Sizlere müfredata uygun olarak ders kitaplarının tek tek müspet bir şekle dönüştürülmesi veya Risale-i Nur'un aynı şekliyle ders kitabı olarak okutulması talepleri hakkında (meselenin önemine nispeten bir özet niteliğinde) çok önemli tespitler sunacağız ve bilgiler vereceğiz. Bu çözümlemelerin hangi yöntemin gerçekçi, daha kolay ve çabuk uygulanabilir ve maksada ulaştırmakta etkili olduğunu en açık şekilde ortaya koymaya yardımcı olacağını ümid ediyoruz. (iki bölümde sunacağımız yazımızda ilk meseleyi ele alıp ikincisi için sadece kaynak metinler vermekle yetineceğiz. Ele alacağımız konunun burada yer veremediğimiz çok önemli detaylarını yine bu metinlere havale ediyoruz.)
Değerler eğitimiyle ve mana-yı harfi eksenli (bir yaratıcının varlığını kabul edip çözümlemelerini buna göre yapan bir eğitim yaklaşımıyla) ders kitaplarının yazılmasıyla ilgilenenlerin dikkatlerine özellikle arz ediyoruz.
Burada yazılanların ve kaynak olarak verdiğimiz yazıları, bizim bir dersin kitabını yazmadığımızı veya Risale-i Nur'un aynı şekliyle ders kitabı olarak okutulmasını da teklif etmediğimizi, içinde orijinal metnin de okutulduğu izah metin entegreli görsel destekli bir eğitim programını yani müfredatta yer almayan yeni bir şeyi teklif ettiğimizi nazara alarak okumanız gerektiğini vurgulayarak başlıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Risale Haber’de yayınlanan ve TBMM Meclis Komisyonu’na verdiğimiz Risale-i Nur Eğitim Programı teklifi dilekçesi hakkındaki röportajda önemli bir sorunun çok kısa cevabı vardı.
Soru şuydu: "Ders kitaplarının tek tek müspet bir şekle dönüştürülmesi ve Risale-i Nur’un aynı şekliyle ders kitabı olarak okutulması hakkında ne düşünüyorsunuz?"
Röportajdaki kısa cevabımız şöyleydi:
"Bu konuda iki temel durum tespitimiz var. O kadar önemli iki tespit ki, Risale-i Nur’un ve bu milletin istikbalini belirleyecek bir yol haritası ve bir “acil durum müdahale reçetesi” mahiyetinde.
Birincisi, çok sayıda ders kitabının mana-yı harfi ekseninde dönüştürülmesinin gerekli fakat zor ve zaman alıcı olması ve ayrıca imanî hakikatlerin tüm detaylarıyla anlatılmasının ancak müstakil bir ders programıyla mümkün olacağı gerekçesiyle; istenen maksadı karşılayacak, kolay ve ulaşılabilir bir hedef olarak tercihen din dersine entegre edilecek bir Risale-i Nur Eğitim Programı’nın üzerinde durulması gerektiği.
İkincisi, Risale-i Nur’un ders kitabı olarak okutulması manasının ancak haricî bir eğitim kitabı ile gerçekleştirilebileceği. (bu ikincisini aşağıda adresini verdiğimiz kaynak yazılara ve özellikle “Risale-i Nur Nasıl Ders Kitabı Olarak Okutulabilir” isimli yazıya havale ediyoruz.)
Bu konunun detayları için https://goo.gl/7SyuwB adresindeki Risale Haber’de yayınlanan inceleme yazılarından oluşan “Eğitim Programı fikrî alt yapısı” bölümüne müracaat etmelisiniz. Aynı adreste Risale-i Nur Eğitim Programı resmi sunum dosyasına da ulaşabilirsiniz." Ayrıca Risale Akademi’de sunulan "Risale-i Nur’un Eğitime Entegrasyonu ve Medresetüzzehra’nın Uygulamalı Bir Örneği" isimli ve Risale-i Nur'un ve bu milletin istikbalini belirleyecek bir yol haritası ve bir "acil durum müdahale reçetesi" mahiyetindeki seminer videosunu muhakkak izlemenizi istiyoruz: https://youtu.be/Jb8LYeEbzVo
Önemli Bir Ara Not ve Bilgilendirme: TBMM Meclis Komisyonu’na verdiğimiz Risale-i Nur Eğitim Programı teklifi dilekçesi hakkında komisyondan gelen olumsuz cevap, bu yazıdaki tespitlerin geçerliliğini etkilemez. Çünkü zaten komisyon talebimizin içeriğini reddetmemiştir. Bu konunun görev ve yetki alanına girmediğini belirterek, talebin ilgili idare nezdinde incelenmesinin daha uygun olacağını belirtmiştir. Bu durumda talebimize ilgisiz kalan bir idare söz konusu olduğundan, üst düzey icra makamlarına (tercihen Cumhurbaşkanı düzeyinde) ulaşılması gerektiği ortaya çıkıyor. Böyle bir görüşmeyi yapma imkânı olan birinin talebimizi doğrudan iletmesi ve teklif edilen eğitim programının şahsen görüşülerek sunulması gerekmektedir.
Şimdi yukardaki iki maddelik kısa cevabı detaylandırıp bazı önemli tespitleri ortaya koymak istiyoruz. Tabi verdiğimiz kaynaklara yine muhakkak müracaat edilmeli. (burada yer veremediğimiz çok önemli tespitler var çünkü) Yukarda verilen adreste Risale-i Nur Eğitim Programı'nın resmi sunum dosyası da var. Bizim sizlerden istediğimiz ise “Eğitim Programımızın Fikrî Alt Yapısı” klasörünün içindeki Word dosyasındaki inceleme yazılarının içinde özellikle aşağıdaki başlıkların ciddi nazara alınması.
* Medresetüzzehra Hayali Nasıl Gerçekleşecek?
* Risale-i Nur Nasıl Ders Kitabı Olarak Okutulabilir?
* Medresetüzzehra’nın Uygulamalı Bir Modeli
* Risale-i Nur’un Topluma Takdimi ve Eğitim Müfredatına Entegrasyonunda Yöntem Tahlilleri
* Risale-i Nur Eksenli Din Dersi Kitabı Hakkında Çözümlemeler
Çünkü bizim özellikle yukarıdaki iki temel durum tespitimiz konusunda hala zihinler aynı yerde dönüp duruyor ve biz derdimizi bir türlü anlatamıyoruz, çünkü bu tespitler ciddiye alınıp okunma zahmetine katlanılmıyor. Sorun burada. Herkes kendi ezberini tekrar ediyor. (lütfen bu ifadelerimizden gücenme olmasın, çünkü hakikati ifade etmek zorundayız.)
Bizim bu konuda farklı bir yaklaşımımız var ve meseleye çok daha farklı bir yerden bakıyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse, özellikle Risale-i Nur eserlerine gönül veren birçok insanın aşağıda bahsettiğimiz hakikatleri nasıl olup da düşünemedikleri ve göremedikleri konusunda hayret ve şaşkınlık içinde kalıyoruz.
Din dersi kitaplarında imana dair ayrılan bölümler çok az olduğundan, mevcut müfredata uymaya kalkılmasının, iman hakikatlerinin neredeyse hiç anlatılmaması anlamına geldiğini vurguluyoruz ve bu durumda bir yardımcı/kaynak/tavsiye ders kitabı üzerinde durulabileceğini hep belirtiliyoruz. Bu müfredat zaten iman hakikatlerinin anlatılmaması için özel olarak inşa edilmiş olduğundan, bu çerçevede kalarak işe yarayacak bir şey anlatamaz ve yazamazsınız. Bunu net olarak ortaya koymak gerekiyor. Risale-i Nur’un ve bizim temel maksadımız, “imanı tahkikî yaparak kuvvetlendirmek ve kurtarmak”tır. Mevcut müfredat paralelinde bu temel maksadı karşılayan bir ders kitabı yazmanın mümkün olmadığını düşünüyoruz. Çıkış noktası bağımsız, müstakil ve müfredatı kendinden olan detaylı, kapsamlı bir tek eğitim programı olabilir ancak. O da elimizin altında. Hemen, beklemeden uygulanabilir. Daha sonrasına ayrıca bakılır diyoruz.
Neden mevcut müfredat paralelinde bu işin yapılamayacağını somutlaştıralım: Okullarımızda sadece “din kültürü” dersi verildiğini, “din eğitimi” ve özellikle “iman hakikatlerinin aklî, mantıkî olarak ders verilmesi”nin söz konusu olmadığını biliyoruz. Örneğin bir orta öğretim din dersi kitabında 5-6 sayfada Allah’a iman gibi en önemli bir meselenin olabilecek en yüzeysel ve basit bir biçimde anlatıldığını görüyoruz. Biz ise müfredatta neredeyse hiç yer ayrılmayan ama en gerekli ve önemli bir alanda nitelikli ve alanında dünyada bir ilk olan çalışmalar sunuyoruz. Örneğin Allah’a iman hakikatinin mantık ve bilim zemininde akademik olarak ispatı, 150 küsur sayfada yapılıyor. Şimdi böyle bir içeriği mevcut müfredatın neresine yerleştireceksiniz? (Eğer ki böyle kapsamlı bir içeriğin vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu düşünmüyorsanız ve daha azıyla da bu işin yapılabileceğini ve sonuç alınabileceğini düşünüyorsanız kesinlikle aldanıyorsunuz)
Din dersi harici derslerde ise (fizik, kimya, biyoloji vs.) talim terbiye kurulunun bir yaratıcıdan bahsetmeyi ve atıf yapmayı bile engelleyen katı kuralları da ayrıca önemli bir engeldir. Bu engel olmasa bile yine vurguluyoruz ki, akılları ve kalpleri tam tatmin edecek içerik ancak bağımsız bir derste verilebilir. Başka türlü olmaz. İman hakikatlerinin detaylı ve tahkikî olarak talim edilmesi gerekliliği buna manidir. Sizin mevcut şartlarda ve mevcut derslerin kitaplarının içinde kalarak yapabilecekleriniz, taşıma suyla değirmen döndürmek ve aç bir insanı yemek kırıntılarıyla doyurmaya çalışmaya benzeyecek ve nihai maksadına ulaşma imkanı asla bulamayacak ve verimli olamayacaktır. Talim terbiye kurulu sizi hiçbir konuda engellemese bile bahsettiğimiz realite buna engel olacaktır. İman hakikatlerinin gerekli içerikten taviz vermeden hakkıyla ve tüm detaylarıyla ancak ayrı bir derste anlatılabilir. Bunu artık görmek gerekiyor.
Bizim sizlere takdim ettiğimiz çözüm önerimiz hayat kurtarıcı bir acil müdahale reçetesidir. Artık daha fazla kaybedilecek zaman kalmadı. Erken bir kıyameti mi bekliyoruz? Dünyanın ne kadar ömrü kaldı ki zaten?
Biz müfredatta olmayan ve fakat çok gerekli ve önemli yeni bir içerik teklif ediyoruz ve önemli olan bunu fikir noktasında kabul ettirmektir. Şekil şartları önemli değil. Şekil şartları gereksiz yere sorun ediliyor. (İcra makamı “Bunu uygulayın ve şekil şartlarını ve müfredatı da buna göre uydurun.” diye talimat verdiği anda bu iş hallolur. Şekil şartları ve müfredat denen şeylerin de gökten inmediğini, insanlar tarafından oluşturulan şeyler olduğunu düşünelim.)
Medresetüzzehra’nın Uygulamalı Bir Modeli Hayat kurtarıcı acil müdahale reçetesi niteliğindeki çözüm önerimiz ve çok boyutlu bir eğitim projesi olan, görsel destekli ve akademik nitelikli Risale-i Nur Eğitim Programı’mızı Medresetüzzehra’nın prototip (fakat maksadı tam karşılayan ve okullarda okutulmaya layık) bir uygulaması olarak her türlü incelemeye açık olarak www.risaleinuregitimprogrami.com adresinde sunmaktayız.
Biz demiyoruz ki ders kitapları mana-yı harfi eksenli olarak dönüştürülmesin. Bir taraftan bu çalışmalar sürerken diğer taraftan çok daha kolay ulaşılabilecek bir alternatife, yani çabuk ve etkili sonuç verecek ve imanı kurtarma temel maksadımızı tam karşılayacak müstakil bir programa odaklanılsın ve öncelik verilsin diyoruz. Bunu kabul etmek ve anlamak hiç de zor olmamalı. Bir fizik kitabını din dersine dönüştüremez ve imanî meseleri tüm detaylarıyla o dersin içinde veremezsiniz. Kapsamlı ve içerikten taviz vermeden anlatmaya zamanınız yetmez. Zamanınız yetse öğrencinin iki yoğun içeriği birlikte almaya, sizin de anlatmaya takatiniz yetmez. Bunların ayrı bir derste tüm incelikleriyle anlatılması lazım. Ne yazık ki “soru işareti oluştursak yeter, açıkça Allah, yaratıcı demeye gerek yok” diyenler bile var.
Açık söylüyoruz: Zamanımızın ateizm, materyalizm ve gaflet karışımından oluşan dehşetli tahribatını küçük kırıntılarla ortadan kaldıramazsınız, tesirini kıramazsınız, bir gayr-ı müslimden farksız bir şekilde konuşan ve yaşayan şu yeni nesli kurtaramazsınız.
Hem yüzlerce kitabı dönüştürmek ve kabul ettirmenin zorluğundan, hem diğer alternatifin buna nispeten faydası çok daha yüksek ve daha kolay uygulanabilir olmasından, hem de bütün kitaplar dönüştürülse bile kıyamete kadar bir temel ders programına hep ihtiyaç olacağından ve hali hazırda bir din dersi zaten olduğundan bu ders içinde veya tercihe bağlı bir seminer veya ders olarak sunulmasında herhangi bir yasal düzenleme gerekmeyeceğinden, tepki de uyandırmayacağından (bir din dersinde neden din anlatıyorsunuz diye kimse tepki koymaz, koyamaz da) ve zaten elimizin altında kullanıma hazır ve ihtiyacı tam karşılayacak bir program mevcut bulunduğundan, elbette bunu kabul ettirmeye odaklanmalı. Öncelik ona verilmeli.
Bu çalışma bir merkez gibi, emsal çalışmaların yolunu açacak, kabiliyetleri harekete getirecek ve bu işin nasıl yapılabileceği konusunda fikir ve hareket noktası olacaktır. Ve ona her zaman ihtiyaç olacaktır. Çünkü bu hakikatlerin müstakil olarak anlatılması gerektiği hakikati hiç değişmeyecektir.
(Yazımızın ikinci bölümünde Risale-i Nur Eğitim Programı çalışmalarımızı neden bir ekip ve heyet ile yap(a)madığımız meselesine açıklık getireceğiz, ayrıca eğitimdeki dönüşümün nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiği konumuza devam edip “mevcut müfredata bağlı kalarak ders kitapları yazılması” meselesi ile ilgili çarpıcı bir kıyaslama yapacağız.)