Türkiye'nin yedi renkli gölü olarak bilinen Eğirdir Gölü'nde son yıllarda kirlilik ve kuraklık nedeniyle ciddi boyutlarda su kaybı yaşanıyor. Yaşanan su kayıpları göldeki çekilmelerle gözle görülür şekilde artıyor. Devlet Su İşleri(DSİ) 18. Bölge Müdürlüğü tarafından 2020 yılının Aralık ayında yapılan ölçümde su kodu 915.55 olarak belirlenmişti. Bu rakam göldeki son 60 yılın en düşük seviyesine sahip Aralık ayı olarak kayıtlara geçti. Kış ve ilkbahar mevsiminde de beklenen yağışların gelmemesi, göldeki durumu daha da kritik hale getirdi. Gölün minimum su kodu 914.62 metre olarak bilinirken, bu seviyeye ulaşması durumunda su alımlarının tamamen durdurulması gerekiyor.
Tarım arazisi sulamasında ‘kısıtlama kararı'
Eğirdir Gölü'nde yaşanan kuraklık ve kirlilik nedeniyle su kayıplarının artması üzerine DSİ. 18. Bölge Müdürlüğü sulama sezonunun başladığı bu günlerde önemli bir kararı duyurdu. Alınan karara göre Eğirdir Gölü'nden tarım arazisi sulaması için kısıtlı oranda su verilecek. Verilecek olan su miktarını yine bölge müdürlüğü belirleyecek.
Su istek formuyla su verilecek
Alınan bu kararı bölgedeki sulama birlikleri de üyelerine bildirdi. Gelendost Sulama Birliği'nden yapılan açıklamada, “Isparta ili Eğirdir Göl havzasında yaşanan kuraklık nedeniyle DSİ. 18. Bölge Müdürlüğü tarafından 2021 yılı sulama döneminde uygulanmak üzere kısıtlı sulama programı çalışmaları başlatılmıştır. Sezon boyu eşit ve adil su dağıtılabilmesi için birlik personellerine sezon boyunca su istek formu verilecektir” denildi.
“Gölün suyunun korunamadığını görmekteyiz”
Eğirdir Gölü'yle ilgili alınan kısıtlı sulama kararını değerlendiren Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı (TTKD) Dr. Erol Kesici, gölün ülkenin en önemli tatlı su kaynaklarından biri olduğunu belirterek, öncelikli amacının içme su kaynağı olması gerektiğini kaydetti. Göldeki en önemli faktörün su seviyesinin korunması olduğuna değinen Dr. Kesici, “Son yıllarda artan kuraklık ve son 20 yıl içerisinde göldeki giderek azalan su seviyesi gölde ciddi sorunları meydana getirmiştir. Örneğin Eğirdir Gölü'nün son 60 yıllık hidrolojik dengesine baktığımız zaman su bütçesi devamlı negatif durumdadır. Burada gölün suyunun korunamadığını görmekteyiz” dedi.
“Göl çevresindeki üretimin sınırlandırılması gerekecektir”
Göldeki su seviyesinin azalmasının ciddi durumları ortaya çıkardığına değinen Kesici, tarım arazilerinin sulanmasıyla ilgili alınan kısıtlama kararının belirli açılardan faydalı olabileceğini söyledi. Kesici, “Ama daha önce yapılması gerekenlerin başında göldeki hidrolojik su dengesinin korunması gerekirdi. Eğirdir Gölü'ne baraj muamelesi yaptığınız zaman gölün doğallık özelliği kaybolmakta, bu da son 30 yılda gölde biyolojik çeşitlilik açısından büyük kayıplar meydana gelmiştir. Gölün yaşayabilmesi gölün su seviyesine bağlıdır. Kısıtlamaları meydana getirmek elbette çözüm ama çiftçilerin bu konuda çok iyi bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Yakında yağmur yağar gölün su seviyesi artar şeklindeki yaklaşımlar yanlıştır. Göl çevresindeki üretimin sınırlandırılması gerekecektir. Belli zamana kadar aşırı su isteyen meyve ve bitki üretimine son verilmesi gerekecektir” diye konuştu.
“Vahşi sulama devam ettikçe göldeki sorunlar bitmeyecektir”
Suyun kullanımıyla ilgili bireysel sorumlulukların geliştirilmesi ve çiftçi ile üreticilerin bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Erol Kesici, vahşi sulamanın devam ettiği sürece göldeki sorunların bitmeyeceğini savundu. Kesici, ileriki yıllarda kuraklığın devam etmesi durumunda suya olan talebin daha da artacağına dikkat çekti.
“Sulama birlikleri iyi hesaplamalar yapmalıdırlar”
Kesici, gölden su alımıyla ilgili popülist yaklaşımlardan vazgeçilmesi gerektiğini belirtti. Bu konuda sulama birliklerine göreler düştüğünü ifade eden Dr. Erol Kesici, “Sulama birlikleri göldeki su kullanımıyla ilgili hesaplamaları ve yönetimi çok iyi yapması gerekir. Belediyelerin gölün kıyısındaki işgallere son vermesi gerekir. Örneğin gölün kuzey kısmında çok geniş alanların kuruması sonucu buraların tarım alanı haline dönüştürülmesi göle vurulan en büyük tehlikedir. Bu da kirliliğin artmasına neden olmaktadır” dedi.
“Damlama sulama sistemine geçilmesi gerekir”
Dr. Kesici, şunları kaydetti:
“Eğirdir Gölü'nden Kovada kanalı vasıtasıyla su verilmesi mutlak koşuldur. Ama bu suyun tarımda kullanılması gerekir, hidrolojik santrallere verilmemesi gerekir. Ama bölgede kullanılan suyun damlama sulama sistemine geçilerek kullanılması gerekir. Her ne kadar damlama sulama var ise de üretimin şekli, eski ağaçların olması, suya talebin artması sonucu havzada halen salma sulama sistemiyle tarım yapılmaktadır.
“Ortalama su seviyesi 14 metreden 4 metrelere düşmüştür”
Göle giren su miktarından aşırı miktarda su verilmemesi gerekir. Dünden bugüne yaşananlar budur. Göle bir birim su giriyorsa son 60 yılda 1-5 birim artarak su miktarı verilmiştir. Gölün ortalama su seviyesi 14 metreden 4 metrelere düşmüştür. Mayıs ayında Eğirdir Gölü'nün su seviyesinin doğal göl olarak 13 metre olması gerekirken, şu anda su seviyesi 7-8 metreyi bulmamaktadır. Bunun nedenlerinden birisi de gölün dibinde aşırı şekilde çamur birikimi vardır. Suyu akılcı kullanmamız gerekir. Gelecek kuşaklara bırakabilecek en önemli şey temiz su, temiz gıda ve yaşanabilecek doğa olmalıdır.”
İHA