Risale Haber-Haber Merkezi
Eğitimci Bestami Çiftçi’nin yeni kitabı “Eğitimde Yeni Paradigmalar” Merak Yayınları tarafından yayınlandı. Çiftçi, kitabın muhtevasını ve eğitime dair ne gibi “yeni” şeyler söylediğini anlattı.
Önce ülkemizdeki Eğitimin durumuyla başlayalım isterseniz?
Türkiye’de eğitimin durumunu anlamak için ekonominin, sanayinin, hizmet sektöründeki işkollarının, bütçenin, bireysel ve toplum mutluluğunun, yaşam memnuniyetinin, farklı konularda ve farklı kurumsal başarılardaki uluslararası sıralamalardaki yerimizin; hasılı etrafınıza alıcı gözüyle bakmanız yeterlidir. Eğitim her alandaki durumlarla benzerdir. Devlet aygıtları, bileşik kaplar gibidir; her tarafta eşit veya eşite yakın bir konumda duruyor.
Eğitimle ilgili her şeyde böyle mi?
Evet, eğitimle ilgili ne varsa hepsinde seviye benzerdir. Hatta eğitim diğer tüm sektörlerin ve iş kollarının temelini oluşturduğu için daha da önemli, etkin ve etkilidir. Eğitimin konusu insan olduğu için onun “iyi bir eğitim” alması demek, ilerleyeceği alandaki başarılarıyla kendisinin, ülkesinin ve insanlığın gelişimine yatırım yapması demektir.
Hz. Adem’e bir tür oryantasyon eğitimi verilmiş Allah tarafından
Tarihten günümüze süregelen eğitime nasıl yaklaşıyorsunuz?
Eğitim insanlık tarihi kadar eski. Büyük büyük, büyük… babamız, ilk insan Hz. Adem dünyaya gönderilirken, dünyada nasıl yaşayacağı ve birlikte yaşayacağı diğer varlıkların isimleri ve yaşam özellikleri öğretilmiş. Yani bir tür oryantasyon eğitimi verilmiş Allah tarafından. Eğitim, ta o zamandan başlayan ve kıyamete kadar devam edecek olan kişisel ve toplumsal bir olgu. Hz. Adem’in şahsında temsili verilen eğitim, biz insan türünün, her birimizin eğitimini sembolize etmektedir. Bediüzzaman’ın deyimiyle, gerçekte, insan bu dünyaya her şeyi öğrenmeye muhtaç bir varlık olarak gönderiliyor. Üstelik hayat kanunlarına cahil; yirmi senede bile hayat şartlarını tam öğrenemiyor. Ömrünün sonuna kadar öğrenmeye muhtaç bir varlık. Üstüne üstlük, diğer canlı türleri içinde gayet âciz ve zayıf bir tür; bir iki senede ancak ayağa kalkabiliyor. On beş senede ancak zarar ve menfaati fark ediyor. Sosyal hayat sayesinde ve toplumsal destek yardımıyla yararlı gördüğü şeyleri yani menfaatlerini kolluyor. Zararlardan da sakınmayı öğrenebiliyor. Demek ki, insanın eğitim hakkı ve vazifesi var. Doğuştan bir hak bu. Her insan doğuştan eğitim almak hakkına sahiptir. Eğitim bir lütuf olamaz.
Soruların cevabını araştırmak, düşünmek ve öğrenmek için eğitim
Neden eğitim alıyoruz?
Öğrenme sürecinde, biz insan türü olarak, öğrenerek mükemmelleşmeye (taallümle tekemmül), öğrendiklerimizle de istemesini bilmeye (iş kolları geliştirmeye) ve bildiklerimiz doğrultusunda davranış geliştirip üretmeye (dua ile ubudiyet) mecbur bir türüz. Bunları elde etmenin amacı, öğrenme yoluyla "Kimin merhametiyle böyle hakîmâne idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nazeninâne besleniyorum ve idare ediliyorum?" sorularının cevabını araştırmak, düşünmek ve öğrenmektir.
Bütün hakiki ilimlerin esası Allah’ı öğrenmek
Yani eğitim önce insana bilinç vermeli mi?
Evet, insanı bu dünyaya gönderen Zat, insanı, eğitim yoluyla donanımlı ve şuurlu bir kul, ahlaki davranışlarla ebedi hayata namzet bir “insan” olarak bu âleme göndermiş, öğrenme (ilim) ve isteme (dua) vasıtasıyla mükemmelleşmesi (tekemmül) için donatmıştır. İnsan türü için en önemli şey de “öğrenmek”tir. İnsanın yetenekleri ve istidatı bilgiye ve bilime bağlıdır. Yalnız bu bilim, insanın kendisini ve yaratıcısını bulmaya, anlamaya ve sevmeye götüren bir bilgi olmalıdır. Bediüzzaman’ın deyimiyle, “bütün hakiki ilimlerin (ulûm-u hakikiye) esası ve madeni ve nuru ve ruhu marifetullahtır (Allah’ı öğrenmek) ve onun üssü'l-esası da iman-ı billâh (Allah’a iman) etmektir.”
Yani bu durumda Eğitimin gerçekte nihai amacı ne olmalı?
Bu sorunuza kitabın esas bölümlerinin en başında yer alan cümleyle cevap versem yeterli olur sanırım:
“Eğitimin nihai amacı insanın; varoluş nedenlerini sorgulama becerisi kazanması, yaşama farkındalığı edinmesi, yaratılışın gayesinin ve fıtratın neticesinin Allah’ı bilmesi (İman-ı Billah), O’nu tanıması (Marifetullah), O’nu sevmesi (Muhabbetullah) olduğu ana fikrini, fen bilimlerinden her bir fennin kendi hususi lisanından öğrenmesidir.”
Fen Bilimleri ile mi?
Evet, verilen eğitim eğer çocukların öğrendiği fen bilimlerindeki bilgiye bir anlam yüklemezse, amaçsız bir öğrenme ile kuru bir bilgi çocuklara ne kadar bilinç verebilir? Hayal güçlerini ne kadar destekleyebilir? Yani çocuklarımızın aklını fenlerle kalplerini de o fenlerden hareketle Allah bilgisiyle birlikte vermek gerekiyor.
Patenti Bediüzaman’a ait olan çift kanat modeli
Yani çift kanatlı bir kuş gibi olmalı?
Evet, zaten ben buna “Çift Kanat Modeli” diyorum. Bu model belki de eğitim sistemimizde yeni bir modeldir.
Bu modelde iki kanat akıl ve kalp mi?
Bir ay olmadı, Bakan Ziya Selçuk, “akıl ve kalp birlikteliği”ni sağlamak esastır, sözünü sarfetti. Patenti Bediüzaman’a ait olan bu ifadenin, yani, özetle, aklın nuru fen bilimleri, kalbin ziyası din bilimleridir, ikisinin birlikteliğiyle, birlikte iç içe okutulmasıyla hakikat bulunabilir. Ayrılırlarsa birinden taassup, diğerinden inkar çıkar, sözüdür ki Ziya bey “çift kanatlı kuş misali” olmaktan söz etmişti. Ne kadar yerinde, doğru bir tespittir bu. Biz doğuyuz. Şarkız. Şarklıyız. Biz hem aklımızı hem kalbimizi kullanmayı severiz. Kalbimizle düşünür, aklımızla severiz. Duygusalız. Duygusal akla sahibiz.
“Yeni”, Risale-i Nur’un bizatihi kendisidir
Çalışmanızın adı “Eğitimde Yeni Paradigmalar.” YENİ adına nelerden bahsediyorsunuz?
Bir şeyin “yeni” olabilmesi için o şeyin daha önce söylenmemiş, ileri sürülmemiş görüş ve tezler olması gerekir. Bu kitap tam da öyle işte. Bu çalışmanın ana direği olan “YENİ”, Risale-i Nur’un bizatihi kendisidir. Risale-i Nur, ne doğunun ilimlerinden ne batının fenlerinden iktibas olmadığı gibi, diğer ifadeyle tamamıyla özgün olduğu gibi, eğitim alanında da bu kitap aynen bu şekilde özgündür. Kur’an-ı Kerim’in bu asra bakan niteliklerini bize yepyeni bir üslup ile yeni paradigmalar ile anlatan Risale-i Nur’dur. Eğitim hakkında insanlık tarihi boyunca gelen çok sayıda düşünür parlak laflar etmişler. Güzel sözler söylemişler. Ancak Bediüzzaman gerçekten farklı olanı yani, yeni olanı söylemiş. Öyle lafı evirip çevirmeden hem de.
Yeni olanları beş paradigmada topladınız, Nedir onlar?
Beş Paradigma; ya da 5 sütunlu eğitim de diyebiliriz. Bu sütunlar şunlardır:
1.Sütun: Tevhid Paradigması ve Tevhid okuryazarlığı. Bu beceriye sahip olan her bir öğrenci veya yetişkin her şeyde, her varlıkta, her sosyal ve tabii olayda Allah’ın varlığını ve birliğini okumayı öğrenir. Hatta fenlerin diliyle hakiki tevhid mührünü okuma becerisi kazanır. Eğitim öğrencileri birer tevhid okuryazarı yapmalı.
2.Sütun: Tefekkür paradigması ve Tefekküri okuryazarlık. Burada da eğitimde sunulan tüm konuların çocuklukta ve yetişkinlik döneminde derinlemesine düşünme becerisi kazanmalarını sağlamasıdır. Fen ve sosyal bilimler çocuklara öğrettikleri nesneler konusunda üzerinde düşünme becerisi kazandırmıyorsa anlamsız kalıyor. Nitekim 21. yüzyıl becerileri ile anılan inovasyon ve yenilikçilik ve diğer beceriler bilimsel düşünmeyi gerektirir. Tefekkür aslında bilimsel düşünme aşamalarının tamamını kapsayan özelliklere sahiptir.
3.Sütun: Esma-i Hüsna paradigması ve Esma-i Hüsna Okuryazarlığı. Bu paradigma da diğer paradigmalar gibi özgündür. Her varlığı, her olayı, her durumu, her davranışı Allah’ın güzel isimleriyle ilişkilendirip yorumlama becerisidir. Buna esma-i hüsna okuryazarlığı diyebiliriz.
4.Sütun: Mana-yı İsmi ve Mana-yı Harfi paradigması. Mana-yı Harfi Okuryazarlığı. Bu paradigma öğrenme konularındaki gerçek anlamı, hakikati ortaya çıkarıp, bu anlamın işaret ettiği Sahibine yönelmektir. Tabiattaki olayları, sosyal ve beşeri olayları vb. yorumlarken bu olayların başıboş olmayıp tasarruf sahibi bir İlah inancıyla bütünleşmeli ki, öğrenilen bilgi marifetullah olsun.
5.Sütun: Pedagojik-Androgojik özellikler birlikteliği. Bu paradigma çocuklara verilen eğitimle yetişkinlere verilen eğitimin birlikteliğini ifade ediyor. Bunun en iyi örneği Risale-i Nur metinleridir. Aynı metni farklı yaş gruplarında olmalarına rağmen herkes kendi yaş grubunun özelliklerine göre anlıyor. Bu çok ilginçtir ve bu tarz yazabilmek Bediüzzaman’a hastır. Risale-i Nur’a has bir özelliktir. Ders programlarında aşamalı öğrenme söz konusudur. Ancak eğitimciler son 20 yıldır “sarmal eğitim” adını verdiğimiz sisteme geçti. Yani pedagojik alan içinde aynı konuları farklı sınıf düzeyinde farklı düzeylerde, derinlikte sunmak. Ömür boyu öğrenci olsaydık bu nasıl sağlanırdı? Aynı konu başlığı içinde anlatılan alt konular yaş ve sınıf düzeyine göre farklı farklı örneklendirilmektedir.
Bu paradigmaları eğitim konularına mı yansıttınız? Kitapta hangi konular/bölümler var?
Tam da öyle; kitapta 17 bölüm var. “Bu Senin Hikayen!” ile başlayan Önsöz bölümü, paradigmaları anlatan Giriş bölümünden sonra bir de “Kitabın Kullanma Kılavuzu” var. Bunlardan sonra 17 bölüm gelmektedir.
Bu bölümler şunlar:
- Eğitimin Amaçları,
- Eğitimin Konusu: İnsan, Tasarım ve Modeller,
- Eğitim Sistemi Tasarımı,
- Eğitim Düşüncesinin Kaynakları,
- Medresetüz-Zehra Modeli,
- Din Eğitiminde Yeni Paradigma,
- Öğretmen Nitelikleri,
- Okul ve Ailede Eğitim,
- Karakter Eğitimi,
- Öğretim Teknikleri,
- Duygu Yönetimi Eğitimi,
- Kişisel Gelişim Eğitimi,
- Fen ve Sosyal Bilimlerin Hakikati,
- Eğitim Dili ve Anadilde Eğitim,
- Eğitimin İslam Birliğindeki Rolü,
- Hapishaneler Okula Nasıl Dönüştürülebilir?
- Askeri Eğitimin Temelleri
Paradigmalar yukarıda saydığımız bölümlere hazmedilmiş şekilde yansıtılmıştır. Her bölüm diğer 17 bölümlerle alakadardır. Söz gelimi, ittihad-ı İslam eğitimi konusu, ailede eğitimle, karakter eğitimiyle, insan modeli ile vb. alakadardır. Din eğitimindeki paradigmalar daha değişiktir. Tüm bunların temel kurumsal yapısı ise Medresetü’z-zehra modeldir. Kitapta tamamı farklı üslup ve metotla ele alınmıştır.
Kitabın müstear ismi “Eğitim Yasaları”dır
Kitabın, gördüğüm kadarıyla, nesir ya da düz yazı tarzında değil de, kendine has bir yazı tasarımı var?
Evet, Mesnevi-i Nuriye tarzı gibi. Her konuyla ilgili açıklamalı yazılar 3-5 veya en fazla on satırı geçmeyen, aforizmik cümlelerden oluşmaktadır. Bir tür yasal ifadeler gibi algılanmalıdır. Zaten kitabın müstear ismi “Eğitim Yasaları”dır.
Peki kitaptaki ifadeleri okuyan bir eğitimci buradaki düşünceyi nasıl kullanabilir?
Her şeyden önce, kitaptaki her bir konu eğitim işini yapan öğretmenler dahil, anne ve babalar, politika üretenler, gelecek nesilleri düşünen beyinler gibi aklı başında olan herkesi ilgilendiriyor. Özelde tabi eğitimcileri (meslekleri itibariyle) daha çok ilgilendiriyor. Özellikle Üniversiteler senatolarında karar aldıkları takdirde Eğitim Fakültelerinde seçmeli ders olarak veya Formasyon derslerinden biri olarak okutulabilir. Kitaptaki paradigmaları ister kendi derslerini işlerken veya eğitim programı hazırlarken nasıl kullanacaklarına dair kitabın Girişi kısmındaki paradigma açıklamalarından hemen sonra “Bu Kitaptan Nasıl Faydalanabilirsiniz?” başlığı altında bir yol haritası verilmiştir. O bölüm üzerinden gidilirse daha çok faydalı olabilir.
Ayrıca, Risale-i Nur ile ilgili çok sayıda eğitim çalışmaları var ve daha da artmalı. Amaç, paradigmalarda sözü edilen bakış açısının tüm nesillerce kabul görmesi ve uygulanması. Sadece Türkiye değil, alem-i İslam’da, Avrupa ve ABD’deki diğer insanlar ve nesiller için de geçerli bu dediklerim.
Kastımız Allah bilgisidir
Son olarak?
Burada bahsettiğimiz fen ve manevi ilimlerden kastımız imam hatip okulu tarzı veya din kültürü dersi ile biyoloji derslerinin ayrı ayrı verilmesi değil. Kastımız Allah bilgisidir. Yani marifetullahtır; öğrencinin/kişinin fen konuları üzerinden daha önce saydığımız beş paradigma üzerinden Rabbini, Yaratıcını tanıması ve çift kanatlı olarak yetişmesidir. Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenme kısmı kişinin tercihine ve isteğine kalmıştır.
EĞİTİMDE YENİ PARADİGMALAR kitabını almak için
1-İnternet üzerinde almak için TIKLAYINIZ
2-MERAK KİTAP
Merak Medya, Kuveyt Türk Ankara Yıldız Şb. IBAN: TR48 0020 5000 0008 9707 7000 02 numaralı IBAN numarasına istediğiniz her kitap için 25.00 TL yatırıp adresinizi ve iletişim numaralarınızı merakyayinlari@gmail.com adresine e-mail atarak iletirseniz kitabınız elinizde olacaktır.