Bu yaygın siyasi ve toplumsal olayların istilası hengamında esma konusu ne kadar insanların ilgisini çeker bilinmez. Zira; insanların zihinleri sosyal olaylara ve fitnelere kaymış durumda. Herkes güya büyük resimleri anlamanın ve izah etmenin peşinde.
Oysa, özünde esma talimi ve marifetullah konularını işleyen Nur Risaleleri Zat-ı Akdes'i tanıtma yönüyle gündemde tutulması lazım ki, Nurlar Seddi Zülkarneyn vazifesini bir cihette yapsın ve bu sel gibi felaketlerden ehli imanı korusun. Nur Cemaat ve meşrebleri dışında herkes ve her grub zaten büyük resmin ve siyasal İslam anlayışının peşine düşmüş gidiyor. Bizler ise, kalp ve iman dairesini ihmal edip hayatımızı geniş dairelerin peşinde israf edemeyiz. Bu nedenle, esma konularını sürekli işleyen ve marifetullahı idraklara ifham etmeyi gaye edinen Alaeddin Başar hocama bu konuda şükranlarımı sunuyorum. Şimdi gelelim konumuza.
-Bir Zat'ı Ezel'in herşeye vücüt vermesi Vahidiyet iken, her neve, her şeye, her ferde ayrı ayrı vücut vermesi Ehadiyet'tir.
Zira, kainatın bir maddi vücudu olduğu gibi, her nevin her ferdin,herşeyin de farklı bir vücudu vardır.
-Bir şeyden herşeyin icad edilmesi Vahidiyet iken, herşeyden bir şeyin icad edilmesi Ehadiyet'tir.
Yani Nuru Muhammedi çekirdeğinden bu kainat ağacının yaratılmasından sonra ağacın sonuçta meyveyi ve çekirdeği semere vermesi gibi.
-Bir esmanın bütün mahlukatı kuşatması,ihata etmesi Vahidiyet iken,birçok esmanın bir şeyde tecelli etmesine Ehadiyet diyoruz.
Örneğin Rahman isminin bütün mahlukatı, insanlığı kuşatması ile rahim, kerim, cemil, adil, halim isimlerinin bir insanda toplanması gibi.
-Mahlukatı kuşatan ortak özellikler Vahidiyet tecellisi iken, mahlukatı birbirinden tefrik eden, ayıran özellikler Ehadiyet tecellisidir.
Mesela, bütün insanların uzuvlarının ortak ve benzer olması ile karakterlerinin, parmak izlerinin, ses tonlarının farklı olması gibi.
-Vahidiyet bir Celal tecellisi iken, aşkın ve coşkun bir tecelli iken, Ehadiyet bir Cemal, bir güzellik, bir huzur tecellisidir.
Yeryüzünün tamamen bir gül tarlası olduğunu hayalen temaşa etmekten doğan sarhoş edici güzellik ile buradan bir gülü alıp koklamamızdaki güzellik gibi.
Vahidiyet bütün kainatın bir alem olduğunu kavramak iken, Ehadiyet herbir zihayatın ayrı birer alem olduğunu idrak etmektir.
Evrenin cüzden küle,cüz'i den külliye entegre tekbir sistem olması ile herbir hayat sahibinin evrenin bir küçük misali olması durumu gibi.
-Vahidiyet ve Ehadiyeti birlikte ihtiva eden ve bunları Cem eden bir isim ise,Ferdiyettir.
Kainat tecezzi kabul etmez bir küldür.
-Zat'ı Akdes'in, Kadiri Külli Şey'in "ne Uluhiyetinde, ne Rububiyetinde,ne Mülkiyetinde eşi, benzeri, şeriki ve şebihi yoktur.
Elbette Vahidiyet ve Ehadiyet hakikatı bu kısacık anlatımdan ibaret olmadığı gibi bütün camiiyetiyle bir esmayı anlatabilmekte mümkün değildir.
ALLAH'I NASIL BULDUM
Almanya'da öğretmenlik görevinde bulunan Hasan Tanrıverdi, meslektaşı Alfred ile metafizik konular üzerine konuşurken sohbetin bir yerinde aşağıdaki mahiyette
bir diyalog yaşanır.
Alfred: Hasan hocam siz Allah'ı nerede buldunuz?
Hasan Öğretmen: Önce siz söyleyin bakalım. Siz nerede buldunuz?
Alfred: Ben Tanrı'yı kilisede buldum.
Hasan Öğretmen: Oysa ben Allah'ı camide bulmadım, O'nu kainatta buldum.
Alfred: Hayret! Nasıl? Yani.
Hasan Öğretmen: Her bir bitkide, hayvanda, insanda tek tek O'nun sanatını, nakışlarını, işçiliğini, ustalığını görerek, izleyerek.
Alfred: Oldukça ilginç! Oysa hiç böyle düşünmemiştim.
Hasan Öğretmen: Ayrıca evrenin entegre bir sistem olduğuna, canlı cansız mahlukat arasındaki yardımlaşmaya, dayanışmaya, cevaplaşmaya sevgiye şahit olarak da bunu anlamak mümkün.
Alfred: İşte bunu anlamadım. Hayat bir mücadeledir. Büyük balık küçük balığı yutar. Güçlü olan kazanır.
Hasan Öğretmen: Hayır öyle değildir. Hayatta yardımlaşma ve sevgi esastır. Mücadele ise, istisnadır. Eğer mücadele esas olsa idi, bu harika işleyen entegre sistemi bir arada tutmak ve devamını sağlamak mümkün olmazdı. Ancak yardımlaşma, dayanışma ve sevgi cazibesi ile evren işleyişini sürdürüyor.
Alfred: Ne yani bu şuursuz evrenin şuurlu yardımlaşmasını mı iddia ediyorsun?
Hasan Öğretmen: Evren şuurlu değil ama akıllı, şuurlu bir idareyi, terbiyeyi; basiretli bir Zat'ın kudret elini görmemek mümkün değil!
Yukarıdaki diyalog kitaptan birebir alınmış değil ancak kitabın yazılmasına vesile olmuş gerçek bir hikayedir.
"Allah'ı nasıl buldum" yeni çıkan bir kitabın adı. Kitabın yazarı Hasan Tanrıverdi.
Kariyer Yayınlarından çıkan kitapta esma tecellileri güzel işlenmiş. Özellikle bitkiler, hayvanlar ve sistemler güzel anlatılmış ve tefekküralud bir belgesel niteliğinde ve tadında. Okunması, anlaşılması ferah, yalın olup izahlar kıvamında.
Eserlerden, fiillere, isimlere, sıfatlara, şuunata ve Zat'ı Akdes'e intikal konuları kitap içinde güzel servis edilmiş.
Kitabı Kebiri Kainatı esma bakışıyla tefekkür etmek, içselleştirmek için yetkin bir çalışma.
Hem tefekkürümüz için hem de tebliğ anlamında herkese içtenlikle tavsiye ve hediye edilebilecek bir eser.
Kainatın Sanatkarı ile tanışmaya müştak, imana susamış, nice Alfred'lere nice Hasan'lara, nice Hakan'lara ulaştırılması dileğiyle...