“Dinlerarası” ifadesi problemli olmakla beraber bundan maksat “farklı dinlere mensup şahıslar ve gruplar arasında diyalogdur; bundan da maksat: Karşılıklı konuşma, görüşme, bilgi ve fikir alışverişinde bulunma, ortak problemlerin çözümü için ortak çalışma imkanları arama, tabii olarak bu arada dinin tebliği, gerekirse tartışma ve karşı tarafı dine davettir.
Papalık bu diyalogu Hristiyanlaştırma faaliyetinin bir parçası olarak kullanmak istiyor ve kullanıyor, Müslüman elbette buna alet olmaz, tam aksine o da bunu (diyalogu) karşı tarafa İslam'ı anlatma, sevdirme, yalanları, iftiraları ve karalamaları izale etme, günümüzün bir problemi olarak İslamofobi ile mücadele etme… aracı olarak kullanır. Bu mana ve mahiyette diyaloga karşı çıkmak doğru değildir ve böyle bir tecrid küresel olarak uygulanamaz.
Müslümanlar, Yahudi ve Hıristiyanlardan çok çektikleri, bugün de mazlum ve mağdur Müslüman grupların zalimleri arasında -bazen başında- onlar bulunduğu için eskiden tartışma konusu bile olmamış bazı yorumlar yine bugün tabu haline gelmiştir.
İşte bunlardan biri de Kur'an-ı Kerim'de zikredilen “ehl-i zikre sorun” emri ile ilgilidir.
Aşağıda meallerini ve iki muteber tefsirden açıklamalarını vereceğim ayetlerde Allah Teâlâ, “İslam'dan önceki devirlerde de peygamberleri meleklerden değil, insanlar arasından seçerek (beşerden) gönderdiğini açıkladıktan sonra buna itiraz edenlere hitaben doğru bilgi edinmek ve ikna olmak istiyorsanız zikir sahiplerine sorun” buyuruyor.
Bu bağlamda zikir sahiplerinden maksadın ise Tevrat, İncil, Zebur gibi kitaplara iman eden Ehl-i Kitab olduğunu muteber tefsirler ortaya koyuyorlar; ama gel gör ki, yine o gruba olan haklı tepki sebebiyle bu açıklama da tabu haline gelmiş bulunuyor.
“Senden önce de ancak kendilerine vahiy indirdiğimiz kimseleri (ricali) peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız (kitaplar hakkında) bilgi sahibi olanlara sorun.” (Nahl, 16/43)
“Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz kimseleri peygamber olarak gönderdik; eğer bilmiyorsanız (kitaplar hakkında) bilgi sahibi olanlara sorun.” (Enbiya, 21/7)
Biz de mealimizde şu açıklamayı yapmıştık:
“Kitaplar hakkında bilgi sahibi olanlar”, Tevrat veya İncil'i okuyup bilgi sahibi olan Yahudi ve Hıristiyanlardır. Ayette ayrıca her konuyu uzmanına danışmanın gereğine işaret vardır.
Müfessir Kurtubî'nin açıklaması:
Zikir sahiplerinden maksat, bazılarına göre Ehl-i Kitab'dan iken Müslüman olmuş kimselerdir. İbn Abbas ve Mücahid'den rivayet edildiğine göre ise Müslüman olmamışlarsa bile Ehl-i Kitab'dır; çünkü onlar daha önceki peygamberlerin de insanlardan olduğunu itiraf ederler. Zikir ehlinden maksadın “Kur'an sahipleri”, “ilim sahipleri” olduğu da söylenmiştir; bu manalar birbirine yakındır.
İmam Ebu Mansur Mâturîdî:
“Ehl-i zikirden maksat Ehl-i Kitab'ın onurlu kesimidir; çünkü bunlar kitaplarında mevcut olan ifade ve deliller konusunda yalan söylemeyi, hakikati gizlemeyi onurlarına yakıştırmazlar. Eğer maksat genel olarak Ehl-i Kitab ise bu takdirde mana şöyle olur: Onlara daha önceki peygamberlerin de insanlardan olduğunu sorun; çünkü onlar bunu bilirler.”
Bir başka örnek Tevrat'ta ve İncil'de Peygamberimizin (asm) geleceğinin müjdelenmiş olduğudur. Bu konu da Ehl-i Kitab'ın insaflılarına sorulmuş, kitaplarından araştırılmış, önemli itiraflar elde edilmiştir.
Biz Müslümanlar, Peygamberimiz geldikten ve dini tebliğ ettikten sonra yeryüzünde yegâne hak dinin İslam olduğuna iman ederiz. Başka dinlerin müminleri ile de İslam'ın, Müslümanların ve insanlığın menfaati için diyalog kurar, görüşür ve konuşuruz.
Ancak bütün bu ilişkiler onlardan dinimizi veya hak dini öğrenmek için değildir; çünkü dinimizi kendi kaynaklarımızdan öğreniriz ve ondan başka da hak din yoktur.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet