor; hususan gayr-i meşru ise bütün bütün zehirli bir bal hükmündedir. Demek hayvandan yüz derece, lezzet-i hayat noktasında, aşağı düşer. Belki ehl-i dalaletin ve gafletin hayatı, belki vücudu, belki kainatı, bulunduğu gündür. Bütün geçmiş zaman ve kainatlar, onun dalaleti noktasında madumdur, ölmüştür; akıl alakadarlığıyla ona zulmetler, karanlıklar veriyor. Gelecek zamanlar ise, itikadsızlığı cihetiyle yine madumdur ve ademle hasıl olan ebedi firaklar, mütemadiyen onun fikir yoluyla hayatına zulmetler veriyorlar.
Eğer İmân hayata hayat olsa, o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar, imanın nuruyla ışıklanır ve vücud bulur; zaman-ı hazır gibi, ruh ve kalbine, İmân noktasında ulvi ve manevi ezvakı ve envar-ı vücudiyeyi veriyor. Bu hakikatin, İhtiyar Risalesinde, Yedinci Ricada izahı var; ona bakmalısınız. [Kastamonu Lahikası]
Bediüzzaman Said Nursi
Sözlük:
dalalet: Hak ve hakîkatten, dinden sapma, ayrılma; azma.
firak: Ayrılık, ayrılma, hicran.
mütemadiyen: Aralıksız, durmadan, devamlı sûrette.
zulmet: Karanlık.
zaman-ı hazır: Şimdiki zaman.
ezvak: Zevkler.
envar-ı vücudiye: Varlık nurları.