Alınteri göçük altında...Böyle gidersek... Bu ekmek çarpar hepimizi...
Bir Şey Yapmalı!
Yeryüzünün envai çeşit siyasetleri içinden yol alırken biz... Kıran kırana bir yarış, kıran kırana bir dövüş içinde tozumuz dumana katılırken... Zonguldak’ın Kilimli Beldesi’nde taşkömürü madeninde büyük bir felaket yaşanıyor. Beşyüz kırk metre derinden, kömür toplamaya inmiş 30 emekçiden, halen haber yok. Kurtarma çalışmaları bile hayati tehlike altında ilerliyor.
Maden işçilerinin aileleri, göçük altındaki adamlarından bir haber alabilmek için, demir parmaklıklı terminalin girişine hücum etmişler. Biz bu fotoğrafı çok iyi tanıyoruz aslında. Sesler kesik, renkler uçuk, feryat figan yerini ağıta ve duaya bırakmış, ağlarken dudakları patlamış kadınlara bakıyorum, sanki günlerdir hiç su içmemiş, sanki iftar etmemiş kaç gündür, dudakları ah yakmış, sesleri ah kavurmuş. Orada öylece birikmişler, birer vav harfi gibi hicranla kıvrılarak, içlerine batarak birer vay’a, vah’a dönüşmüş kızlar, neneler, gelinler... Dövülecek diz kalmamış. Saate yalvarırcasına mıhlanmış gözler, akan her dakikanın, hatta geçen her saniyenin, göçük altında durmuş bir kalbe denk geleceğini elbette bilerek, kol saatlerine, biribiriyle yarışan akrep ve yelkovana yalvarırcasına bakan aileler... Her şey bir dilim helal lokma için...
Bu adamlara iyi bakın bu adamlara!
Tam 540 metre yerin altında bacalarınızı tüttürmek için gerekli kömürü çıkarmaya inmiş bu adamlara, iyi bakın. İsimlerini ezberleyin:
Adem Çengel, Ahmet Karabektaşoğlu, Dursun Kartal, Erdem Alkin, Ekrem Akkaya, Engin Düzcük, Erkan Taşdemir, Erman Çaylıoğlu, Hasan Akbaba, Hasan Ersin, Hüseyin Arslan, İlker Bebek, İsmail Fidan, Kadir Ötgüç, Koray Kebabcı, Murat Özbay, Mustafa Zoroğlu, Ramazan Bakıroğlu, Ramazan Yavuz, Sabri Özdal, Sadık Kocakaya, Samet Aydın, Serkan Yılman, Şahin Ataman, Şahin Tavukçu, Şeref Akdoğan, Tarık Candemir, Veli Akyüz, Volkan Candemir ve Yunus Emekçi.
Onların ismi, bir dua gibi, alınteri azizliğinden bahseden kutlu bir peygamber sözü gibi, Kerbela’da Bismillah gibi, asılacak boynumuza... Onlar, boynumuzun borcu...
Elbette Kader var, amenna...
Elbette yapılacak çok iş var, Allah kolaylık vere...
Ama bir dur... Bir anlığına bak o resme!
Hani arkadaşlarını kurtarmaya inmiş asansörlerden kederle çıkan, o simsiyah kesmiş işçi kardeşlerin fotoğraflarına bir kez olsun bak! Avurtları çökmüş, zayıf ama güçlü ve cesur omuzlara bak. Bu omuzlar kolay değil, Türkiye’yi taşıyor...
Bir şey yapmalı!
Ama ne?
Genel Maden İşçileri Sendikası’nın Mart 2010’da hazırladığı rapor, yıllardır yaşamakta olduğumuz maden kazaları ve madencilerin malül olduğu mesek hastalığı (pnömokonyoz) ile ilgili çok önemli veriler sunuyor. Zonguldak Kömür Havzası 160 yıllık bir kömür işletme tecrübesi ve kültürünü anlamlandırıyor. Sendika’nın raporuna göre: Taşkömürü havzasında üretim, jeolojik koşullardan dolayı emek yoğun olarak yapılmaktadır. Üretim sürecinde meydana gelen kazalarda ölüm, yaralanma ve maddi hasarlar olmaktadır. Ayrıca çalışanlar meslek hastalığına da yakalanmaktadırlar. Bununla birlikte, maden işletmelerinde meydana gelen kazaların çoğunluğu önlenebilir kazalardır. Kazaların meydana gelmesinde; başta işletmecilik hataları, denetim ve her kademede eğitimin yetersizliği etken olmaktadır. Maden işletmelerinde meydana gelen kazaların nedenlerini de tesbit etmiş Sendika: Gazlar, Göçük, Nakliyat, Malzeme taşıma ile ilgili nedenler... Biz daha çok Havzadaki büyük ölümlü kazaları metan gazı (GRİZU) patlaması olarak işitiyoruz...
Türkiye Taşkömürü Kurumunda son 10 yılda meydana gelen (2000–2009) 25.655 adet kazanın; 26.324’ü yaralanma ve 63’ü ölümle sonuçlanmış. Sendika, istenmeyen bu sonuçları önlemek adına nelerin yapılması gerektiğini belirlemiş: İşletmecilik kurallarına uyulması, İki havalandırma grubunun olması, Yer altı çalışmalarında en az iki ayrı yoldan yerüstü bağlantısı olmalı, Kurtarma teşkilatı (tahlisiye ekibi) olmalı, Ocak içindeki makinelerin alev sızdırmaz (anti grizu) özellikte olması, Açılan boşluklara gerekli tahkimatın yapılması, Yeraltına giren tüm çalışanların ferdi kurtarıcı maskeleri olması, Ocak gazlarının kontrol altına alınması...
Genel Maden İş Sendikası’nın kazaların önlenmesi meselesinde “denetim” mevzu üzerinde ciddiyetle durması da dikkat çekici. Çünkü sahici anlamda denetim, maden ocaklarındaki kazaların önlenebilmesi konusunda en önemli faktör... İşletmeciye bağlı teknik nezaretçi yerine, ücretini işletmeciden almayan daimi nezaretçi uygulamasına geçilmelidir. Ayrıca her işçinin işyeri hekiminden faydalanması ve sağlanmalıdır. ILO’nun 176 sayılı “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi” bir an evvel imzalanarak, madenlerimizdeki güvenlik konusu, uluslararası standartlara kavuşturulmalıdır...
...
Bir çift sözüm de herkese, hepimize...
Otuz emekçinin göçük altında kaldığı bir süreçte, ne televizyon yayınlarımız, ne yazılı medya; işçilerin ve ailelerin gözünün yaşına bakmadan yayın akışı müptezelliği konusunda tam bir çılgınlık içindedir...
Siyasetçilerimizin aymazlığı ise ürkütücü boyuttadır. Kaset skandallarına kilitlenmiş siyasi dil, mahvedici bir körlüğe hapsetmekte toplumu... Uranyum Takası meselesi de tuz biber ekti... Türkiye’nin Taşkömürü meselesi, İran’ın Uranyum işinden daha mı az önemli? Hangi siyasetçimizin hangi gazetecimizin gündemine girebiliyor?
Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar der büyüklerimiz...
Bu ekmek çarpar sonra hepimizi.
Vakit