“Her şeyin sayısını bilen.”
“Yemin olsun ki, O hepsini toptan ve teker teker saymıştır.” (Meryem Sûresi, 19/94)
Bu ilâhî isim Alîm ismiyle yakından ilgilidir. İkisi arasındaki ince fark, Müzeyyîn (ziynet veren, süsleyen) ismiyle Mülevvin (renk veren) ismi arasındaki fark gibidir. Bilindiği gibi, bir şeye ziynet vermenin, yani süslemenin bir vasıtası da onu renklerle donatmaktır.
Buna göre Allah’ın Müzeyyin isminde, Mülevvîn ismi de dahildir. Ama, renk verme ayrı bir fiil olduğundan, Mülevvîn de yine müstakil bir isim olmuş ve bizi renkler âlemini tefekküre sevk etmiştir.
Bunun gibi, Allah’ın Alîm ismi, ‘her şeyi, her şeyiyle bilen’ mânâsına gelen umumî bir isimdir. ‘Sayıları bilmek’ de bu isim içerisine dahil olmakla birlikte, ayrı bir kemâl olduğundan, müstakil bir isim olmuştur.
Bu ism-i şerifle nazarımız adetler ve sayılar âlemine çevrilir ve bunların tamamının Allah tarafından bilindiğine dikkatimiz çekilir.
Denizdeki kum sayısından, bedendeki hücre sayısına kadar bütün adetler, hayalimizin önüne konulur. Hayalin bir hudut biçmekten aciz kaldığı bütün bu adetleri Allah’ın bildiği nazarımıza sunulur.
Alîm ve Muhsî isimleri için bir ile bin, bin ile milyar farketmez. Sayılarına adet biçemediğimiz bütün varlıklar tek tek düşünüldüğünde, bunların her biri yaratılmıştır ve Allah bütün bu mahlukatından haberdardır.
Bir kul olarak, ilmimizin çok sınırlı ve kifayetsiz olduğunu bilerek, Allah’ın Alîm ve Muhsî isimlerini tekbirle yâd etmeliyiz.
Nur Külliyatında ‘tekbir’ için, ‘marifetimiz haricindeki kemâlât-ı kibriyasının mücmel bir ünvanıdır’ buyrulur.
Allah’ın her bir sıfatı ve her bir ismi gibi Alîm ve Muhsî isimleri de sonsuz kemâldedirler. Ve insan aklı bu kemâli anlama ve kavrama noktasında son derece acizdir.