Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 144-147. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
144-Ey îmân edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin! Kendi aleyhinizde Allah’a apaçık bir delil kılmak ister misiniz?
145-Şübhe yok ki münâfıklar, ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve onlara aslâ bir yardımcı bulamazsın!
146-Ancak tevbe edip (hâllerini) ıslâh edenler ve Allah’a (O’nun dînine) sımsıkı sarılıp dinlerinde (ibâdetlerinde yalnız) Allah için samîmî olanlar müstesnâ; (*) işte onlar mü’minlerle berâberdir. Ve Allah, mü’minlere ileride (pek) büyük bir mükâfât verecektir.
147-Eğer (verilen ni‘metlere) şükredip îmân ederseniz, Allah size azâbı neylesin? Çünki Allah, Şâkir (iyiliklerin mükâfâtını fazlasıyla veren)dir, Alîm (herşeyi bilen)dir.
(2)“Medâr-ı necât ve halâs (yegâne kurtuluş vesîlesi), yalnız ihlâs (amelini sâdece Allah rızâsı için yapmak)tır. İhlâsı kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla (onlarca kilo) hâlis olmayan amele müreccahtır (üstün gelir). İhlâsı kazandıran, harekâtdaki sebebi, sırf bir emr-i İlâhî netîcesi rızâ-yı İlâhî olduğunu düşünmeli ve vazîfe-i İlâhiyeye karışmamalı.” (Lem‘alar, 17. Lem‘a, 139)